ZEKÂT(III)

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

-„Allah yolunda yapılan harcamaların za­manımızda en önemlilerinden birisi de, İslam’ı yaymak için Müslüman olmayan ül­kelere davetçiler göndermektir.
-„Bir yerde cami yoksa veya ihtiyaca cevap veremiyorsa oraya cami yapmak veya böyle bir camiyi tamir ettirmek de Allah yolunda bir harcamadır.”
-„Allah yolundan kasıt, fertlerin değil, bütün Müslümanların umumi menfaatleridir„„

Zekâtı, memurları toplar

Allah Tevbe Suresi’nin 60. Ayetinde, „Zekât memurlarına zekât veriniz?„ der. Bu, şu demektir. Müslümanlar fert fert zekât vermemelidir, zekâtı, kamu otoritesi toplamalıdır veya kamu otoritesinin dini cemaat olarak tanıdığı cemaatler toplamalıdır. „Onların mallarından zekât al!„ Emri bu kurumun kurulmasını emreder.

Bu zekâtlar „Zekât Müessesesi” tar­afından değerlendirilmelidir. Müslümanlar gerekli olan müesseselerini acil ihtiyaç listesi tespit ederek, bu zekâtlarla kurmalıdırlar.

Bu uygulamayla fakirlerin hem yüzü gülecek, hem de İslâm’ı tanıma fırsatını elde edeceklerdir.

Meselâ, zekât fonunun desteğiyle kurulan bu müessese,
– hastane ise; fakir, Müslümanın özel hastanesinde bedava muayene olacak/ hastanede yatacak/ ameliyat olacak/ bedava ilacını alacak,

– özel okul ise veya üniversite ise; fakir öğrenci parasızlıktan ötürü okuldan atılmayacak,

– yurt ise, fakir öğrenci parasızlıktan ötürü yurttan çıkarılmayacak, aksine korunacaktır,

-haber ajansı ise, dergi ise, gazete ise çalışan muhabirler maaşlarını bu fondan alacaklar ve sağlıklı haberlerle Müslümanları besleyeceklerdir.

İslâm’ı hayat nizamı olarak omuzlayacak kadrolar, ancak, bu yollarla yetiştirilebilecektir. Zekât verilecek yerlerden olan “Allah yolunda (fisebilillah) ve İslâm’ın tanıtımı (müellefet’-ül kulûb)” maddeleri bu şekilde hayata geçirilmiş olacaktır.

Büyük düşünür, İslâmî aktiviteyi hayat düsturu olarak seçen büyük insan Seyyid Kutup ve diğerleri, bakınız “Allah yolunda”yı nasıl açıklıyor.

Allah yolunda:
„Bu geniş bir kapıdır. Allah’ın egemenliğini, yeryüzünde gerçekleştirmeye yarayan, toplumun ya­rarına olan her şeyi kapsamına alır ve kuşatır.„415

Büyük Müfessir Fahrettin Razi’ye göre:
„Allah yolunda” tabiri umumidir, her şeyi içerisine alır.„

Enes bin Malik ve Hasan-ül Basrî de aynı görüştedirler.

Yusuf el-Kardavî, bu konuda ölçüyü şöyle belirler:
„Cihad, Allah’ın Dîni‘ni ve o dince mukaddes sayılan şeyleri korumak, Allah’ın ismini yüceltmek için yapılan mücadelelerdir. „

Bugün, sahâbe ve tabiîn devrindeki gibi bir cihaddan bahsedilemez denile­meyeceği gibi, İslâm ülkelerinde cereyan eden her savaş da cihad değildir denilemez. Aynı şekilde cihadı, askeri bir savaş anlamında daraltmak da doğru değildir, cihad daha genel bir kavramdır, silahlı olmayan mücadelenin adıda cihaddır, barış için yapılan çalışma da cihaddır.

Allah’ın ismini yüceltmek için yapılan her çalışma cihaddır, Allah yoludur. Bu türlü çalışmalar, (siyaset, kalem, medya, eğitim, sanat v.s.) daha tesirli ve daha önemlidir. Hangi cihad daha faziletlidir? diye sorulduğunda Peygam­berimiz: „Zalim sultanın yanında hakkı söylemektir.„ buyurmuştur.416
„Bundan dolayı, zekât verirken ve Allah yolunda yapılan harcamalarda temlik şart değildir.„417

Muâsır ilim adamı Şeltut da şöyle diyor:
„Allah yolunda yapılan harcamaların za­manımızda en önemlilerinden birisi de, İslam’ı yaymak için Müslüman olmayan ül­kelere davetçiler göndermektir. Bir yerde cami yoksa veya ihtiyaca cevap veremiyorsa oraya cami yapmak veya böyle bir camiyi tamir ettirmek de Allah yolunda bir harcamadır.„

Reşit Rıza:
„Allah yolundan kasıt, fertlerin değil, bütün Müslümanların umumi menfaatleridir„diyor.

Mısır müftüsü:
„Dîni hayır cemiyetlerine zekât verilir„418 diyor.

Hacca gitmek isteyen kişi için zekât vermeyi Allah yolun­da verilmiş zekât olarak yazıyor bazı fıkıh kitapları, bu yanlıştır. Zekâtın farz oluş hikmetini anlamamak de­mektir. Fakirin Hacc‘a gitmesinin Müslümanlara faydası olmadığı gibi, fakirin hacca gitme zorunluluğu da yoktur, yani fakirin öncelikli görevleri arasında değildir Hacca gitmek. Allah bu yükü fakirin üzerinden kaldırmıştır. Bu durumda nasıl olur­ da Hacc’a gitmek isteyen, ama fakir olan Müslümana zekât fonundan pay ayrılır ve bu pa­ya da Allah yolunda yapılan bir harcama olarak bakılır? Böyle bir mantığı anlamak gerçek­ten zordur.

Bu açıklamalardan sonra şunları diyelim:

1- Müslümanlar İslâm’ı, yaşadıkları zamanın şartlarına göre, anlamak ve anlatmak mec­buriyetindedirler.
2- Müslümanlar bu güne kadar, şahıslara zekât vermekle, fakirleri zengin edemediler. Bundan sonra da yapamayacaklar. Fakir yine fakir olarak duracaktır. Müslümanlar, şahıslara zekât verme yerine kurumlara zekât vermek tercih etmelidirler. Emin bilinen müesseselere zekât vermeyi tercih etmelidirler. Kontrolünü de yapmalıdır.
3- Müslümanların zekât verecek oldukları bu müesseselerin amacı, Allah’ın ismini yü­celtmek olmalıdır.
4- Böylece Müslümanlar yukarıda saymaya çalıştığımız, müesseselerin kuruluşuna zemin hazırlamış olacaklardır.
6- Unutulmaması gereken slogan cümle şu olmalıdır. „Zekâttan maksat, Allah’ın is­minin yüceltilmesidir.„

Zekâta tabi olan mallar ve miktarı

Zekâta konu olan mallar ve bunlardan verilecek zekât miktarlarında Kur’an ölçüyü kesin sınırlar çizerek belirlememiştir. Bu konuda Müslümanları ser­best bırakmıştır. Ölçüyü belirlemede zamanın şartları ve örf büyük rol oyna­yacaktır.

Dünyanın bir tarafında insanlar, dünya nimetlerinden fevkalade istifade ederken, öbür tar­afında açlıktan ölüyorlarsa zenginliğin ölçüsünü değişmez kural olarak belirlemek elbette mümkün değildir. İşte Kur’an bunu yapmış ve bizlere,’ sizler de bunu mümkün hale getirin.’ demiştir. Peygamberimiz kendi döneminde mümkün olanı yapmıştır, Peygam­berimizin yaptığı mümkün olandır, o değişmez kuralı belirlememiştir.
Bugün 2013 yılının Temmuz ayıdır. Dünyanın değişik coğrafyalarında insanlar şu veya bu şekilde açlıktan ölüyorlar. Çoğu ülkelerde de insanlar açlık sınırında yaşıyorlar.

Avrupa ülkelerinde ve Amerika’nın bazı eyaletlerinde ise insanlar tokluktan ölmektedirler. Bu durum da değişmez, kesin ölçü nasıl tespit edilebilir ki?

Bir bölgede kişi başına düşen yıllık gelir on bin Amerikan doları iken, diğer bir bölgede iki bin dolar, başka bir bölgede yüz dolarsa, yıllık ihtiyacı ve faz­lasını, yani, zenginliğin ölçüsünü 90 gr. altın olarak belirlemek nasıl mümkün olur ki?

Açlığından ölmek üzere olan insanla, günlük ihtiyacını sağlayabilen insan arasında bile zenginliğin ölçüsünü belirlemek gerekir. Ki, o imkanı dâhilinde ötekine yardım elini uzatsın ve diğerine göre zengin sayılan insan zekât versin ve ekonomik denge sağlansın. Yoksa yıllık ihtiyacı ve ihtiyaç fazlasını 90 gramla sabitlersek bazı bölgelerdeki Müslümanlar verilen bu ölçüye ulaşın­caya kadar birbirlerine yardım ellerini uzatmayacaktır. İşte o zaman İslâm zengin dini haline gelecektir. „Ben önce zengin olayım sonra sana yardım ederim.„

Bu tespiti, tabiatıyla o yörenin ehil Müslümanları veya kamu otoritesi yapacaktır.
Peygamberimiz döneminde deve ile ilgili, davarlarla ilgili zekât miktarı, ölçüsü detaylı olarak belirlenirken sığır cinsiyle ilgili detaylı bilgi verilmemiştir. Buradan hareketle o dö­nemde ve o yörede sığır cinsinin fazla olmadığı kanaati bizde hâsıl olmaktadır. Bugün de deve cinsi o günkü kadar fazla değildir. O gün Peygamberimiz at cinsini zekât dışı bırak­mıştır. Az sayıda üretildiği veya savaş biniti olarak kullanıldığından üretimi teşvik için bu karar alınmıştır.
O dönemin insanı yirmi birinci yüzyılda Somali’deki, Etiyopya‘daki insanlar gibi açlıktan öl­müyorlar. Ticaretle uğraşıyorlar veya savaş ganimetleri yaşam standartlarını yükseltiyor ve zenginleşiyorlar, Peygamberimiz böyle bir topluluk içerisinde ölçüyü belirliyor. Koyun ve keçi cinsinde kırkta b­ir, tahılda 1/10, para cinsinde %2,5.

Şimdi zekâtın ölçüsünü belirleyen peygamber buyruklarına bir göz atalım:

– “Müslümanın atında zekât yoktur.„420
– “Hülliyatta (ziynette)zekât yoktur.„421
– “Kırk koyunda bir koyun zekât vardır.„422
– “Üçer yaşında olan beş deveden aşağısına zekât yoktur.”423
– “Zekât, yağmurun suladığı ürünlerde onda birdir ve kendimizin suladıklarında onda birin yarısıdır. „424
– “Çardaklı ve çardaksız bağları, tatları çeşitli hurma ve ekinleri, birbirine benzer ve ben­zemez şekillerde zeytin ve narı yaratan O’dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyiniz ve biçildiği gün de hakkını veriniz.„ 425
– “Bir mala tahmin koydoğunuz zaman, mal sahibine malının üçte birini bırakınız. Şayet üçte birini bırakmazsanız, bari, dörtte birini bırakınız” 426
– “Herhangi bir mal üzerinden bir yıl geçmedikçe zekât düşmez.„427
– “Allah, zekâtlarda ne bir peygamberin ne de bir başkasının, hükmüne razı olmamıştır ki, kendisi hüküm koyup onu sekiz parçaya ayırmıştır. „428
– “Her otuz sığır için erkek veya dişi bir buzağı zekât verilir. Her kırk sığır için de üç yaşında bir sığır zekât verilir.„429
– “Zekât olarak hububattan hububat al, davardan koyun al, deveden erkek veya dişi bir deve al, sığırdan bir sığır al.„430
– “Satmak için hazırladığımız şeyden zekât veriniz.„431
– “Onların mallarından sadaka al ki, onunla kendilerini iyice temizleyip aklayasın.„432
-İhtiyaç fazlası 90 gr. altın, 561 gr. gümüş ve değeri mala sahip olan Müslüman zengin sayılmıştır, zekât mükellefidir. Altın ve gümüş için sabit olan ölçü, hayvanlarda sayı art­tıkça değişir. 433

Bu beyanlardan anlaşıdığına göre Peygamberimiz yaşadığı dönemin şartlarını esas alarak zekât ölçülerini belirlemiştir. Para, koyun ve keçide kırk, sığır ve manda da otuz, devede beş, ziynet eşyaları ve binitler zekâttan muaftır.

İhtiyaçlar ve fiatları değişken olduğundan, ölçünün, gerekli görüldüğü zaman bölgelere ve zamanın şartlarına göre yeniden ayarlanması adalete daha uygundur.

Zekât ve fitre dışındaki sadakalar

Böyle sadakalara nafile sadakalar denir. Toplumun yararına olan her şeyi dinimiz sadaka olarak nitelemiştir. Hastane, yaptırmaktan başlayıp yoldaki bir taşı, bir dikeni kaldırmak, hoş sözle, güler yüzle insanların gönlünü al­mak ve akla gelen her türlü iyilik bu kelimenin kapsamına girer.
Toplumun çıkarlarına hizmet eden eserler yapmaya sadaka-yı cariye denir. Bu eserler ayakta durduğu sürece sahiplerinin defterlerine hayır yazılacağını Peygamberimiz haber vermiştir. Kur’ân’da sadakanın çoğulu olarak sadakat kelimesi geçmektedir, bu da zekât ve fıtra dahil bütün sadaka çeşitlerini içine almaktadır.

Sonuç

Zekâtın önemini belirten Kur’an âyetleri, peygamberimiz tarafından detaylandırılmıştır. “Mallarınızı zekât ile koruyunuz. Hastalıklarınızı sadaka ile iyileştiriniz, bela dalgalarını dua ve niyaz ile karşılayınız.„419

Kişinin cimrilik ve cömertiğinin en belirgin özelliği zekât ve sadakadır. Kur’ân’­da takva sahiplerinin özellikleri arasında zekât vermek de sayılmaktadır. Zekât veren Müslümanda yardımlaşma duygusu gelişir. Yapmış olduğu iyilik sebebiyle ecir ve sevaba ulaşır. Fakirler de devamlı zekât alıp başkalarına muhtaç olmamak için çalışmaya teşvik edilmiş olur. Böylece toplum fakir ve zengini ile daha sağlıklı bir yapıya kavuşur.

Müslüman zekâtını vermekle malını ve canını maddi ve manevi kirlerden te­mizlediği gibi, malının ve parasının değil Allah’ın kulu olduğunu ispatlamış olur. Allah’a şükretmiş olur. Zekâtın birey ve toplum açısından bir çok faydaları vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz :
1- Zekât; bireyler arasındaki sevgi ve saygı bağlarının kuvvetlenmesine yardımcı olur. Ce­miyetin birliğinin sağlanmasında etkili rol oynar. Zenginle fakir arasındaki kin ve nefret uçu­rumunu ortadan kaldırarak sevgi ve dostluğun gerçekleştirilmesine zemin oluşturur.
2- Malının hakkıyla zekâtını veren Müslümanın, başkalarının malına göz dikip haram yoldan mal kazanmaya yönelmemesine yardımcı olur.
3- Zekâtın tam verildiği toplumlarda açlık, dilencilik gibi sosyal ızdırapların yok olmasına, çoğunlukla açlık ve yoksulluğun neden olduğu hırsızlık olaylarının en aza indirilmesine yardımcı olur.
4- Zekâtı alan da Allah için aldığından, veren de Allah için verdiğinden toplumda dine karşı sevgi ve sempatinin artmasında etken olur.
5- Zekât, ihtiyaç sahiplerine lâyıkıyla verilirse, fakir kimseler iş sahibi olur, ilme yöneliş artar. Borçlular borçlarından kurtulur, yolda kalmışların ihtiyaçları giderilir. Açılan ha­staneler, yurtlar, huzur evleri, çocuk yuvaları, dengelerin yerine oturmasını sağlar. Gayri müslimler ile Müslümanlar arasında diyalog başlar. Toplum içinde paranın tedavülü (kişiler arasında el değiştirmesi) gerçekleşir, yatırımlar ve iş sahaları açılmış olur. Böylece piyasa ekonomisi hareket kabiliyetini arttırır.

Zekâtını usulüne uygun olarak veren insanların sayılarının art­ması dileklerimle, Allah’a emanet olun.

Rüştü Kam

415 Seyyid Kutup, Fî zılâlil Kur’ân, c. 5, s. 329 Tevbe Sûresi 60. ayetin tefsiri
416 Ibn- i Mâce Fiten. 20
417 Y. Kardavi 11/650, a. g. e, s. 138
418 Y. Kardavi 2/64- 650, a. g. e. , s. 135
420 Buhârî, Zekât, 24/45, No: 1463
421 Ibn Ebî Şeybe, 3/155; Şafii, Müsned, 1/228, no: 629
422 Ebû Davud, Zekât, 9/4, no: 1568
423 Buhârî, Zekât, 24/22, no: 1447
424 Ebû Davud , Zekât, 3/11, no: 1596
425 En’am 142
426 Ebû Davud, Zekât, 3/14, no: 165
427 Tirmize, Zekât, 6/5, no: 626
428 Ebû Davud, Zekât, 3, 1630
429 Tirmizi, Zekât, 5, 623, 623
430 Ebû Davud, Zekât 11, 1599
431 Ebû Davud, Zekât 2, 1562
432 Tevbe 103
433 420 Buhârî, Zekât, 24/45, No: 1463
421 Ibn Ebî Şeybe, 3/155; Şafii, Müsned, 1/228, no: 629
422 Ebû Davud, Zekât, 9/4, no: 1568
423 Buhârî, Zekât, 24/22, no: 1447
424 Ebû Davud , Zekât, 3/11, no: 1596
425 En’am 142
426 Ebû Davud, Zekât, 3/14, no: 165
427 Tirmize, Zekât, 6/5, no: 626
428 Ebû Davud, Zekât, 3, 1630
429 Tirmizi, Zekât, 5, 623, 623
430 Ebû Davud, Zekât 11, 1599
431 Ebû Davud, Zekât 2, 1562
Geniş bilgi için, Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı ve Bidayetü’l Müçtehid’e, Emanet ve Ehliyet’e bakınız.
419 Bilmen Ö. Nasuhi, Büyük Islâm Ilmihali, s . 435

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.