PARASIZ YATILI

ABONE OL
00:40 - 19/03/2023 00:40
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Devlet “parasız yatılı” okulunun öğrencileri denildiğinde neler gelir aklımıza?

“İlköğretmen Okulu Öğrencileri” denildi mi aklımıza ne gelir?

Devlet “parasız yatılı ilköğretmen okulu” öğrencileri sizlerde hangi çağrışımları yapar?

O okulların, o öğrencilerin, onların gerçekleri nelerdir?

Onların ülkemiz gerçekleri içerisindeki “yeri” nedir?

Türk eğitim sistemi içerisinde devlet parasız yatılı ilköğretmen okullarının yeri nedir?

Hangi çocuklar bu okullara gelebilmişti?

Bu okullarda bu çocuklar hangi koşullar altında ve hangi bakış açısıyla yetiştirildiler?

Bu okullarda yetişen öğrenciler, yoksul aile çocukları okulları bitirdikten sonra neler yaptılar?

Nerelere gittiler, ülkenin, halkın kalkınmasına ne gibi katkılar sağladılar.

O çocukların içinde bulundukları “ruh” ve hedefleri, inançları neler olmuştu?

Tüm bunları kısacık da olsa bir geriye bakarak irdeleyelim istiyorum.

Cumhuriyet öncesinde bugünkü anlamda öğretmen yetiştiren”ilk” öğretmen okulu 16 Mart 1848 tarihinde İstanbul’da açılan Darulmuallimin okuludur.

İlköğretim davasını benimsemekle Türk ulusu kültürel gelişmişlik adına en büyük adımını atmıştır.

Bu uğurda en büyük görev Türk öğretmenlerine verilmiştir.

Cumhuriyetin ilanından sonra eğitim alanında karşılaşılan sorunlar halkın %80’inin okuma-yazma bilmemesi nedeniyle eğitim sorununun üzerinde ayrıca durulmuştur.

1926’da Denizli ve Kayseri’de “Köy Muallim Mektepleri” açılarak köylerdeki öğretmen eksikliği giderilmeye çalışılmıştır.

6 yıllık bir eğitim veren ve eğitimle üretimin iç içe olduğu Köy Muallim Mektepleri 1933 yılında kapatılmıştır.

Ülkede 1927’de okur-yazarlık oranına bakıldığında; kentlerde %32,4 iken köylerde bu oran %6’da kalmıştır.

ATATÜRK’ün emri doğrultusunda köylerdeki öğretmen sorununu gidermek adına, 1936-1937 eğitim-öğretim yılında eğitmen kursları faaliyete geçirilmiştir.

Bu kurslar ilk önce Eskişehir Çiftelerde açılmış olup, daha sonra Kırklareli Kepirtepe, Kastamonu Gölköy ve İzmir Kızılçullu’da da açılmıştır.

Isparta Gönen Eğitmen Kursu ise 1939 yılında açılmış olup 17 Nisan 1940 tarihindeki 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile köy enstitüsüne dönüştürülmüştür.

Köy Enstitülerinin açılmasında Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un etkisi olmuştur.

Köy Enstitülerinde gündüzlü eğitim olarak adlandırılan yatısız eğitimin yanında yatılı olarak ta eğitim verilmiştir.

Köy Enstitülerinde, eğitim kelimesinin yanında “ziraat ve sanat” sözcüklerinin yer alışı bu okullarla köy kalkınmasının amaçlandığını göstermektedir.

Bu okullar ile, öğrencilerinden hem geleceğin yaratıcısı köy öğretmeni, hem ziraatçısı, hem de sanatçısı olması beklenilmiştir

1947 yılında köy enstitülerinde teknik dersler azaltılarak kültür ve teknik derslerin isimlerinde değişik yapılmıştır.

Kültür dersleri “genel bilgi’’, teknik dersler de “sanat ve atölye” dersi olarak adlandırılmıştır.

1950 yılında karma eğitimin sonlandırıldığı köy enstitülerinde, 1952-1953 eğitim-öğretim döneminde derslerin “genel bilgi” derslerinden oluşmasına karar verilmiştir.

Köy enstitüleri Şubat 1954’te 6234 Sayılı kanunla ilköğretmen okullarıyla birleştirilip, öğretmen okulları ve köy enstitüleri ikiliğine son verilmiştir.

“İlköğretmen Okulları” ülkemizde öğretmen yetiştirme konusunda önemli bir rol üstlenmiştir.

Bu okullar bölgenin en iyi okulları olup, İlköğretmen Okuluna gitmenin ayrıcalık olduğu bir dönemi yaşatmıştır.

Parasız yatılı olarak öğrenim veren birçok İlköğretmen Okulunun öğrencileri aldıkları öğretmenlik derslerinin yanı sıra okulun işliklerinde uygulamalı dersler de alarak zanaat da öğrenmişlerdir.

Ayrıca bu okulun her bir öğrencisinin mutlaka bir müzik enstrümanı çalması istenmiştir.

Birçok  İlköğretmen Okulunun öğrencileri hem laboratuvar hem işlik, hem de tarım çalışmalarında bulunarak uygulama yapmış ve işliklerde ders araçlarını kendileri üretmiştir.

Üretilen bu ders araçları kullanılmak üzere staj okullarına ve bazı ilkokullara gönderilmiştir.

Öğrencilerin ders bilgileri ve yaptıkları etkinliklerin yanı sıra bu okuldaki günlük yaşamları, öğretmen-öğrenci ilişkileri de her zaman belli bir düzeyi tutturmuştur.

1954 yılında 6234 Sayılı kanunla öğretmen okulları ile köy enstitüleri birleştirilmiş ve Köy Enstitüsü, İlköğretmen Okuluna dönüştürülmüş.

1961 yılında öğretmen okullarına Millî Eğitim Bakanlığı’ndan gelen emirle ortaokulların 1. ve 2. sınıflarını “iyi” ve “çok iyi” derece ile bitiren öğrenciler alınmıştır.

İlköğretmen Okulu, öğretmen yetiştirme konusunda önemli rol üstlenmiştir.

Devlet “parasız yatılı ilköğretmen okulları” başarılı ve yetenekli yoksul aile çocuklarına bir “eğitim şansı” vermek düşüncesi ile yurdun çeşitli yerlerinde hizmet vermiştir.

Her bir okula belli yörelerden sınavla öğrenci alınmıştır.

Bir genel yazılı sınavın sonunda başarılı olanlar içerisinden seçilip, çağırılanlara da ayrıca bir sözlü sınav yapılıp, görüşmelerde bulunulup eleme yapılmıştır.

Devlet “parasız yatılı” olarak seçilen öğrencilerin barınma, eğitim, öğretim, beslenme, giysi… gibi temel gereksinimlerini karşılamıştır.

İlköğretmen okulunu bu okullarda bitiren “parasız yatılı” öğrenciler için öğretmen çıktıklarında bir zorunlu görev yeri ve süresi yükümlülüğü getirilmiştir.

Bu koşullarda bu eğitim modeli içerisinde yer alan öğrencileri bir incelemek, onları bir düşünmek istediğimizde neler ile karşılaşırız?

Biz DEVLET PARASIZ YATILI İLKÖĞRETMEN OKULU öğrencileri nerden gelip, nerelere ulaştık dersiniz?

Genelde o okullara seçilen, gelen öğrenciler köy, kasaba çocukları, yoksul aile çocuklarıydık.

Hazır paralarla, aile destekleriyle, başkalarının sarıp sarmalarıyla olmadı okumamız.

“Zengin aile çocuklarıyla” bizi bir tutmayın!

Diyeceğimi sanıyorsanız, aldanıyorsunuz!

Tam da tersi bizi, ve bizim tüm özelliklerimizi, yaşama bakışımızı ve de başarılarımızı, ruhumuzu … hepsini tek, tek sıralayarak KARŞILAŞTIRIN.

Sonuç olarak gerçekten rasyonalist bir değerlendirme yapabilirseniz, göreceksiniz ki bizlerin duruşu ve insan kalitesi ”çok zengin okullarının” çocuklarının yaşamda gösterdiklerinden çok üstün olmuştur.

Varsıl ailenin çocuk okutması ya da zengin okullarda okumak öyle sanıldığı gibi her zaman başarılı ve huzurlu, sağlıklı insanlar yetiştiremiyor.

Bugün bir bakın çevrenize…

Özel okullar sarmalının durumuna…

Bizim okulumuzun öğrencileri de Türkiye eğitim ve sanat dünyasında “o çok yoksul köy çocuklarının KÖY ENSTİTÜLERİ’nden çıkarak” yurda dağıldıklarında verdikleri değer kadar olmasa da ayni yörüngeyi izlemişlerdir

Bu nedenle bu gözle ve bu gerçekçilikle bakın devlet PARASIZ YATILI İLKÖĞRETMEN OKULU öğrencilerine, örneğin İMROZLU öğrencilere…

Onları sakın ola ki küçümsemeyin!

Hiç ummadığınız bir yerde ve zamanda karşınıza çıkar bir tanesi ve şaşar kalırsınız, nerden nereye geldiğine…

Dil uzatan oldu ise de utanacaktır azıcık…

Örneğin, İMROZLU öğrencilerin ilk mezunları olarak bizlerin yaşama atılışımızın üzerinden 55 yıl geçti.

Ben hem kendimden, hem de okulumuzdan mezun olmuş olan arkadaşlarımdan çok memnunum.

Onlar ve duruşları, üretkenlikleri, yurt severlikleri ile birer gurur kaynağı oldular benim için.

Kalanlara uzun bir ömür, HAKK’a kavuşanlara da rahmet diliyorum.

Sakın ha, ne eğilin, ne de yitirin gençliğinizi!

Türk eğitim sistemi içerisinde en önemli yeri almış olan Köy Enstitüleri ve ardından gelen İlköğretmen okulları ile Kurtuluş Savaşı sonrası Türk Devrimleri çağdaş uygarlık yolunda ilerlemek için en önemli adımları atmıştır.

Ne yazık ki bu okullar ve onların eğitim anlayışları zaman içerisinde o dönemin siyasetçilerinin çok yanlış kararları sonucunda kapatılmıştır.

Geride çok önemli ve değerli mezunları ile çok da geniş bir deneyimler ve ilkeler, yöntemler bırakmıştır.

Eğer, bugün yine kalkınan ve çağdaş ilerleme yolunda, özgürlükçü, bir refah toplumu olmak istiyor isek temel eğitimde, ulusal eğitimde bu deneyimlerden yararlanıp çok daha akılcı ve bilimsel uygulamalara girmeliyiz.

Türkiye Cumhuriyeti ve onun milleti çok daha gelişmiş ve ilerlemiş yöntemlere, ilkelere, çağdaşlığa ve uygarlığa layıktır.

Verilmesi gereken mücadele ve güçler birliği, ana hedefler, temel bakış açıları… hep bu yolda olmalıdır.

Huzur dolu sağlıklı günler dileklerimle…

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 19.03.2023,

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.