SİYASETİN TESLİM ALDIĞI DELİLİK VE APTALLIK

ABONE OL
11:45 - 23/10/2020 11:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir, delilik var olmamış bir zekanın yok olmasıdır. Aptallık ise var olmamış bir zekanın var olmamaya devam edişidir. Eğitimsiz ve cahil toplumlara hükmetmek ve etkilemek kolaydır, onlar görmeden bilmeden araştırmadan sorgulamadan inanmaya alıştırılmışlardır. Yaşamak ve hayatta kalmak için her söylenene inanmaktan başka çareleri yoktur. Ama asıl önemli gerçek. Victor Hugo’nun sözlerinde yansıyor” Her zaman yardıma muhtaç hale getirilmiş yoksulluğu yaratanlar, ortadan kaldırılmış yoksulluk için mücadele edenlerden hoşlanmazlar. İşte asıl anlaşmazlık burada başlar” diyor Hugo. Bugün akıl bilim ve mantığın gösterdiği gerçeği görmek istemeyenler, yoksulluğun önünü açarak toplumu bir çarkın ortasına kilitlediklerinin farkında değiller. Yoksulluk yaratanlarla bunu istemeyenler bu yüzden anlaşamıyor, farklı farklı fikirlerin ve düşüncelerin paylaşılmadığı bir yerde demokrasi aramak mümkün mü? Biz hala demokrasinin ne anlama geldiğini bilmiyoruz, aydınlığın, insan hak ve özgürlüklerinin, çağdaş düşünce anlayışının, özgür olmanın ve hayatı özgürce sınırsız yaşamanın, korkmadan uyanmanın teminatının demokrasi olduğunu bilmiyoruz. Atatürk ve onun kurduğu cumhuriyetin değerlerine inanmanın önemini yok sayıyoruz. Birileri çıkıp ” Laiklik artık tüketildi yok oldu, bundan sonraki hedefimiz laikliğin daha da tüketilmesi” diyor. Bunu böyle söyleyenlerin geçmişteki sözleri de bugün gelinen noktada yaşananların bir işaretiydi, ” Laiklik değil ümmet anlayışı kalacaktır” diyen anlayışın istediği de bu değil mi? Otoriter bir anlayışla inanç saygınlığının siyasetin içine konulmasıyla siyaset yapılabilir mi? İşte yaklaşan seçimlerde, acaba delilikle aptallık nasıl yer alacak merak ediyorum. Tüm çağdaş değişim anlayışı akıl bilim ve mantık değerlerinin karşısına, aptallığı inanç ve din saygınlığını kullanarak koymaya çalışmak istenilen de bu aslında.
 
SİYASETİ TÜKETEN ANLAYIŞ…
 
Peki böyle bir tıkanma da siyasetin geldiği noktaya baktığımızda, Türkiye de bunun tamamen tükendiğini görüyoruz. Bugün 30 milyona yaklaşan açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan bir ülke, işsizlik ve gelecek umudunu kaybetmiş korkarak yaşayan, kendisinin ve çocuklarının ailesinin geleceğinin ne olacağından endişe duyan mutsuz bir toplum. Cumhuriyetin kazanımlarını yok sayan bir anlayış, özgürlüğün hiçbir ülkede. Türkiye kadar yansıtılmadığını söyleyenlerin aksine, düşüncelerini paylaşmaktan ve konuşmaktan korkarak yaşamak bunun adına özgürlük demek mümkün mü? Oysa Anayasa 25-26 maddelerinde, herkesin fikirlerini düşüncelerini konuşma anlatma yayma paylaşma hakkına sahip diyor. Delilik ve aptallık şimdi hangisine bakmak gerek acaba? Pembe mistik diziler, survovır denilen saçmalık, karı koca yemek gelin kaynana magazin programlarıyla uyutulan halk. Sadece tek bir kanaldan ayarlanmış TV programları ve bunun da ötesinde aynı anlayışla çıkan yandaş gazeteler. Televizyon yayınlarına baktığınızda, toplumun kültürel sanatsal eğitimsel değerlerini yansıtan bir program var mı? Seçimlere giden bir Türkiye, üstelik bana göre çok önemli bir seçim süreci yaşıyoruz, ama siyasetin deliliğini ve halkında aptallığını işte burada görmek mümkün. Siyaset adamlarının konuşma tarzlarındaki kültürün yansımasında sadece öfke var, çok seslilik ve farklı kültürlerin fikirlerin topluma yansıması özde demokrasinin bir gereği olmalı. Kendini politikacı sananlara, benim için, çocuklarım ve geleceğimiz için ne yapabileceksin, bana onlardan bahset?  Barıştan, kalkınmadan, eğitimden, ülkemin uluslararası saygınlığından söz et kavgadan değil dediğinizde, buna vereceği bir cevabı olmayacaktır. Daha siyasetin ne olduğundan haberi olmayan, ya da neden milletvekili olduğunu sorduğunuzda, bunun cevabını da veremeyecektir çünkü bilmiyor.
 
DAVAYA İHANET EDENLER…
 
1960 senesinde Elâzığ akıl hastanesinden 423 deli kaçmış, sonra şehrin tüm caddelerine sokaklarına dağılmışlar, hastane müdürü olayı duyunca bana bir düdük getirin demiş. Sonra tüm idarecilerle birlikte şehre dağılarak delileri toplamak istemişler, müdürün elinde düdük sesini duyan deliler toplanmaya başlamış. Hastane müdürü önde arkasında toplanan deliler trencilik oynayarak yürümüşler, hastaneye tekrar geldiklerinde kaçan deli sayısı 423 iken 612 olmuş. Bu olay bir masal hikâye değil yaşanmış bir gerçek, şimdi Türkiye de delilik ve aptallık derken, siyaset ve ona yön verdiğini sananların yarattığı acı gerçeğin, bu yaşanmışlığın içinde nasıl durduğunu görmemek mümkün mü?  Kendi çıkarları için davasından kaçanların, kendi sistem anlayışında yarattıkları gücü korumak adına, inanç saygınlığını bile kullanmaktan çekinmeyenlerin yarattıkları toplumsal travmanın sonrasında. Hastaneye tekrar dönen delilere katılacak sayı daha da artacaktır. Türkiye de yaşananların özü bu, Küserek partisini davasını ortada bırakanların yaşadığı delilikte aslında budur.

Türkiye de siyasetin saygınlığı tümüyle tükenmiş durumda. Sen inandığın bir davada her ne sebepten olursa olsun arkanı dönüp çıkıp gidemezsin, sen milletvekili olmanın bile saygınlığını anlamını açıklayamadığın gibi bilmiyorsun. Sana sorsalar neden milletvekili olmak istedin diye, buna vereceğin bir cevabın yok. Darılmak küsmek ve başka bir partiye geçmek, bu mu senin inandığın davanın adı? Siyaset bir değişimin adıdır, tıkanan bir siyasetin ortasından çıkmak ve kendi siyaset anlayışının toplumla paylaşımında ülke adına yapılacak mücadelede, küserek darılarak partini bırakıp diğer bir partiye katılmanın bir adı var mı? CHP sini her seçimler sonrasında eleştirdim, kendi içinde kendini sorgulamalı dedim, zaman zaman siyaseti kendi çıkarları adına kullanmak isteyenlerin sorgulanması gerek dedim. Bugüne kadar muhalefeti etkin biçimde yapamadığını gördüğümde, işte bugün partiye zarar verenlerin çok iyi seçilmesini önerdim. Halkın CHP sinden beklentileri büyük. CHP si bir değişim istiyor, yenilik ve etkin politikalar üretmesi gerek, deneyimli siyaseti ve toplumsal kalkınmanın özünü kavrayan kadro istiyor halk. Yoksulluk açlık ve fukaralıktan kurtulup insanca yaşama özgürlüğü istiyor. Cumhuriyetin laik düşünce anlayışının demokrasinin. Atatürk değerlerinin ve parlamenter sisteme dönülmenin şimdi tam sırası. Bu kadar gazeteci, aydın, düşünür, akademisyen, yazar, bilim insanının cezaevlerine kapatıldığı bir anda. 31 Mart Seçimleri, dilerim Türkiye’de insan hak ve özgürlüklerinin yaşanası bir dönemin habercisi olur.

Prof. Dr. Levent Seçer
 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.