PARALEL TOPLUM VE KİMLİK

ABONE OL
19:15 - 30/03/2022 19:15
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Paralel toplumun getirdiği saflaşmalar, karşılıklı ön yargılar ve de düşmanlıklar…

Siz ne kadar da ”biz çağdaş bir devlet kurduk, demokratik bir yapılanmayı sağladık, çeşitli devrimler, reformlar, atılımlar yaptık” demiş olsanız bile onlar her zaman bir yerlerde kendi kültürlerini, kendi eğitimlerini, kendi örgütlenmelerini… devam ettirdiler ve yavaş yavaş, gizli gizli, her bir zayıf olduğunuz anda ve yerde hemen oraları kaptılar ve kendi düzenlerini içten içe sağladılar.

Ve şimdi ise iyice açık, açık belirginleşti güçleri ve nerelere kadar yayılabildikleri…

İşte cumhuriyetçi, Atatürkçü bir düzen ve devlet biçimi, eğitimi, seküler bir inanış, aydınlanmacı bakış ve bu kavramlar altında açılmış olan okullar, kurumlar, yani TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin görünen yüzü…

Tüm bu var olan olanaklardan yararlandıkları gibi aynı zamanda da bir yerlerde, birilerinin kurup, yaydığı düzen içerisinde yer aldılar ve yetiştirildiler.

İşte bu durum farklı kültürleri ve bakış açısını, moral değerleri ve eğitim anlayışlarını oluşturdu.

Çift kimlikli, çift kişilikli ve çift kültürleri taşıyan bu yapılanmalar o denli yaygınlaştı ki sanki ”O” görünenin ardındaki toplum ve onun kültürü, elde ettikleri güç yavaş, yavaş gün yüzüne çıkar oldu.

Bugün Türkiye bu farklı yapılanmaların, kültürlerin ve güçlerin sıkıntısını, çatışmasını yaşıyor.

Bir yandan ulus devlet, çağdaş eğitim, hukuk devleti ve emperyalizme karşı durabilecek bir ekonomi, ulusal burjuvazi, milli ekonomi isteklerini ve önemini dile getirir iken ve bunun mücadelesini vermemiz gerekirken, en büyük sıkıntıyı bu paralel toplumdan-kültürden gördük.

Sadece, her yere yayılmış, zamanında çok ünlenmiş ama artık ne olduğu çok iyi anlaşılmış o hareketi, öne çıkmış o paralel yapılanmayı söylemek istemiyorum.

Çok uzun yıllardır perde arkasında gelişen ve yaygınlaşan her türlü tekke, tarikat ve cemaat yapılanmaları ve onların sosyal-ekonomik örgütlenmeleri, devletin içine sızmaları, yine çok farklı kaynakları olan etnisite-azınlık-kimlik kültürleri…

İçten içe kızıştırılan, beslenen, kışkırtılan düşmanlıklar ve SEN-BEN-O-BİZ-SİZ-ÖTEKİ… tarzındaki düşünceler ve ifade biçimleri beraberinde de tabii ki bir ülke genelinde bölünmüşlük, parçalanmışlık yaratıyor.

Tüm bu duruma gelmiş olmak da tabii ki ülkenin ve halkının yararına olmamaktadır.

Bölünmüş, safları ayrıştırılmış bir millet olarak ne ülkemizin geleceğine ne de devletimizin çağdaş bir hukuk devleti olmasına yararımız olamaz.

Devlet olarak güçlü ve sağlam bir yapıya ulaşabilmek için ise ulus devlet temelinde ve hukuk devletinin tüm kural ve ilkeleri etrafında yapılanmış olmak gerekir.

Kin ve nefret içerikli, daha çok da duygusal ve şişirilmiş parçalanmışlıklar bu milleti ancak çağ dışılığa, geri kalmışlığa, iç çatışmalara ve belki de totaliterizme götürür.

Ana fikri ”kim güçlü ise kazanır” olan bu inanış ve şiddeti bile “mübah” görüp her türlü yolu deneyerek her yerde ne pahasına olursa olsun diyerek, egemen olmak isteyen zihniyet ve onun pençesindeki kitleler ne yazıktır ki bir İSTİKLAL SAVAŞI vererek kazanılmış ve yepyeni umutlarla kurulmuş bu devleti çok zor koşullar altına itmektedir.

Bu zor yapı içerisindeki bir TÜRKİYE CUMHURİYETİ elindekileri en iyi bir biçimde korumak ve kullanmak ve de barış ve huzur içinde yaşamak zorunda iken, komşularımızda olan çatışmaların ve uluslararası kargaşanın, çıkar kavgalarının içine doğru çekiliyor.

Dayanabilen, kendini koruyabilen bir güçlü çağdaş devlet olabilmek için aynı zamanda verisini tam alabilen, kara paraya izin vermeyen, ulusal ekonomiye, tarıma ve üretmeye ağırlık veren, topraklarına her anlamda sahip çıkabilen ve de halkının refah seviyesini yükselten bir inanç, ilke ve yapılanmaya gitmek gerekmektedir.

Yıllardır yönetimde olan çeşitli hükümetlerin verdikleri tavizler ve kendilerince elde ettikleri kazanımlar bu durumu yaratmıştır.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ adına kazanılmış olan değerler ve kurumlar ise bugün ona karşı olan güçlerin (kültürlerin-toplulukların) hakimiyetine geçmiştir.

Şekli bir cumhuriyet ve seçim-sandık modeli ise ne yazık ki çağdaş uygarlık düzeyimiz açıcından son derece üzüntü vericidir.

Tam da bugün ve bu durumda yeniden ve tam bir inanç ve sağlam duruşla Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK örnek alınmalıdır, onun gösterdiği fikirlerle onun yoluna dönülmelidir.

Temelde var olmuş olan cumhuriyetin kuruluş ilkeleri ve Atatürk devrimleri yeniden, tam da bugün bir daha düşünülmeli, ele alınmalı ve gündeme taşınmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin şu an içine düştüğü çok yönlü dar boğazlardan kurtulabilmesinin yolu anayasal yurttaşlık bilincinde olan, parçalanmaya değil güçlü bir birlikteliğe yönelik bilinçlenmeye ve çabalara yer verebilecek bir “yurttaş kimliğine” sahip olmamız gerekmektedir.

Bu bakış açısı ile ilgili ortaya konulabilecek çok daha derinlemesine çalışmalar yapılacaktır.

Gerek bilimsel bakış açısı ile ya da siyasi görüşleri ile, gerekse de kültürel gözlemler ile söz söyleyebilecek çok insanımız vardır.

Evrensel ve çağdaş değerlere önem veren, demokrasinin kurallarına ve uygulamalarına taraf olan yurttaşlarımız, okuryazarlarımız çok daha söz almalıdır ve ülkenin geleceğine ilişkin emek harcayabilmelidirler.

Türk milleti çok daha uygar bir refah toplumu isteminden vazgeçmeden hukuk devletinin her türlü olanaklarından da yararlanarak bir soluk almak istemektedir.

Buna da hakkı vardır, olmalıdır….

Öğretmen Gönen Çıbıkcı

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.