TARİKATLAR-AYDINLANMA-SAPERE AUDE

ABONE OL
17:28 - 11/12/2022 17:28
3

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye’nin Osmanlı dönemi dahil olmak üzere ikiyüz yılı aşkın anayasal süreci var, bunun yüzyılı Türkiye Cumhuriyeti dönemine ait.

Cumhuriyetin ilk anayasası 1921, son anayasası 1982 yılında kabul edilmiş. En demokratik özgürlükçü anayasa 1961 yılında Demokrat Parti dönemi sonrasında halk oylaması sonucu %61,5 oranla kabul edildi. 12 Eylül anayasası faşist askeri cuntanın isteği doğrultusunda, tüm özgürlükleri bitiren, sendikal hakları yok eden, örgütlenmeyi ortadan kaldıran ve Türk- İslam sentezi görüşü doğrultusunda siyasal İslamcılara yol veren bir anayasa olarak halka %91,37 gibi büyük bir oranla kabul ettirildi.

Halkın bilinçle kabul ettiği bir oylama saymak elbette mümkün değil. Anarşi döneminde etkisini göstermeyip, yönetime el koyan faşist cuntanın başı Kenan Evren bir elinde Kur’an halkın duygularını sömürerek, korku ve baskı eşliğinde faşist dinci anayasayı kabul ettirdi. 12 Eylül anayasası ile cumhuriyetin yüzyıllık aydınlanma tarihinin en karanlık dönemi de başlamış oluyordu böylece.

Sürecin devamı olarak siyasal İslamcı AKP iktidarının başa gelmesi tesadüfi olmamıştır. Bu bakımdan AKP’yi siyasal bir parti olarak değerlendiremeyiz. Çünkü AKP siyasal bir parti gibi davranmadı, 20 yıllık iktidarında siyasal, ekonomik, kültürel tahribatlar inanılmaz boyutta, onarılması çok uzun yıllar alacak, toplum yaşadıkça yozlaşmışlığı iliklerine kadar hissedecek, ediyorda…

Çağdaş toplumların dine dayalı yönetilme şekilleri ortadan kalktı; geri kalmış toplumlar dinle yönetilmeye devam ediyor. Kimler mi? İslam ülkeleri, dinle yönetiliyorlar, geri kalmışlıktan kurtulamıyorlar. Bu yüzden de çağdışılar.

Siyasi gericilik, kültürel yozlaşmışlık, ekonomik bağımlılık-kapitalizme teslimiyeti de beraberinde taşır ve tarikatlar bunların kurumsal bir yapıya dönüşmüş olarak garantör-emniyet sübabı görevlerini yürütürler.

Siyasal İslamcılığın diğer bir kullandığı alan sözde Türk-İslam sentezi (Kürt vatandaşların yaşadığı bölgelerde Kürt-İslam sentezi…). Burada, Türk’’ kavramını tez olarak alıp, İslam’’ kavramını antitez sayarak sentezlemeye gidip, Türk-İslam sentezi yaratmak mantık dışıdır. Dinciler böyle bir uyduruk sentez icat ederek asıl maksatları olan, ümmetçiliği, topluma kabul ettirmek; AKP iktidarı ile de bunu gerçekleştirmiş görünüyorlar (MHP ve başkanı Bahçeli Türk-İslam sentezciliği ile ümmetçiliğe teslim etmiştir partiyi). Dönüşüm olmaz mı? Elbette olacak, bilime, akla aykırı her şey de dönüşüm kaçınılmazdır, muhakkaktır, diyalektik gerçekliktir.

Ve siyasal İslamcılığın en önemli dayanağı olan tarikatlar:

Menderes’ in Demokrat Parti’si ile ivme kazanmaya başlayan tarikatlar, son 20 yıllık AKP döneminde doğrudan siyasal yönetimde bulunarak zirve yaptılar. Tarikatlar ve cemaatler içinde ortaya çıkan skandalların ardı arkası kesilmiyor ve böyle sürdükçe de arkası kesilmez. Tarikat içinde ortaya çıkan suçlar insanlık suçlarıdır, menfi olaylar olarak görülemez, geçiştirilemez. Tarikatları toplumsal gerçeklik olarak sayamayız, sivil toplum kuruluşları değillerdir ve inançtan doğan bir boşluğu dolduran kurumlar olarak görülemez.

 

Neden? Tarikatların kapatılması gerekir. Kapatılmasını talep etmek din düşmanlığı değildir. Camiler inancı toplu olarak yerine getirilen kurumlardır ve laik devletin güvencesinde olur; her inanç gibi. Bu bakımdan tarikatlar ve cemaatle paralel kurumlardır, her cemaat kendi keyfiyetini uyguluyor, kendi fetvasını yaratıyor. Kaldı ki İslam ülkeleri bile, her ülke kendi İslami yorumunu ve idaresini yürürlüğe koymakta. Tarikatlar da öyle. Bunların tamamı akla dayanmaz, dogmatiktir, bu bakımdan toplumsal yaşam bu tür keyfiyetlere teslim edilemez. Tarikatlar modern ve laik eğitime karşılar. Tahakküm ettikleri cemaatin çocuklarını laik eğitim okullarına göndermek istemiyorlar. 6 Yaşında başına gelenleri anlatan çocuğun çok önemli bir ifadesi var:

, Zamanla her şey normalmiş gibi davranılmaya başlandı. Ben çocuklar küçükken evleniyormuş gibi, herkes böyleymiş gibi düşünüyordum.’’ Diye anlatıyor çocuk. İşte, neden tarikatlar okula göndermek istemedikleri ortada. Tarikatlar, insanların gözleri açılmasın, bilgilenmesinler, hayatlarını tarikatların dayattığı şekilde yaşasın istiyorlar. Bu yüzden tarikatlar kapatılmalıdır.

TBMM Başkanı sıfatlı Mustafa Şentop, dinci icazet toplantısında laik eğitimi hedef alıyor. Daha önceki TBMM Başkanı İsmail Kahraman laikliğin anayasadan çıkarılmasını talep ediyor. Laiklik insanca yaşamanın, herkes için, her inanç için güvencedir, anayasada olması tartışmasız şarttır ve insanca yaşamın can damarıdır. Laik eğitim öğrenmeyi sağlar ve derki: SAPERE AUDE=ÖĞRENMEYE CESARET ET! Aydınlanmanın özü budur.

 

Yaşasın Laiklik

Yaşasın Laik yurttaş

Yaşasın Laik toplum

Yaşasın Laik Devlet

 

Zekeriya Uçar

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.