Televizyonlar ve uyum…

Televizyonlar ve uyum…

ABONE OL
14:07 - 18/07/2007 14:07
Televizyonlar ve uyum…
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sadece haber programlarında değil, diğer alanlarda da işbirliği geliştirilmeli

WDR’in Eylül 2006’da Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde 14-49 yaşları arasında 500 Almanya Türk’ü ile yaptığı araştırmaya göre; sinema, belgesel, bilim, spor gibi konularda daha çok Alman kanalları tercih edilirken komedi, müzik, talkshow ve aile programlarında Türk kanallar tercih ediliyor. Bu nedenle, Alman ve Türk televizyon kanalları işbirliklerini birbirlerini tamamlayıcı programları yayımlarına entegre edecek şekilde geliştirmelidirler.

Toplumun gerçeklerine yönelik, birlikte yaşamı destekleyen programlar yapılmalıdır

Almanya’da izlenebilen Türk televizyon kanallarının bir bölümü, Almanya Türkleri’ne yönelik programlar hazırlamaktadırlar. Bu programlarda zaman zaman istenmeden de olsa, içinde yaşadığımız topluma karşı önyargılar körüklenmekte ve Türkiye merkezli yaşamı sergileyen bir yayın politikası izlenmektedir. Türkiye’deki yaşamı Almanya’ya taşıyan bu tür programlar, içinde yaşanılan toplumun gerçeklerini yansıtmaktan uzak kalmaktadır. Bu nedenle, Almanya’daki Türk televizyonları bir yandan Almanya Türkleri’nin Türkiye’deki gelişmelerden haberdar olmalarını sağlarlarken diğer yandan da, onları güncel, ilgi çekici programlar yoluyla yaşamlarının odağı haline gelmiş Almanya’ya bağlamalıdır. Bu kanallarda, uyum sürecine yararlı, göçmenlerin içinde bulunduğu toplumu daha iyi kavramalarına katkı sağlayan programların sayısı artırılmalıdır.

Ortak paydaları öne çıkaran, toplumları birleştiren programlar sunulmalıdır.

Almanya Türkleri’nin bu ülkedeki ortak yaşamlarının güçlenmesinde, içinde yaşadıkları ülkede kendilerini ilgilendiren önemli konularda neler olup bittiğini öğrenmelerinde bu ülkedeki Türk televizyonlarına önemli görev düşmektedir. Programlarda Türk ve Alman toplumlarını iki farklı kutup gibi göstermekten kaçınılmalı, yaşanılan toplumda sorun ve özlemlerin ortak olduğu özellikle vurgulanıp, ayırıcı değil birleştirici mesajlar verilmelidir. Aksi yönde yayınlar, göçmenlerin bulundukları toplumdan uzaklaşmalarına ve içlerine kapanık bir yaşam sürmelerine yol açabilir. Yayınlarda sorunlara sadece "Türkleri" ilgilendiren boyutu ele almaktan başka tüm toplumu ilgilendiren bir perspektiften bakılması Almanya Türkleri’nin içlerine kapanmalarına engel olacaktır.

Programları o toplumun gerçeklerini gerçekten bilenler hazırlamalı

Almanya Türkleri’nin sorunlarını ve yaşamlarını ele alan programlar sadece Türkiye’den gelen ekipler tarafından değil, burada yaşayan göçmenlerin sorunlarını ayrıntılarıyla tanıyan, bizzat o toplumun içinde yetişmiş, eğitimli, uzman kişiler tarafından da hazırlanmalıdır. Böylelikle konuların özüne değinebilen bu programlar daha başarılı olabilir ve geniş kesimlerin ilgi ve beğenisini toplayabilir.

Medya kurumları geleceğin gazetecilerini yetiştirmede katkı sağlamalıdır

Almanya’daki Türk medya kurumları, Almanca ve Türkçeyi iyi bilen, gelecekte medyada çalışmak isteyen gençleri yetiştirmek için kurum icinde olanaklar sağlamalıdır. Kurum içi eğitimlerde başarılı çalışmaları ile öne çıkan gençlere, bu kurumlarda çalışma olanağı verilmelidir.

Medya kurumları bilgi çağının sağladığı olanakları etkin olarak kullanmalıdır

İnternet ve dijital teknolojilerin kullanımı son on yılda her alanda toplumu değiştirdi. Günümüz kalkınmış bilgi toplumları için internetsiz bir yaşam düşünülemez hale gelmiştir. Bilgi çağının "bilgi edinme" çerçevesinde sağladığı olanaklar sınırsızdır. Türkiye’de yayın yapan pek çok gazete ve televizyon aynı gün Almanya’da okunabilmekte ve izlenebilmektedir. Bilgi çağının sağladığı bu imkanlar Almanya Türklerinin haber-bilgi edinme olanaklarını genişletmiştir. Bu bağlamda Avrupa baskıları olan gazeteler, Türkçeden ziyade Almancaya hakim olan ikinci üçüncü nesil Türkleri de göz önüne alarak internet siteleri üzerinden baskıları iki dilde kullanıma sunmalıdırlar.

Almanya’daki Türk televizyon kanalları iki dilde yayına ağırlık vermelidir.

WDR tarafından yapılan araştırma, Almanya’da doğan Türklerin % 74’ünün Alman televizyonlarını, % 65’inin ise Türk televizyonlarını izlediğini ortaya koymuştur. Bu da Almanya Türkleri için Almancanın gelecekte daha çok kullanılan günlük bir dil olacağını göstermektedir. Almanya doğumlu Türk kökenlilerin sayısının gittikçe artacağı gerçeğinden hareket edilirse, izlenecek programlar ve televizyon kanallarında daha fazla Almancanın tercih edileceği ortaya çıkmaktadır. Almanya’daki Türk televizyon kanalları bu gerçeğe göre kendilerini uyarlamalı ve şimdiden her iki dilde yayım yapan programlar hazırlamalıdır. Kanallar özellikle gençlere iyi bildiği dilde programları izleme imkanı sunduğu takdirde geniş kitlelere ulaşabilecektir. Ayrıca Türkçenin unutulmaması ve geliştirilmesi içim özel programlar da yapılmalıdır.

Bilim ve teknolojideki gelişmeler televizyonda iki dilli yayıncılığı mümkün kılmaktadır.

Alman-Fransız ortak televizyon kanalı arte, bu teknik olanakları kurulduğundan bu yana kullanmakta ve iki dilde yayıma iyi bir örnek oluşturmaktadır. arte’nin programları uzaktan kumanda aletinde bir tuşa basılarak, isteğe göre Fransızca ya da Almanca olarak izlenebilmektedir. Almanya’daki Türk televizyonlarının da bu teknik olanaktan yararlanarak iki dilde yayıncılığa gitmesi faydalı olacaktır. Böyle bir uygulama sayesinde Alman izleyici kitlesine de ulaşılabilecektir.

GEZ gelirlerinin bir bölümü Almanya’daki Türk televizyonlarına aktarılmalıdır


Almanya Türkleri yılda 120 Milyon EUR radyo ve televizyon harcı ödemektedirler. Buna rağmen Alman devlet medya kuruluşları Türklere gereken hizmeti verememektedir. Bu durumda, gereken yasal düzenlemeler yapılmalı, Alman devlet medya kuruluşlarının gelirlerinin bir bölümü Almanya’da uyumu destekleyen programlar sunan Türk medya kurumlarına aktarılabilmeli ve bu yolla göçmenlerin ödedikleri harçlar onlara hizmet olarak geri dönmelidir.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.