ZAMAN MI YOKSA BİZLER Mİ DEĞİŞTİK?

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Memleketim Aydın’a her gidişimde doğduğum ve çocukluğumun geçtiği kentte sokak sokak dolaşıp bir şeyler ararım, ama ne aradığımı tam olarak ben de bilmem. Özellikle sabah namazı sonrası uyuyan kentin boş sokaklarını bir gözlemci edasıyla dolaşırım. “Hey bak bu top koşturmaya çalıştığımız boş arsa”, “a bak saklambaç oyunlarında beni hiç bulamadıkları fabrika eskisi”, “a bak ilk aşık olduğum kızın yaşadığı ev” kendi kendime bunlara benzer cümleler kurarak dolaşırım. Ama her kurduğum cümle beni daha da fazla hüzne sürükler… Çünkü anılarımın kutsal yapılarının yerine şimdi duygusuz soğuk dev binalar almış. “Börekçi Zehra ninenin” bahçesinde nar ağaçları yükselen evi yok artık, çocukluğumda kovboyculuk oynadığımız küçük parkımızı büfe ve elektrik santralı koyarak katletmişler. Okuduğum, bahçesinde koştuğum ilkokulum bile yok artık, yıkıp yenisini yapmışlar…

Sorarım “eski komşularımızdan kim var” diye, derler “artık hiç biri kalmadı, yeni bloklarda oturanları da tanımayız”. Sorarım “Yalçın ağabeyim nerede?” derler “yaşlılar yurdunda”, sorarım çok sevdiğim çocukluk arkadaşım Rifat nerede, derler intihar etti, sorarım şu nerede? derler “sizlere ömür trafik kazasında…”, sorarım bu nerede? “sizlere ömür, kalp krizi…”.

Ömür ömür de, ama bu artık her gün güneşin altında küçülen buzul parçasına benzer hale geldi. Her gün bu ömürden bir şeyler kopuyor ve gittikçe küçülüyor… Özellikle uzun yıllardır yurt dışında yaşayan bizler, eskilere takılıp kalıyoruz ve her yurda gelişimizde geçmişimizle hesaplaşıyoruz… Aradığımızı bulamayınca hüzne kapılıyor ve bu kayıplarımızı sözüm ona “acı gurbet” e bağlıyoruz. Sanki yurtta kalsaydık bu kayıplarımız olmayacakmış gibi…

Bu bizim iş “bayramların eski tadı yok” muhabbetine benziyor. Bayramlar aynı, şu an çocuk olanlar belki aynı zevki alıyor. Kısacası değişen bayramlar değil, bizleriz… İki yılda bir bayram nedeniyle alınan ve başucuma koyarak, bayram sabahını zor beklediğim ayakkabıların bana verdiği sevinç duygusunu, acenteden yeni cip aldığımda bile tadamıyorum… O zamanlar aşık olduğum kızın evinin önünden “zor dostum zor sevilmeden sevmek” parçasını çalarak bir kez geçebilmek için babamın arkadaşının arabasını yıkarken, bugün vakitsizlikten otomatik yıkama tesisine bile zor girebiliyorum…

Neler değişti? Hiçbir değişmedi, biz değiştik… İşi “değiştik” kelimesiyle atlatmaya çalışsak bile doğru olan cümle “yavaş yavaş yaşlanmaya başladık” olsa gerek…

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.