YÜRÜMEK SADECE SPORMUDUR? YOKSA…

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bazen hayaller kurarak görmeye çalıştığımız ve bazen rüyalarımızda kısada olsa gördüğümüz Cennet denilen yerin ya da yerlerin, dünyamızın farklı bölgelerinde var olduğunu söylersem çokmu yanlış olur bilemem? Ama Cenneti, yaşadığımız bu dünyada görüp yaşamak istiyorsanız; Sizlere Belceğiz’i görmenizi tavsiye etmek isterim! Evet yanlış duymadınız Belceğiz’i görebilmeniz için, sırası ile; Türkiye, Muğla, Fethiye ve dolayısı ile Ölü Deniz’e gitmeniz gerekir. Ölü deniz Dünyada hemen hemen herkesin çok yakından bildiği, ülkemizin ayrıcalıklı bir yeridir. Çok ayrıcalıklı diyorum çünkü böylesine özel bir doğa güzelliğine rastlamak sanırım Dünyada başka hiç bir yerde mümkün değildir!

Bu yazımın sporla nasıl bir ilişkisi var diye merak eden siz değerli okuyucularıma şöyle seslenmek isterim; Bu güzelim bölgede artık (Almanların deyimi ile Wandern) yürüyüş yapılacak mükemmel bir güzergahın olduğunu müjdelemek isterim. Hemde bu güzergah öyle az buz bir güzergah değil; 500 kilometrenin üzerinde bir dağ ve orman yürüyüşü. Gözergah belirtmiş olduğum gibi dag, orman, patika ve zaman zaman denizin masmavi güzelligine paralel ve bazende ormanın derin mavilliklerinde bulunan şirin köylerin arasından kıvrılarak giden ucsuz bucaksız bir yol.

Yolun başlangıcı oldukça geniş ve rahat ama daha sonra daralarak ve hatta sarp yokuşlarla dolu adeta keçi yollarından oluşmaktadır. Adından’da anlaşıldığı üzere yörenin çok sevimli hayvanı keçilerede bu yürüyüşünüzde çok sıkça raslamanız mümkün ve hatta sizlere bazende yolda eşlik bile ediyorlar.

Likyalıların, M.Ö. 3.binyılın ikinci yarısında Anadolu’ya gelen ve 2. binyıl boyunca Güney Anadolu bölgesinde yaşamış ve Anadolu´nun en eski Hint-Avrupa kökenli halkı olan Luviler’in dağılmasından sonra bir kısmının devamı olduğu da söylenir.
Likya veya Lykia Likyaca: Trm̃misa Türkiye’nin Antalya İli’nin büyük bir bölümünü kaplayan antik bir bölge’dir. Bu bölgedeki antik kentlerin oluşturduğu bir federasyon ve daha sonra da Roma İmparatorluğu’nun bir eyaleti olarak bilinir.
Likya dilinin Luvi dilinin devamı olduğu hemen tüm uzmanlarca kabul edilmektedir. Likya’nın başkenti Likya dilinde “Arnna” (Yunanca “Xanthos “)’da yer alan ve Atinalılara karşı kazanılan zaferi betimleyen bir yazıt Likyaca kaynaklarının en önemlilerindendir.
Likyalıların, M.Ö 3. Binyılın ikinci yarısında Anadolu’ya gelen ve 2. binyıl boyunca Güney Anadolu bölgesinde yaşamış ve Anadolu´nun en eski Hint-Avrupa kökenli halkı olan Luviler’in dağılmasından sonra bir kısmının devamı olduğu da söylenir. Luvi dilinin Hintçeyle yakınlığı ve Luvilerin de Hititlilerle akraba olduğu göz önünde bulundurulursa Likyaca’nın de Hititçe bağlantısı anlaşılır. Hitit dilinde Likya´nın adı Lukka olduğunu tarih bilimciler söylemektedir.
Ancak burada ben, tarih bilgisinden çok son derece güzel bir biçimde kırmızı ve beyaz işaretlerle özenerek yapılmış güzergahın, bu işaretler sayesinde uzun yolu hiç şaşırmadan başlayıp bitirilebileceğinizi vurgulamak isterim.
Başlangıçtan itibaren 1 – 1,5 saat süren yürüyüşte dağların arasında gizlenmiş ölü denizi her defasında daha belirgin görebiliyorsunuz. Sonraki 16 km lik ilk etapta, sol tarafınızda sanki üzerinize düşecekmiş gibi duran dağlar ve sağ tarafınızda yakın geçtiğinizde uzun ve derin bir ucurumun dibindeki masmavi denizin ucsuz bucaksız güzelliğini yaşıyarak muhteşem bir güzelliği olan Kelebekler vadisine ulaşıyorsunuz.
Kaldıki yol boyunca rengarenk açan çiçekleri, ağaçları ve daha bir çok canlı-cansız varlıkları tek tek inceleme şansına sahip olabiliyorsunuz. Yıllar öncesi Likyalılar tarafından yerleşik olarak yaşanan bu bölgenin hemen hemen her köşesinde farklı tarihsel kalıntılara rastlamak mümkün. İlk etabı ben tamamladım sonu Antalyada biten diğer etapları merak ediyorsanız sizlere tavsiyem hiç zaman kaçırmadan en kısa zamanda bu yolu yürümenizi tavsiye ederim.
Ve birde bu yeni açılan yolda kimlerle daha çok karşılaştığımı biliyormusunuz ? Kuşkusuz dünyaca meşhur olan ve adeta yürüyüşü (Wandern’i) bir yaşam biçimi yapan Almanlar burayı çoktan keşfetmişler bile. Sevgili okuyucularım en çok acı verenide, bu yörede yaşıyan insanların çoğu (çobanların dışında); bırakın bu yolu yürümüş olmayı, bu yolun nereden başlayıp, nerede bittiğini bile bilmiyorlar. Evet bu güzellikleri ben yürüdüm ve yaşadım sizlerle paylaşmak istedim umarım bir gün yolunuz düşer ve sizlerde yaşarsınız. Evet yürümek spordur ancak sporun yanı sıra kültürel, sosyal ve psikolojik doyumu sağlayan bir şeydir!
En içten saygılarımla.

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.