TARAFTARLIK VE YANDAŞLIK

ABONE OL
23:56 - 03/12/2022 23:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sorunların gittikçe büyüdüğü ülkelerde toplumda, kitleler arasında hızla karşılıklı kutuplaşmalar görülmeye başlar.

Bu doğal akışı ile oluyor gibi gözükse bile “çıkarları” olduğunu düşünenler bu kutuplaşmayı hızlandırmak ve kendilerine çok sayıda yandaş, taraftar bulmak için girişimlerde bulunurlar.

Aslında bir toplumda çok değişik görüşlerin olması ve herkesi kendi istediğine göre özgürce davranabilmesi düşünülebilir.

Her yurttaş kendi ülkesindeki beğendiği, yararlı gördüğü bir “resmi kayıtlı” siyasi partiyi destekleyebilir, isterse de üye olabilir.

Böyle bir hak “demokratik” ülkelerde vardır.

Doğal olarak da herkesin bir partiye üye olması da beklenemez, isteyen gider olur…

Bir düşünce biçimini, bir dünya görüşünü, bir siyasal partiyi benimsemek, onun için çabalar göstermek, yardımcı olmak iyi ve de sağlıklı bir durum sayılabilir.

Bu da demokrasinin gereği olarak kabul gören ve çeşitli özellikleri de içeren bir haktır.

Partiyi ve ilkelerini, onun amaçlarını benimsemiş, o partiye üyelik bağı ile kaydolmuş yurttaşlar hem bir “sorumluluk” hem de bir “yurttaşlık görevi” üstlenmiş olurlar.

Bir de “partizanlık”, “yandaşlık” “taraftarlık” diye bir durum vardır.

Aslında sözcük olarak anlamına baktığımızda bir “parti”ye sıkı sıkı sarılan ve o parti için çalışan, mücadele vermek isteyen, etken bir duruşa sahip anlamına gelir.

Partizanlık yoğun bir taraftarlık ve “irrasyonal” düşünce tavrını da beraberinde getirir.

Yani “ne olursa olsun” diye davranabilir ve de genel kurallara ve tutumlara tam da uymayabilir. Ana amacı ise bağlı olduğu PARTİ’nin çıkarlarıdır; partisinin gücünün her türlü yöntemle artırılmasıdır.

Bir partizan için bu “ruh durumu içine girmiş” insandır da diyebiliriz.

Bir siyasi partinin üyesi olan her kişi tabii ki bir “partizan” değildir.

Sadece o partiyi ve ilkelerini, amaçlarını benimsemiş, o partiye üyelik bağı ile kaydolmuş yurttaşlar hem bir sorumluluk hem de bir yurttaşlık görevi üstlenmiş olurlar.

“Partizanlık ruhunu” taşıyan birey için ise o partinin taraftarlığı artık bir yaşam biçimi ve yaşamının bir amacı gibi olmuştur.

Her türlü yol ve yöntemi kendisi için bir hak ve gerekli görebilir.

Tam da bu durum bir “normal üstü”lük taşıyan ruh halidir ve de gittikçe de ölçüsünün artması ile daha da büyük “tehlikeler doğurabilecek” olaylara neden olabilir.

Bir partiyi desteklemek ve onun için çabalarda bulunmak ile partizanlık arasındaki ana belirgin ölçü ise bu iki durumdaki “aşırıya kaçmanın ölçüsü” ve “normal dışı ölçülere”  kaymasıdır.

Günümüzde ise partizanlık kavramı ve portesi bir aşırılık, bir normlar üstülük gösterir ve çekinilmesi, “dikkat” edilmesi gereken bir durumdur.

Böylesine bir yapılanmanın içine düşen birey “günlük kuralları”, sevgi ve saygıyı, “ölçüleri” artık pek göz önüne almaz olabilir.

Çok iğneleyici, kırıcı ve de kural tanımaz olabilir.

Hiç bir kimse onun için kendi istemlerinden ve hedeflerinden üstün olamaz.

Kendi yaşamını tam bir “partizanlık” olarak şekillendiren bireyin “suça itilmesi” ve suç işleme “olasılığı” çok artmıştır.

Beyninin programlanması sadece bu yöndedir.

İnsanlığın genel değerleri onun için hiç bir şey ifade etmeyebilir.

Davranışlarıyla, eylemleriyle “insanlık suçuna” bile karışabilir.

Bazen günlük yaşamdaki hırslar, istemler, yarışlar, beğenilme duyguları, öfkeler, çıkarlar… vb. insanı öylesine bir sarar ki “öz denetim”lerini yitirebilirler.

Bu durum ilerledikçe de salgıladığı “adranalin”den dolayı da belki de daha “doyumlu” ve “zevk alır” hale gelirler.

Bu kitlelerin yanı sıra TROLL diye adlandırılan gevezelik, alaycılık, küçük düşürme yöntemleri ile kendilerine karşı olan tarafa her yerde saldırılarda bulunmak, moral bozmak isteyenler de var. İnsanları kötü etkilemek ve öz denetimlerinden çıkarmak isteyen bu kitlelerin sayısı ise gittikçe artmaktadır.

Zapt edilemez bir duruma gelindiğinde ise toplumda çok “sağlıksız” bir yapılanma oluşmağa başlamıştır.

Tüm bu değerlendirmeler ışığında düşündüğümüzde “sağlıklı” bir toplum ve sağlıklı bireyler isteğimiz ise çok daha “önem” kazanmalıdır.

Toplumun genel kabul ettiği değerlere sahip, ilkeli, çağdaş ve uygar, aklı başında yurttaşlar olsun diye çok özen göstermeliyiz.

Bunu istemeliyiz.

Çevremizdeki tanıdıklarımızın, arkadaşlarımızın bu çerçevenin dışına çıktığında ise onları uyarmalı ve onları “barışçıl ve insancıl” çizgiye çekebilmeliyiz.

Bu bizim için hem bir insanlık hem de bir yurttaşlık “görevi” gibidir.

Özellikle devletin, toplumun çok zor günlerden geçtiği zamanlarda her bir sıkıntı tüm insanları olumsuz etkileyecektir.

Bu sorunlara çözüm yollarını bulmak için ise ülke genelinde “parti yandaşlığını” ve keskin “parti taraftarlığı” bir yana bırakıp “ortak bir güç” ve “çözüm” oluşturacak çalışmalara, dayanışmalara girilmesi gerekir.

Yurttaşlık bilinci ve görev anlayışı taşımak ne denli önemli ve değerli ise ussal davranmak ve bireysel denetimi yitirmemek de o denli önemlidir.

Sağlıklı ve huzurlu bir toplum isteğimizi hiç yitirmemek, gerçek yoldan ayrılmamak dileğim ile….

Sevgi ve saygılarımı sunarım.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 04.12.2022

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.