ÖLENLER GÜLÜYORDUR

ABONE OL
14:03 - 09/12/2021 14:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Pek çok kişinin bilgilerinin çoğu kulaktan dolma ne yazık ki. Kuran’a uygunluk yok pek çok kişide… Uygulamalarında da Emevi kalıntısı, Kuran’la, Hadisle bağdaşmayan pek çok hurafe var ne yazık ki. Yine Emevi kalıntısı, uyduruk hadisler ise, her geçen gün biraz daha Kuran’ın önüne geçmekte!..

Neredeyse herkes, Kuranın kapağını bile açmıyor ne yazdığını merak etmeyip duyduklarının ne denli doğru olduğunu araştırmaksızın, hiç kuşku duymaksızın, ondan bundan, konu komşudan, bilmem kim efendinin söylediklerinden öğrenip inanıyor ve uyguluyor…

Kuran ise, dokunulmazlığı varmış gibi, duvarlarda, özenle işlenmiş süslü kılıflar içerisinde, süs eşyası niteliğinde ya da kütüphanelerde, yine dokunulmaksızın yer alıyor. Arada sırada okuma gereği duyanlar, özel günlerde ve ölüler ardından okumak isteyenler de, açıp Arapçasını okuyor anlamaksızın!..

Kuran ölü kitabı olup çıktı!.. Oysa, yaşayanlara rehber olması için gönderilmiş bir Kitap, yaşama dair… Ölünün işine yaramaz, hiçbir yararı olmaz artık, hele de öyle ne dediğini anlamaksızın…

Ölen günahıyla, sevabıyla tamamladı ömrünü, artık onun için af dilemekten başka yapacak bir şey yok, o da Allah kabul ederse…

Şimdi o Allah’la baş başa ve ama kolay ama zor, hesabını tek başına vermekte. Ama Cennet olacak hesabın sonucu ama Cehennem…

Yaşayanların anlamaksızın ardından okuduğu Arapça Kuran artık ona bir yarar sağlamaz. O’nu kendisi hayattayken, anlayarak, kendi dilinde okuyup hayata geçirmeliydi! Artık bir anlamı da, yararı da yok ona!..

Üstelik o Kitap, yani Kuran, gönderilmeye OKU düyek başlanmış, okunmasını istiyor, okunmasını emrediyor… İnsan bir şeyi neden okur? Öğrenmek, bilgilenmek için değil mi? Ölenlerin artık öğrenmeye ve bilmeye ihtiyacı var mı, yarar sağlar mı onlara iletmeye çalıştığımız bu bilgiler? Şüphesiz ki hayır. Peki kime yarar sağlar, kimin bilmeye ve öğrenmeye gereksinimi var; tabii ki bizim, yani henüz hayatta olanların. O halde, Kuranı sadece özel günlerde ve mezarlıklarda, üstelik bilmediğimiz, anlamadığımız bir dille, ölmüşlerimiz için okumamızın da ne onlara ne de bize herhangi bir yararı var. Boşa zaman kaybı sadece!..

Aksini iddia edenler ise, bu konuda, Peygamberimizi örnek gösteriyor. “Peygamberimiz ölmek üzere olanların başucunda Kuran, özellikle Yasin okuyordu” diyorlar…

Evet okuyor ve öneriyordu da ama neden okuyordu, amacı neydi diye düşünmüyorlar!.. Ayrıca, bildiğim kadarıyla, Peygamberlerimizin mezarlıklara gidip ölülerin ardından Kuran okuduğu da görülmüş değil…

Peygamberimizin dili Arapçaydı, zaten o nedenle, anlasın diye Arapça gönderilmişti Kuran ki her peygambere de kendi dilinde göndermiştir Kitapları.

Yasin suresinde,  Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğu, ona indirilen Kuran deliliyle desteklenerek açıklanır; başka peygamberlerin tevhit mücadelelerinden bir kesit verilerek bu uğurda büyük sıkıntılara katlanan Hz. Muhammed ve ona tâbi olanlar teselli edilir. Allah’ın birlik ve kudret delillerine ve evrendeki yaratılış sırlarına dikkat çekilerek öldükten sonra dirilme gerçeği ve bunun sonuçları üzerinde durulur. Râzî’nin belirttiği üzere bu surenin, İslâm inançlarının üç temel umdesinin (Allah’ın birliği, peygamberlik ve ahiret) en güçlü delillerle işlenmesine hasredildiği söylenebilir. Şöyle ki: 3. Ayette, devamındaki delillerle teyit edilerek, peygamberlik müessesesi üzerinde durulmuş; müteakip ayetlerde Allah’ın birliği ve eşsiz gücü, öldükten sonra dirilmenin ve ilâhî huzurda yargılanmanın kaçınılmazlığı ortaya konmuş, son ayette de yine bu iki nokta (vahdaniyet ve haşir) özetlenmiştir. Kur’an’dan bu ölçüde de olsa nasibini alan kimse, artık kalbinin payı olan imanı elde etmiş demektir ki bunun tezahürleri de diline ve davranışlarına yansıyacaktır (XXVI, 113).

Hadis kaynaklarında da Hz. Peygamber’den Yasin suresinin faziletine dair nakledilmiş sözler yer alır.

Hadislerin gerçekliği tartışmalı olmakla beraber, önceden beri İslâm âlimleri Resulullah’ın bu sureye özel bir ilgi gösterdiği kanaatini taşımışlar ve Müslümanlar da Kuran tilâvetinde (yüksek sesle, güzel ve yöntemince okuma) ona ayrı bir yer vermişlerdir. Bu sebeple Yasin suresi için özel tefsirler kaleme alınmıştır. (Ölülere Yasin okunmasıyla ilgili hadiste “Ölmek üzere olanların kastedildiği kanaati hâkim olmakla beraber, bunu öldükten sonra veya ölünün kabri başında okunacağı şeklinde anlayanlar da vardır. (Bkz. Elmalılı, VI, 4004)

Her ne kadar dört mezhep de kabul etmiş, bazı âlimler okunmasından yana olmuşlarsa da; Peygamberimizin sadece ve özellikle ölmek üzere olanın başucunda okumasındaki amacının başka olduğunu düşünüyorum. Çünkü Allah, “Artık amel defterleri kapanmıştır” diyor. (O gün bütün ümmetleri zillet içinde diz çökmüş olarak görürsün. Her ümmet kendi hesap defterinin başına çağrılır. O gün, ancak yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz) (Câsiye/28)

Bunun yanı sıra da bir hadiste, “Bir mümin vefat edince her ameli kesilir. Yalnız üç kişinin amelinin sevabı, amel defterine yazılmaya devam eder. Bunlar, Sadaka-i cariye, faydalı kitaplar, yaptığı hayırlar ve temiz çocuklarının kendisi için ettikleri dua ve istiğfarların sevaplarıdır” denilmektedir. (Sadaka-i cariye: Devam eden hayırlar, hayırlı işler, bıraktığı eser dolayısıyla insanların kendisi için ettiği dualar demektir. Yani, ardında, kendisinden sonrakilerin yararlanarak dua etti her şey. İlim öğretmek, yararlı bir kitap bırakmak, hastane, okul, yol, su ulaşımı, hayır kurumları yapmak ya da onlara yardımcı olmuş olmak, gelecek nesillerin yararlanacağı bilimsel çalışmalar yapmak, hayır yaptığı, yardımcı olduğu kişilerin ardından ettiği dualar…)

Bu bilgiler doğrultusunda anlaşılıyor ki yaşadığımız sürece, hiçbir hayırlı iş yapmamışsak, hayırlı ve güzel ahlaklı evlat yetiştirmemişsek, insanlara bir hayrımız olmamışsa vay ki halimize. Amel defterimiz kapanmış, biz artık amelimizle, yani dünyada ne yapıp etmişsek onlarla baş başa kalıp onların hesabını vereceğiz ve ardımızdan istendiği kadar Kuran okunsun, hiçbir işe yaramayacaktır…

Peygamberimiz özellikle ölmek üzere olanların başucunda Yasin okur ki orada bulunanların, ölüm gerçeğiyle yüzleştiği, ölümün zorluğunu gördüğü o anda, bu gerçekleri hatırlasınlar ve ona göre yaşamlarına dikkat etsinler.

Şayet ölenler, artlarında olup bitenden haberdar iseler, kim bilir, kabirleri başında anlamaksızın, aslında bize hitap eden sureleri, ayetleri onlara okurken, o ayetlerde dile gelen, dünyaya dair önerilerde bulunurken, bazen de geçmişteki tarihsel vakaları anlatırken, bazen de bilimsel ipuçları verirken, dünyadayken bu uyarılara kulak asmadıkları için, nasıl büyük bir pişmanlıkla kıvranıyorlardır. Diğer yandan da nasıl da gülüyorlardır bize, nasıl da suçluyorlardır ahmaklıkla, idraksizlikle, düşüncesizlikle ve de nasıl alay ediyorlardır cehaletimizle!..

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (1)
    • Tahsin MELAN

      Kaleminizin mürekkebi hiç bitmesin Perihan Hanım. Sanki karşılıklı oturmuş sohbet edermişiz gibi hissettim kendimi, yazınızı okurken. Her satırınızda gönlümden geçenleri nasıl da anladığınızı bir kez daha gördüm.
      Sonsuz saygılarımla

      Yanıtla
      +0
      -0