SAĞLIK ALANI VE TIP

ABONE OL
16:51 - 14/03/2022 16:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

14 Mart geldiğinde bir kutlama ile karşılaşırız:

“Tıp Bayramı kutlu olsun!”

Genelde hep hekimlere övgü yüklü mesajlar gönderilir.

İlk cerrahhanenin Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir.

İlk kutlama 14 Mart 1919 günü işgal altındaki İstanbul’da tıbbiye 3. sınıf öğrencisi Hikmet Boran’ın önderliğinde, tıp okulu öğrencileri işgali protesto için toplanmış ve onlara devrin ünlü hekimleri destek vermişti.

Tıp mesleği mensuplarının yurt savunma hareketi o gün başlamıştır.

Dünya genelinde bakıldığında tıp konusunda çeşitli dallar için ayrı, ayrı “uluslararası” günler kabul edilmiştir.

7 Nisan dünya sağlık günü olarak kabul edilmiş. (Nisan)

Sadece yılda bir gün övgüler, beğenmeler, kutlamalar yaparak bir “tıp bayramı” kutlamak sağlık alanında yeterli sayılmaz doğal olarak.

Bir uzman olmaksızın, kısaca da olsa “sağlık” konusunu incelemek, konu üzerinde düşünceler ortaya koymak istedim:

Tıp alanında hizmet veren, uzmanlık alanları olan çeşitli meslekleri, çalışanlarını, onların eğitimlerini, donanımlarını, kurumların alt yapılarını, yönetimsel uygulamaları… bir tümsellik içerisinde görmeye çalışalım:

Sağlık alanında ortaya çıkan sorunlar devletin genel yönetim modelinden bağımsız düşünülemez.

Genel sağlık sigortası ile yurttaşların güvence altına alınması bir hak olarak görülmelidir.

Ülkede her yurttaşın bir sağlık sigortasının güvencesine ulaşması sağlanmalıdır.

Sağlık alanında “devlet” hangi yükümlülükleri taşımalıdır?

Sağlık alanında “özelleşme” uygulamaları nedir, yararı ve zararı var mıdır?

Sağlık alnında öğretim görenlerin, yetiştirilenlerin sorunları nelerdir?

Sağlık elemanlarının çalıştırıldıkları resmi ve özel kurumlardaki hakları, sorumlulukları ve sorunları nelerdir?

Devlet sağlık sektöründe neden özelleşmelere izin vermektedir?

Devletin sağlık kurumlarının, enstitü ve hastanelerinin, öğretim kurumlarının günümüz koşullarına uygunluğu ne durumdadır?

Sağlık alanında özel-paralı tedavi araştırma ve bakım modeli neden hep öne çıkarılmak istenmektedir?

Devletin sağlık politikaları ile ülkenin tıp bilimi alanındaki düzeyi nasıldır?

Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları ve sorunları ile hasta ve hasta sahiplerinin ilişkileri ne düzeydedir?

Yetişmiş düzeyi yüksek meslek sahiplerinin kendi ülkesini bırakıp başka ülkelere çalışmak için gitmek istemesinin temel sorunları nedir?

Anayasamızda sosyal güvenlik hakkı devletin aktif bir davranışını gerekli kılan temel bir insan hakkı olarak yer almaktadır.

Sağlık alanında olması gereken ilkeler ve meslek etiği ile birlikte “sağlık hukuku”, sağlık alanında görev alanların hakları ve sorumlulukları, çalışma koşulları birlikte düşünülmeli, eleştirilmelidir.

Son zamanlarda küresel olarak karşı karşıya kalınan salgın hastalıklar nedeni ile devletin sosyal güvenlik hukuku aracılığıyla etken bir koruma sağlaması isteği tüm sağlık çalışanların temel bir beklentisi olmuştur.

İnsanların hastalandığında onların sağlıklarına kavuşması için uğraşan sağlık çalışanlarının bu işini sağlıklı bir ortamda uygulamak istemektedir.

Sağlık çalışanlarının gösterdiği bu önem, onların mesleklerini uygularken tıbbi ve psikolojik olduğu kadar hukuki açıdan korunmasını da gerekli kılmaktadır.

Sağlık çalışanlarının hakları konusu, tıp hukukunun önem verdiği inceleme alanlarından birini oluşturmaktadır.

Görevlerini uygularken birçok riskle karşı karşıya kalan sağlık çalışanlarının tüm bu risklere karşı ne gibi haklara sahip olduğu ve ülkedeki hukuk düzeni tarafından nasıl bir koruma altına alındığı konusu özellikle salgın hastalıklar karşısında daha da önem göstermektedir.

Görevlerini yerine getirirken uğradıkları zararın en aza indirilmesi ve bir zararla karşılanmaları durumunda nasıl bir hukuki koruma altında olabilecekleri konuları “tıp hukuku” ile “iş sağlığı güvenliği” ve “sosyal güvenlik hakkı” alanlarında birlikte incelenmeli ve düşünülmelidir.

Salgın hastalık ile mücadele eden sağlık çalışanlarımızın çok ciddi sosyal riskler ile karşı karşıya olması nedeni ile de “hukuki koruma mekanizmalarından” yararlandırılmaları gerekmektedir.

Meslek hastalığına karşı “yardım sağlayan hüküm”lerden sağlık çalışanlarının hangi şartlarda yararlanabildiği incelenmeli ve konuda düşünceler üretilmelidir.

Güncel sorun olan COVID-19’un sağlık çalışanları açısından bir “meslek hastalığı” olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği de ayrıca hukuki bir incelemeye tutulmalıdır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün “pandemi” olarak nitelediği ve bulaş hızı, klinik tablosu, mortalite (kaba ölüm hızı) oranları nedeni ile ciddi yayılım gerektiren bir hastalığa karşı mücadele eden sağlık çalışanlarının iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı çerçevesinde “hukuki” olarak korunması, kamu idareleri ve özel sektör işverenlerince “öncelikli” olarak yerine getirilmesi gereken bir “görev” olarak karşımıza çıkar:

Sağlık konusu her ülkede çeşitli yasalar, tüzük, yönetmelik ve kararnamelerle belirtilir ve günün koşullarına göre de güncelleştirilmelidir.

Konuyu daha iyi kavrayabilmek için kısa bir inceleme yapıp, bulabildiklerimi aktarmak istedim:

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini temin etme bağlamında, mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü “tedbir alınması” ile çalışanların mesleki bir riske “maruz kalmaması için” gerekli araç ve gereçlerin tedariki, ayrıca iş yerinde alınan “iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine” uyulması noktasında denetim, işin yerine getirilmesinde çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden “işe uygunluğu” ile yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların “hayati ve özel tehlike” bulunan yerlere “girmemesi” için “önlem alma görevi” işverene verilmiş ve çalışanlarının işlerini sağlıklı bir ortamda icra edebilmesi için genel yükümlülükleri belirtilmiştir.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 5. maddesinde de; işverene, risklerden kaçınmak için iş organizasyonunun yapısı da gözetilerek, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamının “mesleki bir riske maruz kalmadaki” etkisini “izleyici ve önleyici” genel bir politika yürütme yükümlülüğü yüklenmiştir.

Gerek kamu, gerekse özel sektörde sağlık hizmeti sunan işverenler, sağlık çalışanlarını, salgın hastalığın tıbbi yapısı ve bulaş şekli ile ilgili “yeni bilgiler” ışığında düzenli olarak “hizmet içi eğitime” tabi tutmalı; iş sağlığı ve güvenliği kurulu toplanarak “risk değerlendirmesi” yapmalı, bu anlamda sağlık çalışanlarının “koruyucu ekipmanlarının tedarikini” sağlamalı ve bu ekipmanların “yeterlilik durumu” ile ilgili gerekli denetimi yapmalıdır.

Mesleki risklerin bertaraf edilmesi kapsamında iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin ifası için çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve çalışan sayısının on ve üzerinde olduğu çok tehlikeli sınıfta yer alan kurumlar bakımından da diğer sağlık personeli görevlendirme yükümlülüğünün “işverene yüklendiği” görülmektedir. (6331 sayılı Kanun’un 6. maddesi)

Görevlendirilen bu kişi, hukuki ve teknik açıdan işyerinde gördüğü yetersizlikleri ve önerilerini işverene yazılı olarak bildirir.

Bir çalışan, ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalması durumunda iş sağlığı ve güvenliği kurulu mevcut ise buradan, kurulun olmaması hâlinde çalıştığı yerden tehlikenin tespit edilmesi ile gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini isteme hakkına sahiptir. (6331 sayılı Kanun’un 13. maddesi)

Bu önlemlerin alınmaması nedeni ile bir “zarara uğrayan” sağlık çalışanının işvereninden “tazminat” isteme hakkı olduğu da kuşkusuzdur.

Sosyal güvenlik hukuku anlamında değerlendirilebilmesi için öncelikle “salgın hastalığa yakalanan bir sağlık çalışanı”nın bu durumunun “iş kazası” veya “meslek hastalığı” olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunun 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi çalışanlar için ayrı ayrı değerlendirilmesi önem göstermektedir.

Görüldüğü gibi “sağlık” konusunda çeşitli alanlarda çeşitli mevzuatlar vardır ve bunlar uygulanmaktadır.

Türk halkı geleneksel olarak her zaman sağlık çalışanlarına saygılı davranmış ve çok da değer vermiştir.

Bundan sonrası için sağlık çalışanlarının çok daha iyi hak ve koşullara kavuşmasını dilemek istiyorum.

Öte yandan T.C. Anayasası 56.Madde uyarınca tüm sağlık uygulamalarının daha başarıya ulaşmasını, güncelleşmesini diliyorum:(… Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.)

Sağlıklı bir yaşam diliyorum.

Öğretmen Gönen Çıbıkcı

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.