MAYMUNLAŞAN TOPLUM

ABONE OL
02:08 - 26/12/2021 02:08
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yazacaklarımı kaleme alıp almamayı çok düşündüm. Biliyorum ki çok sivri olacak ve birilerine nodulu kakıştıracaktı. Oysa ben sadece yazacaklarımdan gocunanlara “maymunlaşanlar” demek istediğim için aklı, izanı, şuuru yerinde olanlar eminim hoş karşılayacaklardır.

Yazıma bir atasözü ile başlamak istiyorum. “Döven çeken öküzün ağzı bağlanmaz.” demiş atalarımız. Demek odur ki, öküz harmanda döveni çekiyor, görevini yapıyorsa ve dahi o sırada arada bir başını indirip üstünden geçtiği  ekinden bir miktar yiyorsa bunu hoş karşılamak gerekirmiş. Yani “Yiyor ama görevini de yapıyor.” düşüncesiyle. Elbette onca emeğinin karşılığını alması sorun olmayacaktır. Fakat eğer o öküz haddinden fazlasını yiyorsa işte o zaman işler değişir ve öküzü harmana zarar vermeye başladığı için keserlermiş.

Gelelim bize ve günümüze diyeceğim ama günler artık mazi oluyor, uyanan yok. Bırakın uyanmayı maymunlaşanlar çoğalmaya başladı. Biri çıktı –ki o bir profesör-  devleti yönetenlere ithafen hiç çekinmeden, çiftçinin öküzlerine söylediği sözü aynen “Yiyorlar ama gereğini yapıyor, çalışıyorlar.” diyerek savunmaya(!) kalkıştı. Çok merak ediyorum: Ekinleri yiyen öküzler verdikleri zarardan dolayı cezaları verilip kesiliyorken toplumu bu tip maymunlaştıranlar ne zaman ve nasıl cezalandırılacak acaba? Yıllardır ye ye doymadılar. Fakirin sırtı karnına yapıştı. Yandaşların ve işini bilen, kitabına uyduran zenginlerin göbeği baldırlarını göremeyeceği kadar şişti. Ha babam ye!… Nereye kadar?

Bütün bu olaylar yaşanırken hâlâ olayları at gözlüğüyle seyreden, maymunlaştıklarının farkında bile olmayan bir kesimin varlığını görüyoruz. Neden mi maymunlaşmışlar diyorum! Efendim maymunların insanlardan farkı sadece kıl yumağı olmaları değildir. Bu fizikî yapılarının ötesinde en önemli özellikleri gördüğünü bilinçsizce aynen taklit edebilme ve tekrarlamalarıdır. Bu durum, içgüdüleriyle hareket eden maymun için bir yetenek sayılabilir fakat akla, fikre, şuura ve bir iradeye sahip olması gereken insan için bir zaaf ve zillettir. Bu bakış açısından yola çıkılınca da saydığımız insanî vasıflara sahip olamayan insanlara ancak ve ancak “maymunlaşanlar” demek gerekmez mi? Yaptıkları tek şey istenilenleri, beklentileri, öğretilenleri tekrarlamak, bildiklerini, daha doğrusu bildiğini sandıkları şeyleri bilinçsizce taklit edercesine tekrarlamak ve  bu şuursuz yanılgılarında ısrarlarını sürdürmektir. Günümüzde bu konuya yabancı mıyız dersiniz? Görülen odur ki maymunlaşan bu kişiler körü körüne söylenenlerin, yapılanların sonucunu düşünmeden maymun varî onları taklit ederek onaylayıp peşlerinden gitmektedirler. Bu görmezden gelmeler, taklitçilikler, maymunlaşmalar nereye ve ne zamana kadar sürecek dersiniz? Çeşitli hilelerle, aldatmacalarla kimi kandırdıklarını sanıyorlar. Allah’a inancı olan biri Allah’ın yasakladığı amelleri hile ile delebilir mi? Bunu yapanlara da hoşgörü ile bakılabilir, yaptıkları kabullenilebilir mi?

Eğer ki onlar, gerçekten iman sahibi iseler Allah’ın gazabını, er veya geç mazlumun âhını almanın cezasız kalmayacağını, yoldan çıkan toplumların, kavimlerin cezalandırılacaklarını da bilmeleri gerekir. Tıpkı Lut ve Semut kavminin helâkı, Hz. Nuh’a inanmayanların tufanda yer ile yeksan oluşları gibi. Hatta Allah’ı akıllarınca, işlerine geldiğince hile yaparak aldatmaya kalkışan, kuralları kendilerince uygulayan kavmin maymunlaşması gibi. Eminim bu kıssayı biliyorsunuzdur, yine de bu ibretlik olayı günümüzdekilere ithafen tekrar aktarmaya çalışacağım. Sanırım yazacaklarımın içinden sonun nereye varacağını kendiniz çıkaracaksınız. Umarım o maymunlaşanlar da birazcık kıyısından, köşesinden ders alıp helâk olmadan uyanırlar.

***

Allah, Yahudilere cumartesi gününü mukaddes kılmış. O gün dünyevî işlerini bırakıp, ibadetle meşgul olmalarını emretmiş. Dolayısıyla ticaret, alışveriş ve avlanmak gibi meşguliyetler yasakmış. Balıkçılıkla geçinen kasaba halkı hafta içi avlanır ama cumartesi günleri ibadetlerini yaparmış. Fakat çok ilginç bir olay gerçekleşiyormuş. Hafta içi uzaklara gitmek zorunda kalarak güç belâ balık avlamaya çalışırlarken cumartesi günleri balıklar kasabanın kıyısındaki bir koya doluşurlarmış. O kadar çok olurmuş ki suyun yüzünü bile kaplarlarmış. Fakat Allah’ın buyruğu ortada ve kesin olduğundan bu balıkları avlayamazlarmış. Üç-beş derken cumartesi günü biriken bu balıklardan yararlanmak için İsrailoğullarından bir kabile hile ile bu yasağa delmiş. Denize yakın yerlere göletler yapmışlar. Denizden de oraya kanal açarak balıkların cumartesi günü geldiklerinde göletlere geçmelerini sağlamışlar. Göletlere biriken balıkları da diğer günler kolayca avlamaya başlamışlar. Yani anlayacağınız her şey kitaba uygunmuş. Allah’ın buyruğuna karşı gelmediklerinden eminlermiş(!) çünkü cumartesi günü değil diğer günler avlıyorlarmış. Dolayısıyla içleri rahatmış. Bu işin yanlış olduğunu, Allah’ın buyruğuna karşı geldiklerini söyleyenlere de “Evet biz balık avlıyoruz, yiyoruz amma Allah’ın nizamına karşı gelmiyor, bu işi cumartesi değil pazar ve diğer günler yapıyoruz.” diyerek kendilerini savunuyorlarmış. Tıpkı günümüzdeki “Yiyorlar ama çalışıyorlar, yapıyorlar.” diyenlerin ağzınca. O toplumdaki bazı kişiler, Allah’ın yasakladığı bu işi yapanların bir felâketle karşılaşacaklarını, hırsla yaptıkları hilekârlığın kötü âkıbetini göreceklerini söylemiş olsalar da sözlerini dinletemiyorlarmış. Yapılan tüm uyarılara karşın “Biz bu işi uzun zamandan beri yapıyoruz. Allah işimizi rast getiriyor. Bu zamana kadar bir felâketle karşılaşmadık.” diyerek kendilerince teselli buluyor, avunuyorlarmış. Oysa ki işin aslı çok farklıymış. Cumartesi sürüyle gelen balıkların Allah’ın kendilerini bir sınava tutma vesilesi olduğunu anlayamıyorlar ya da işlerine gelmediği için anlamak istemiyorlarmış.

Akıllarınca kurnazlık eden, Allah’ı kandırdıklarını sanan bu hilebazların bir gün evlerinden çıkmadıkları fark edilmiş. Evlerine girdiklerinde, kadınlar ve çocuklar dahil olmak üzere hepsini maymun şekline girmiş olarak görmüşler. Bunlar hiçbir şey yiyip içmeden üç gün yaşamış ve ölmüşler. Onlardan geriye kimse kalmamış. Bu olanları görenler de unutulmaz bir ibretlik olay yaşadıklarını anlamış ve ders almışlar.

***

Burada söz konusu edilen ibret dersinden maksat, hiç kimsenin Allah’a karşı küçük aklıyla kurnazlık yapmak gibi bir ahmaklığa saplanmaması konusunda yapılan bir uyarıdır. Eğer inançlı bir toplumdan söz ediliyorsa Allah’a karşı isyan edenlerin cezasız kalmayacağı kesindir. Siz bir taraftan dinden, imandan, ahlâktan, insanlıktan söz edeceksiniz diğer taraftan inandığınızı söylediğiniz yaratıcının yasaklarını hiçe sayacaksınız ve dahi kendinizce “Yiyorlar ama çalışıyorlar, yapıyorlar.” diyerek savunulacak noktalar ortaya süreceksiniz. Bu nasıl bir maymunlaşmaya gidiştir?

Şimdi siz kalkıp bana “Saçmalamışsın, bu nasıl bir kıssa ki örneklemelerinle bize ders vermeye çalışıyorsun?” da dersiniz. Eeee ne de olsa siz dindarsınız, dini bütünsünüz. Kur’an sizin için çok anlamlıdır. Duvarınızda asılıdır, masanızda herkesin görebileceği bir yerde durmaktadır. Hatta yıpranmasın diye sayfalarını açmaya bile kıyamazsınız(!). Onun arkasına sığınmak ne kolaydır… Onu öne sürerek insanları maymunlaştırmak ne güzel marifettir… Oysa asıl olan onu okumaktır, anlamaktır ve dahi Allah’a şirk koşmamak, Hz. Ömerin’in adaletini örnek gösterip yine de bildiğince, kafana göre adalet dağıtmamaktır. Yoksa aşağıdaki alıntı sizi cehennem alazı gibi yakacaktır. Size göre belki ben dindar da değilimdir, ama Allah’ın kelâmındaki dersi anlayabiliyorum. Sizin gibi dindar(!) olmaktansa bencileyin cahilliğe dünden razıyım.

“And olsun ki, içinizden cumartesi yasağına uymayanları bilirsiniz. Biz onlara, ‘Aşağılık maymunlar olun!..’ dedik. Bunu o zamankilere ve daha sonra geleceklere ibret alınacak bir ceza ve takva sahipleri için bir öğüt olsun diye yaptık.” (Bakara, 2/65-66)

Dilerim daha fazla maymunlaşmadan maymunlar gözünü açar.

 

Tahsin Melan

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (2)
    • Tahsin MELAN

      Ben de size bu katkınızdan dolayı teşekkür ederim Mert Bey. Maalesef onlar için mazruf değil zarfı görmek yeterli.
      Saygılarımla

      Yanıtla
      +0
      -0
    • Mert

      Mükemmel şahane bir şekilde kaleme almışşsınız helal olsun tebrikler teşekkür ederim. Çorbada benimde tuzum bulunsun istedim. ”Şimdi biz eğer dileseydik, onu ayetlerimizle yüceltir üstün kılardık; fakat o hep dünyaya sarıldı ve yalnızca kendi arzu ve heveslerinin peşinden gitti. Bu bakımdan böyle kimsenin durumu, kışkırtılan bir köpeğin durumu gibidir. Öyle ki, onun üzerine korkutarak varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bıraksan da… Bizim ayetlerimizi yalanlamaya kalkan kimselerin hali işte böyledir. Öyleyse bu olayı onlara nakledip anlat ki, belki derin derin düşünürler.” (A’raf 176)

      Yanıtla
      +0
      -0