PEJMÜRDE BURSA VE PUŞİDE-İ SİYAH…

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bursa…

Osmanlının başkenti.

Saltanat ailesinin sıra, sıra gömülü olduğu, Osman beyin ve Orhan gazinin sırt-sırta yattığı şehir.

İşgal edildiği zaman TBMM. Kürsüsüne siyah örtü örtülen, kurtulana kadar 2 yıl, 2 ay, 2 gün kaldırılmayan, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminin aziz kenti…

Bu sıralarda bitmeyen senfoni gibi devam eden mahkemelerim için uzun bir aradan sonra gitmek zorunda hatta gaflet ve delaletinde bulunduğum, gençlik dönemimin, sevgili torunlarımın yaşadığı, eşimin önce gönlümüze sonra toprağına gömülü olduğu yer…

İçim acıdı.

Hani eski bir tanıdığa rastlarsınız.  Bir zamanlar yakışıklı, alımlı genç bir delikanlı veya saçları beline kadar uzun etekleri rüzgarlarda uçuşan bir hanım kız iken; kol ağızları eskimiş, düğmeleri sarkmış, yüzü kırışmış, saçları beyaza dönmüş, yakasının kenarları tiftiklenmiş, gözlerinin feri gitmiş, o şen şakrak gülümsemesinin yerini hüzünlü bakışlar ve makyajsız bir görüntü almıştır.

Kısacası bir pejmürdelik vardır halinde…

Kullanılıp ta bir kenara atılmış, zavallı insan edası… Mezarlıklar, parklar, bahçeler, saçı sakalı uzamış ağaçlar ve yollar sahipsiz…

Başka türlü niteleyemiyorum. Zaten Uludağ’ın Milli Park olmaktan çıkarılması için başına neler geldiğini biliyoruz da, Bursa’nın serhat kenti olması gibi bir özelliğinin yok edilmesine seyirci kalınmasını hazmedemiyorum.

Küçük muhalefet belediyeleri bile pandemi sürecini şehri güzelleştirip insanlara yaşama sevinci vermek için kullanırken, Bursa belediyeleri uykuya yatmışlar.  Bir yanda iktidarın her türlü nimetlerinden faydalananlar, öte yanda halktan topladıkları ile borçlanarak icraat yapmaya çalışanlar… Mükemmel bir tezat teşkil ediyorlar.

Bursa’yı Recep Altepe yönetiminden devralanlar, Nilüferi ve Mudanya’yı rakiplerine teslim edenler onun gösterdiği dirayeti gösteremedikleri için kenti Pejmürdelikten kurtaramadılar.  Oldum olası düzenli ve temiz olan Nilüfer ise, şanını sürdürmeye eski alışkanlıklarla devam ediyor.

Ancak mahalleler, örneğin Çarşamba Suriyeli cenneti olurken; dağ köylerinde bile Katarlı toprak toplayıcıları cirit atmaya başlamışlar.  İş kolları, şehre yerleşen farklı ülkelerin nüfus yapısına göre bölünmüş durumda. Herkesin ayrı bir mekanı ve yaşam alanı var.

Gerçek Bursalılar kaldı mı? Hayır. Onların ruhuna el Fatiha okunurken, çoğu şehrin henüz işgale uğramamış bölgelerine doğru kaçmışlar. İş yerleri, fabrikalar, imalathaneler taşınmış.

İzmir yolunda olduğu gibi, Yalova yolunda da, kenti ikiye bölen hafif raylı sistem (ne demekse?) aradan geçen süreye rağmen tamamlanamamış.

TOKİ’ler yine şehrin bağrında bir hançer gibi yükselmeye devam ediyor. Bursa ovası parsel, parsel betonlaşmaya, şeftali bahçeleri, mümbit buğday tarlaları yok olmaya, ipek böcekçiliğinin başkentindeki dev-dev hane’lerin sesi kısılmaya devam ediyor.

Bursa’nın denize açılan kapıları Gemlik ve Mudanya’dan hiç bahsetmeyelim. İçinde yaşayanlara bir vurup bin ah işitiyorsunuz.

Adına Medeniyet dediğimiz tek dişli canavarın bu marka kent’i işgal etmesi, üzerini bir örümcek ağı gibi inen Pejmürdelik hiçte kabullenilir gibi değil…

Bir zamanların Yeşil Bursa’sını arıyor gözlerimiz Tophane saat kulesinden bakınca…

Yolunuz düşerse birde siz varın bakın olur mu? Osmangazi ve Orhangazi’nin kemiklerinin sızladığı Tophaneden Bursa’ya doğru…

Yeşili değil, beton ağaçlar denizini göreceksiniz.

Sakın şaşırmayın…

Ben muhalefetin yerinde olsam, bir fırsatını bulur, meclis kürsüsüne Puşide-i siyahı yeniden sererdim…

Taner TÜMERDİRİM

[email protected]

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.