ORUÇ 2020

ABONE OL
11:27 - 23/10/2020 11:27
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Kitabımız Kur’an Ramazan ayında indirilmiştir. Âdem Peygamberimizden beri devam edegelen bir dinin (İslâm Dini) son kitabıdır. Mükemmeldir. Anlaşılır bir Kitaptır. Belirli bir zümrenin, grubun, milletin değil herkesin kitabıdır. Okunsun ve anlaşılsın diye indirilmiştir. Allah kelâmı olduğu konusunda hiçbir şüphe yoktur. Hem kendisi hakkında hem de içeriği hakkında şüphe yoktur (Lâ raybe fîh). Bu ifade Kur’an’ın ifadesidir.

-“Bu kitabın, âlemlerin Rabbi tarafından indirildiğinde hiçbir şüphe yoktur.” (2/Bakara 2; Çeviri Suat Yıldırım)

-“Bu Kitap’ın indirilişi, hiç şüphe yok ki âlemlerin Rabb’indendir…” (32 /Secde 2-3; Çeviri Muhammed Esed)

Oruç işte bu Kitap’ta farz kılınmıştır. Buyruk şöyledir: “Ey Mü’minler! Günahlardan sakınıp arınmanız, sorumlu ve duyarlı bir Mü’min olmanız için oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.” 2/Bakara 183; Çeviri Mustafa Öztürk)

“Oruç size de farz kılınmıştır” buyruğunun hemen arkasından farz kılınışın sebebi olarak “arınmanız, sorumlu ve duyarlı bir Mü’min olmanız” içindir, vurgusu yapılmaktadır. Amaçlanan; oruç tutarak günahlardan arınmamızdır. Sorumlu ve şuurlu bir Mü’min olduğumuzun şuuruna varmamızdır. Yani Mü’min, bir aylık süre içinde kendisiyle sıkı bir hesaplaşmanın içine girecektir. Sorumluluklarını hatırlayacaktır, günahlarıyla yüzleşecektir ve sonrasında orucu niçin tutması gerektiğinin şuuruna varacaktır. Bu yüzleşmeden sonra nasuh (samimi ve içten) bir tövbe yapacaktır, Yaratıcı’dan af/özür dileyecektir. Böylece arınacaktır. İşte, orucun amacı budur.

Orucun amacının içinde aç kalmak, susuz kalmak, cinsellikten uzaklaşmak yoktur. Aç kalmak susuz kalmak, cinsellikten uzaklaşmak amaca ulaşabilmek için alınması gereken ön tedbirlerdir, baş vurulan vasıtalardır. Tedbirler abartılmamalıdır, vasıtalar amaç haline getirilmemelidir. Eğer abartılırsa, araçlar amaç haline getirilirse sağlık açısından zararlı olabilirler.

Tedbirlerin abartılmaması, araçların amaç haline getirilmemesi için, Kur’an Müslümanları uyarır ve onlara kolaylıklar önerir: “Bu farz oruç (sürekli olarak değil) başı-sonu belli bir süre zarfında, (Ramazan ayı boyunca) tutulur. İçinizde her kim (Ramazan ayında) hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca daha sonra oruç tutsun. (Hasta veya yaşlı olmadıkları halde), oruç tutmaya dayanamayan kimseler ise tutamadıkları her gün için bir fakiri doyuracak kadar fidye versin. Fidye miktarını gönlünden koparak artırırsa, kendisi için elbet çok daha hayırlı olur. Bununla birlikte, orucun manevi değerini düşünürseniz, (fidye ödemek yerine) oruç tutmanın mutlak hayrınıza olduğunu anlarsınız.” (2 Bakara 184, Çeviri Mustafa Öztürk)

“Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur’an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah’ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır. (2 Bakara 185; Çeviri Yaşar Nuri Öztürk)

“(Gündüz) tutulan oruçtan sonraki gece boyunca kadınlarınıza yaklaşmanız helaldir: Onlar sizin için bir elbise gibidirler ve siz de onlar için bir elbise gibisiniz. Allah bu konuda kendinizi sıkıntıya sokacağınızı bilir; bu yüzden O size mağfireti ile yönelmiş ve bu zorluğu üzerinizden kaldırmıştır. Şimdi öyleyse onlara yaklaşabilir ve Allah’ın sizin için uygun gördüğünden yararlanabilirsiniz ve gecenin karanlığından tanyerinin aydınlığı fark edilinceye kadar yiyip içebilirsiniz. Sonra gece çökünceye kadar oruca devam edersiniz. Ama mescidlerde itikafta iken kadınlara yaklaşmayın. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır: O halde bu sınırları ihlal etmeyin; [İşte] böylece Allah mesajlarını insanlara açıklıyor ki O’na karşı sorumluluklarının bilincinde olabilsinler. (Bakara 187; Çeviri Muhammed Esed)

Kur’an’ın bu ifadelerinden anladığımız şudur ki;

1- Orucu sağlıklı olanlar tutacaktır. Hasta olanlar tutmayacaktır. İyileşince tutacaklardır. Kronik hastalığı olanlar hiç tutmayacaktır.

2- Yolculuk yapanlar orucu erteleyebileceklerdir.

3- Yaptıkları işten dolayı oruç tutmaya güç yetiremeyenler maddi olarak yeterli birikime sahiplerse “fidye” vereceklerdir. Fidye; fakir-fukarayı görüp gözetmek için verilir. Hastanın kendisi fidye almaya layık bir Müslüman ise, bu durumda sadece dua edecektir.

4- Oruçlu kalınacak süre, güneşin doğmasının hemen öncesinden itibaren gece karanlığına kadardır. Güneşin doğması ve batması orucun şartlarından değildir. Orucun süresi, insanların işe gitme ve işten gelme saatleri göz önünde bulundurularak tayin edilmiş olmalıdır. “Tan yerinin ağarmasından gece karanlığına kadar” ifadesinin kullanılması gözden kaçırılmamalıdır. Yoksa, güneşin doğmasıyla imsak ve güneşin batmasıyla da iftar ediniz denirlirdi.

5- Bu sürenin dışında kalan zamanlarda alınan tedbirlerden vazgeçilecektir. Hayat normale dönecektir.

6- Oruç, Ramazan ayı boyunca tutulacaktır. Ayın dünyanın etrafındaki hareketine göre 29 veya 30 gün sürebilir.

Kanun koyucu oruç ibadetiyle ilgili kuralları böyle koymuştur. Oruçlu kalınacak süre içinde, hiçbir yiyecek yenilmeyecek, içecek içilmeyecek, cinsel ilişki kurulmayacaktır. İnsan onuru zedelenmeyecek, yalan söylenmeyecek, hoşgörü sahibi olunacak, muhtaç olanlar görüp gözetilecektir. Bu kuralların koyulduğu coğrafya, Hicaz bölgesidir. Özelde Medine’dir. Medine gece ile gündüzü eşit olan bir bölgedeki şehirdir. Hitap, özelde o bölge insanınadır. O bölgenin dışında yaşayan Müslümanlar oruç ibadetinin süresini o bölgedeki süreyi takdir ederek kendi bölgelerine uyarlayacaklardır.

Müslümanlar, bilhassa süre açısından Medine şartlarını gözardı ederek oruç tutarlarsa hem kendilerine zarar verirler hem de oruç ibadetinin amacının dışına çıkmış olurlar. Bu durumda Yaratıcı’yı unutkanlık, bilgisizlik ve zulüm sıfatları ile töhmet altında bırakmış olurlar.

İlim sahiplerinin, kanaat önderlerinin, yöneticilerin Yaratıcı’ya karşı dürüst olmaları gerekir. Kur’an’ın buyruklarını akıl ile işleyerek insanlığın istifadesine sunmak onların görevidir. İnsanların içinde bulundukları şartlar göz önünde bulundurularak bu çalışma yapılmalıdır. İnsanlar ibadetlerini zorlanmadan gönül rahatlığıyla yapmalıdırlar. Çok sevap kazanmanın veya iyi bir Müslüman olmanın yolu ibadetleri zorlaştırarak yapmaktan geçmez. İslâm’ın temel kaynağı olan Kur’ân’ın ibadetler için kolaylaştırıcı ve çözüm sunan bir kitap olması, onun yaşanabilir olmasını sağlayan en önemli hususlardan biridir.

Kur’ân ibadetler konusunda yapması gerekeni yapmış, tanınabilecek kolaylıkları tanımıştır. Bu şekilde İslam’ı yaşanabilir hale getirmiştir. Allah’ın kolaylıklar olarak Müslümanlara sunduğu imkanlar, yapılması gerekenin nasıl yapılacağını bilmekle alakalıdır. Önemlidir. Eğer bunlar bilinmezse yapılması gerekenler yapılmaz ve yapılanlar ibadeti ibadet olmaktan çıkarır ve ibadet çileye dönüşür.

Mesela;

1- Uzun günleri olan yerlerde veya kutuplarda yaşayan Müslümanlar Medine’deki oruç süresini esas alarak oruçlarını tutmalıdırlar. Bu süre yaz-kış değişmez. Yazın da kışın da yaklaşık 14 saattir. Öyleyse orucun süresi de yaklaşık 14 saat olmalıdır.

2- Böyle yapılmazsa, Allah yarattığı diğer bölgeleri(kutupları ve gündüzü uzun olan coğrafyaları) unutmuş olur; oysa Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. Allah unutkan değildir.

3- Böyle yapılmazsa, Allah Hicaz bölgesinde yaşayan insanları koruyup kollamış olur. Onlara 14 saat oruç tuttururken, diğer bölgelerde yaşayan insanlara 19, 20 saat oruç tutturarak kendi koyduğu adalet ilkesini zedelemiş ve onlara zulüm yapmış olur. Oysa Allah adalet ilkesini ayakta tutmak ister, zalim değildir.

4- Böyle yapılmazsa, Hicaz Bölgesi dışındaki (kutuplar ve gündüzü uzun olan coğrafyalar) Müslümanlara, şartlar oluşmadığı için oruç farz değildir denilmelidir ki; bu da mümkün değildir. Çünkü “oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi sizin için de farz kılınmıştır” buyruğu genele şamildir.

5- Bu durumda fetva şöyle olmalıdır; zamanları tam teşekkül etmeyen coğrafi bölgelerde yaşayan Müslümanlar Medine’yi esas alarak oruçlarını takdir ile tutmalıdırlar. Bu durumda fetva böyle olmalıdır.

İbadetleri basite indirmek gibi bir niyetim yoktur. Aksine daha fazla Müslümanın Ramazan ayının bereketinden istifade etmesi için bir çabam vardır. Aynı maksadı hadislerde yapılan uyarılarda da görmek mümkündür. Örneğin Allah Resûlü’nün şu sözü dinde itidalin önemini açıkça ifade etmektedir: “Dinde aşırı davranmaktan sakınınız. Muhakkak ki sizden öncekiler aşırılıkları sebebiyle helak oldular.” (Dârimî, Siyer 45; Ahmed bin Hanbel, 4/127, 5/318, 330)

Kulun, uzun ve bıktıran bir ibadetin sonunda usanmış bir ruh haliyle Allah’a münacatta bulunması Peygamberimiz tarafından doğru görülmemiştir. Böylesi bir psikoloji ile yapılan ibadetin ve duanın Allah katında makbul olması pek de mümkün olmasa gerektir.

İslam’da ibadetin temel ilkelerini şu şekilde sıralamak mümkündür: Birinci sıraya isteklilik ve samimiyet konmalıdır. İkinci sıraya gösterişten uzak olmayı koymak gerekir. Üçüncü sıraya da kolaylık ve güç yetirebilirlik konulmalıdır. Bu sıralama Allah’ın buyruklarına uygun bir sıralama olsa gerektir.

İslam dini kolaylık dinidir. Zira Peygamber Efendimiz “Bu din her şeyiyle kolaylıktan ibarettir. Kim amellerim eksiksiz olmasın diye kendini zorlarsa din mutlaka ona galip gelir ve neticede o kişi ezilip büsbütün amelden kesilir. O hâlde istikâmet üzere dosdoğru gidin ve itidalli olun! Yapmak istediğiniz ameli tam olarak eksiksiz bir şekilde yerine getiremezsiniz. Siz gücünüz yettiği kadar mükemmele yaklaşmaya gayret edin! Böyle yaparsanız size müjdeler olsun! Zîrâ amellerin azına da pekçok ecir vardır.”(Buhârî, Îmân, 29) buyurmuştur.

Prof.Dr. Mehmet Said Hatipoğlu,

Prof.Dr. Hayri Kırbaşoğlu,

Prof.Dr. İlhami Güler,

Prof.Dr. Mehmet Azimli,

Prof.Dr. İsrafil Balcı,

Prof.Dr. Şaban Ali Düzgün,

Prof.Dr. Ömer Özsoy,

Prof.Dr. Süleyman Ateş,

Prof.Dr. Bayraktar Bayraklı,

Prof.Dr. Mustafa Öztürk,

Diyanet İşleri Başkanlığı,

Berlin İlahiyatçılar Derneği,

Rusya Federasyonu Müftüler Konseyi,

Musa Carullah Bigiyev

Gürer ve Dürer yazarı Molla Hüsrev gibi İslâm âlimlerinin fetvaları da bu yöndedir.

Sözü, sözün Sahibi’ne bırakarak yazımızı sonlandıralım; “…Allah, sizin için kolaylık ister, zorluk istemez…” (2 Bakara 185, çeviri Şaban Piriş)

Berlin İlahiyatçılar Derneğinin hazırladığı İmsakiye 2020’yi istifadelerinize sunuyorum. Allah orucunuzu kabul eylesin.

Rüştü KAM

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.