YUNUS’A SESLENİŞ

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Herkesin kendince bir baş ucu kitabı vardır sanırım. İşte benim de öylesine bir kitabım var. Bu bir şiir kitabı. Ne zaman boş kalsam, ne zaman iç dünyamda huzursuzluk kıpırdanmaları, karamsarlık bulutları gezinmeye başlasa hemen elimi ona uzatır dünyama renk katmasını, gönlüme huzur vermesini beklerim. Bugüne kadar da beni hiç yanıltmadı, yalnız ve yarı yolda komadı. Dizeleri arasında yolculuk yaptığım bu kitap Yunus’un şiirlerini içeriyor. ”Hangi Yunus” demeye diliniz varmaz bilirim. Hemen anlamışsınızdır kimden söz ettiğimi. Evet, Tapduk Emre’nin ”Bizim Yunus” dediği, Emre adını verdiği, Yunus Emre’den söz ediyorum. Kitabın sayfaları arasında gezinmek, deryada küçük bir ceviz kabuğundan sandalın içinde kaybolmak gibi bir şey. Ufku göremiyorsunuz, ama elinizi uzatsanız adeta ufka değeceksiniz. Dalgalar yoldaşınız, ama boğuşmuyorsunuz. Kimi zaman bir kuşun kanadından kopan bir telek gibi hafif ve narin süzülüyorsunuz gökyüzünde… Sükûnet sarmış dört bir yanınızı. Sevgi, huzur, arayış, eriş… Ne ararsanız var dizeler arasında, yeter ki sadece bakıp, okuyup geçilmeye. Önemli olan, dizelerin ardındakini görebilmek, hissedebilmek ve sonuç olarak da o öğretileri özümseyip yaşamda uygulayarak sergileyebilmek. İşte o zaman Yunus gerçekten bizim olacaktır ve Allah’ın rahmetinde erenlerin nuruyla katmerlenerek nurlanacaktır.

O yıllar önce ölmüştür. Söylenceler, Anadolu’nun 15 hatta daha da fazla yerinde mezarı olduğunu fısıldar. Bu da onun halk arasında ne kadar sevildiğinin göstergesidir. O belki bedenen yok olmuş, göçüp gitmiştir, ama bugün sözleriyle içimizde, aramızda her an yaşamaktadır. Onu yaşatabilmek için onu anlamak, onu yaşamak gerekir. İşte ancak o zaman onun eserlerinden nasiplenmemiz mümkün olacaktır. Bu da bizi sevgiye, muhabbete, barışa, huzura götürecektir. Yaşadığımız şu günlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz da bu insanî özellikler değil midir?

Bir gün yine onun derya deniz ilminin yansıdığı şiirleri arasında gezinirken şu dizelerin etkisinden kendimi kurtaramadım. Adeta sarıp sarmaladı tüm benliğimi. Şöyle diyordu Yunus:

”Kimsenin dinine hilaf etmeyiz
Din tamam olunca doğar muhabbet”

Sanki yüzyıllar öncesinden bugünleri görmüş ve haddini bilmezlere sesleniyor. Bugünlerde çok sık gördüğümüz, çıkarları uğruna dini alet ederek din tacirliği yapan kişilere ne güzel bir gönderme. Maalesef artık muhabbet yok, dolayısıyla dinde de bir yozlaşma almış başını gidiyor. Birilerinin kuyusunu kazmak, birilerini kandırmak, yalancılık, sahtekârlık, dolandırıcılık ne ararsanız gani gani… Kültür gittikçe yozlaşmakta. Yabancı hayranlığı son safhada. Ne dil ne de din umursanır. Sorsanız neden böyle, ”Eee zaman değişiyor.” derler. Oysa din aynı din. Kitabıyla, peygamberiyle aynı. Yapılan densizliklere böylesine kılıf hazırlamak neden? Yobazlıkla dindarlığı karıştırmamak gerekmez mi? Kul ile Allah arasına girilir mi? Herkes kendinden, kendi inancı çerçevesinde sorumlu değil midir? İslamiyet böylesine yüce bir mertebe değil midir?

Bunları Yunus’a da sordum. Verdiği cevaplar hep sizin de bildiğiniz şeylerdi. Yani o bizim içimizdeydi. Ben de içimden geldiğince ona bir kez daha seslenmek istedim. O duymasa da belki birileri duyar, duyar da bir vesile olur Yunus’u daha iyi tanıma gayretine kapılırlar. Bu da kesinlikle yeni ve gerçek anlamda muhabbetlerin doğmasına ışık tutacaktır.

Sonsuz saygılarımla

YUNUS’A SESLENİŞ

Gönül kırdı yobazlar dinimiz yaralandı
Tamam olmayınca din muhabbet aralandı
Üç beş densiz yüzünden inancım karalandı
Yetiş Emre’m ne olur bu kul yoluna bakar

Sencileyin pir gezsem âlemi baştan başa
Ömür dediğin ne ki gelmişiz bunca yaşa
Bir bostan kıyısında başımı koysam taşa
Sıgaya çeken Molla Kasım olsa ne çıkar

Emrem duymazsın beni çıkmışsın en tepeye
Sedam ermez bilirim çıktığın mertebeye
Şeyhim olsan el versen şu garip talebeye
Kim bilir bir nefesle Hakk’ım beni de yakar

Tapduk’un kapısında yıllar var ki bekledin
Odun bile toplarken doğruları derledin
Gurbet başa düşünce günü güne ekledin
Yaydığın onca çerağ daim gönülde akar

Yaradandan ötürü sevin beşeri dedin
Buldun sarı çiçeği sorgu sual eyledin
Bana şah damarımdan daha yakın yerdeydin
On beş yerde mezarın olsa da sözün yaşar

Nefse hükmetme sırrı senden yansıdı derviş
Bıraktığın yadigâr Hakk’ı böylesi seviş
Deyişinle nur saldın açtı bin bir meneviş
Yansır deryadil ilmin gönülden gönle taşar

Yürüdün yâne yâne gâh estin gâhı tozdun
Pek çok münafık gördün düzenlerini bozdun
Mü’minlere sığınak yobazlara balyozdun
Aşkın tecellisini sende görenler şaşar

Dört kitabı bir tuttun hoş ettin melekleri
İstemedin cenneti hurileri köşkleri
Aşıklara örneksin tek sen oldun meşkleri
Var mıdır senden yüce Hak yolunda bir eş’ar

Bir pınar ki çağlayıp sâlimâne akansın
Yaktığın dizelerle Hak aşkını yayansın
Melanî fakirine saklı değil ayansın
O kendini bilendir sanma haddini aşar

Tahsin MELAN

***
Sıgaya çekmek: Sorgulamak
Molla Kasım: Y. Emre’nin şiirlerini kendince değersiz bulan, sorgulayan kişi
Tapduk (Tapduk Emre): Y. Emre’nin şeyhi
Çerağ: Ateş, mum…
Beşer: İnsan
Deryadil: Hoşgörü sahibi, sabırlı
Eş’ar: Güzel şiir okuyan, söyleyen
Sâlimâne: Kendinden emin olarak, kusursuzca
Fakir: Tevazu, alçak gönüllü olma halini vurgulayan bir tanım
Ayan: Belli, belirli, bilinen

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.