ORMANIN GELECEĞİ

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Tam elli yıldır, Türkiye’den Almanya’ya geri dönüş uçuşunda yemyeşil bir cennete inme duygusunu yaşarım.

Berlin ormanlarında tek tip çam ağaçlarında, zeytin ağacına olan özlemimi gidermeye çalışırım.

Ormandaki düzen karma karışık değil, belli el değmiş olduğu gözlenir. Hemen her ilçeden kolayca ulaşılacak orman var. Ağaçların rüzgârda hışıltısı, kuşların cıvıltısı, yaban domuzlara yem veren çocukların sesi görmeye yaşamaya değer.

Korona krizinde altmış beş üstü yaş almışlara, sağlık uzmanlarının tavsiyesine göre, politikacılar da ormanda gezi yapılmasını öneriyorlar.

Torunlar küçükken gözetleme kulesinden manzaraya baktığımız geçmişi düşünüyor, zamanın su gibi aktığını kabul etmek zorunda kalıyorum. Geyikler bir ağaç gibi tek ve hür, ama bir orman gibi kardeşçesine barış içinde yaşıyorlar. Mutlu geyikler yaşam savaşı yapmıyorlar, karınları doyuruluyor.

Hava kirliliği atmosferi değiştirince, adeta Akdeniz iklimini andıran sıcak hava kuraklığa sebep oldu. Uzmanlar ormanda gezinti yapmayı, akciğerlere banyo yapmaya eş görüyorlar. Bu nedenle ormanın kıymeti daha da arttı.

Hayatta var olan şeyleri kaybetme tehlikesi görülünce, daha bilinçle konuya yaklaşma oluyor.

Ziraat uzmanları Alman ormanı yakında tanınmayacak hale gelecek, diyorlar. Aşırı sıcaklar, fırtına ve kuraklık ormanlara çok kötü etki edecek, orman kendi kendini yenileyecek güçte değil.

Diğer kıtalardan getirilecek ağaçlar ile ormanları kurtarmak mümkün olabilir, ya soğuk kış ayları geri gelirse, donma tehlikesiyle karşı karşıya gelebilir.

Ağaç türleri aynı cinsten olmazsa, çeşitli ağaç, yaşlı genç ağaçlar yer alırsa orman serin olur, yangın tehlikesi olmaz.

Seksen yıllarında kirli havadan yağan yağmur ormanı zehirlemiş, yapraklar kuruma tehlikesi atlatmışlardı. Kömürden çıkan gazlar filtreyle korumaya alındı. Orman kendisini yenileme gücünü bulmuştu.

O yıllarda sağ popülist Cumhuriyetçi, bugün Almanya için Alternatif partisi (AfD) meclise soru önergesi vermişti. Öyle ya Alman ormanı, Alman ağacından olmalıydı Anadolu’dan getirilen ağaçlar buraya uymaz, denilmişti.

Ormanda ağaç türleri çeşitli olursa kuraklığa dayanır. Daha az su isteyen ağaç türleriyle ormanlar kurtarılabilir. Aynı tartışma yeniden gündeme geldi. Sorun uzmanların aynı fikirde olmamasından kaynaklanıyor.

Kuraklık karşısında ağaçlar da şaşırıyorlar. Beş altı yılda çiçek açması gerekirken her yıl çiçek açıyor, üremek istiyor, fakat şartlar uygun olmadığı için kurumaya başlıyor. O vakit gövdede haşaratlar ürüyor, ağacı içten çürütüyorlar. Şu anda eyalet Saarland kadar, 240 bin hektar orman kurudu.

Almanya’da doksan milyar ağaç var, toprağın, ülkenin üçte birini kaplıyor. Yüzde doksanında ticaret amaçlı bakılıyor. Yarısı özel aile ormanları, ailenin emeklilerine maaşlarını ormanın gelirinden ödeniyor.

Kanunen orman halka kapatılamaz. Halkın temiz havasından istifade edilmesi sağlanıyor. Bu nedenle dayanışma vergisi düşünülüyor. Bilimsel çareler aranıyor, kâğıt, mobilya, müzik aletleri inşasında kullanılacak odunların özelliklere, nitelikleri değişik. Tekstil ekonomisinde kullanılması dahi düşünülüyor.

Geçimini ormandan sağlayan ailelerin çocukları ziraat okuyup, büyüklerinden görevi devralıyorlar. Bitki dünyasında çalışan çok çeşitli meslek dalları var. Elemanların hepsi yüksek tahsil yapmış, bilinçle iş yapıyorlar.

Gerek görsel gerek yazılı medyada hiç Türk ismine rastlamadım. Türk Alman İşveren derneklerine bu fırsatta tavsiye etmek istiyorum. Gençleri ziraat ve tarım bölümlerini okumaları için teşvik etmeliyiz, diye düşünüyorum.

Geçenlerde karşılaştığım bir öğrencimin oğlu, Potsdam’da Ziraat fakültesinde okuyorum deyince, çok sevindim. İnternetin geleceği çok açık, fakat bu bölümler de artık internetle çalışıyor.

Ayrıca döneri dünyaya yayan işverenlerimizin turizm konusunu da ele almalarını öneriyorum. O işverenlerin emekli öğretmeni olarak düşünmeye ve teori üretmeye vaktim var. Korona krizinde çoğu Türk ve Türk kökenli Almanlar. Türkiye’ye gidemedi.

Avrupa Birliği ülkelerinde turizme açılma zamanı geçti bile. Şimdi anlaşıldı ki, zararın neresinden dönersen kârdır.

Sevgili okuyucularım, ben göremesem bile, ziraat tarım ve turizm alanlarında, gelecek nesillerin KAPLAN DÖNER, gibi Avrupa’da ve Dünya çapında başaracağına inanıyorum.

Korona krizinden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Zaman dayanışma, birlik zamanı. Yeri geldikçe tekrar ediyorum, ilk neslin çok emeği var. Avrupa’da direnmeye devam edersek, Türkiye’ye de faydamız olabilir. Yurtdışı Türkleri bu Yaz Türkiye’ye gidebilselerdi bu kadar döviz sorunu olmazdı.

Türkiye’yi idare eden yöneticiler de kendi vatandaşlarının kıymetini bilmeli. Yurtiçi, yurtdışı veya Alman konuklar arasında ayırımcı muamelesi yapmamalıdır. T.C. yöneticileri basında sadece Alman misafirleri bekliyoruz, yalnız onlara hoş geldiniz, dediler.

Ormanla ilgili okuduğum söyleşide biyolog, çevre etik uzmanı Uta Eser konuşmasını Nazım Hikmet’in ormanla ilgili sözüyle özetlemiş.

Gençler, okul çantanıza bu sözü yazıp, yapıştırın.

 

 

Leben einzeln und frei wie ein Baum

und brüderlich wie ein Wald

ist unsere Sehnsucht.

 

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine

bu hasret bizim.

 

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

eMail: [email protected]

 

Bu konuda okuduğum söyleşi:

Heike Falter und Christiane Grefe, İst der Wald noch zu retten? ZEIT Magazin No. 34, S. 15-24, 13.08.20

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.