YOLUNDA MI YÜRÜYORLAR, YOLLARINDA MI?!!

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Şüphesiz ki bu sorunun yanıtını sen de, bizler de çok iyi bilmekteyiz sevgili Atam. Ne güzel anlatmıştır böylesi durumlar yanı sıra bu gerçeği de Ziya Paşa iki cümleyle: AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ. GÖRÜNÜR KİŞİNİN RÜTBE-İ AKLU ESERİNDE.

Doğaldır ki herkes herkesi sevemez. Sevenlerimiz yanı sıra sevmeyenlerimiz de olacaktır. Kimseyi, kimseyi sevmeye de zorlayamayız tabii ki; seni bile. Adam sana, fikirlerine, yaptıkların ve yapmak istediklerine karşıdır. Adam seni de, vatanını da sevmiyordur. Zorlayamayız sevmek zorundasın diye, hesap da soramayız, yaptırım da uygulayamayız bu kadarıyla.

Sorarız sadece, niye diye insana yakışır, bize yakışır şekilde. Anlatırız, açıklarız, gerçekleri, nedenlerini sereriz gözünün önüne sevmenin gereğinin, belki bu güne kadar görememiş anlayamamıştır onca görünürlüğüne rağmen diye yine de iyi niyetle. Hâlâ anlayamıyor ya da anlamıyorsa; Allah akıl fikir versin der, bir gün görebilir temennisiyle acır geçeriz. Bu kadarla sınırlıysa, bu sevgisizliğin tohumlarını ekmeye çalışmıyor, bu uğurda yanlışlar yapmıyor, düşmanlıklar üretmiyor, işi hakaretlerle başkalarına zararlar verecek, yakıp yıkacak alanlara taşımıyorsa. Sadece kendine saklıyor, içinde taşıyorsa sevgisizliğini.

Buraya kadar tamam, pek sorun yok, yine de var bir yerde ama yok.

Lâkin bu kadarla sınırlı değilse; yani sadece sevmemekten ibaret değil de bir de üstelik düşman ve nefret ediyorsa, kusuyorsa bu nefreti her vesile, tohumlarını saçıyorsa her bir beyne ve de bu beyinler birleşip senin var ettiğin ve etmeye çalıştıklarını, yok etmeye, yakıp yıkmaya çalışıyorsa, orada saygı, orada hoşgörü falan beklemesin. Yakasındadır iki eli her yakısına yapışması gerekenin. Dur derler adama, hesap sorarlar: Ne yapıyorsun diye ve orada işte uygularlar yaptırımını.

Bu da tamam, bu da hallolur bir şekilde.

Ama adam sevmiyor, nefret ediyor, hatta can düşmanıysa; lakin ilk iki gruptaki gibi mert değil, ben buyum deyip kendini ortaya koymuyor ve açıkça söylemiyorsa gerçek düşünce ve niyetini ve de gözünüzün içine baka baka yalan söylüyor, seviyorum diyor, hatta sizden çok daha fazla Atatürkçü görünümündeyse?

İşte vahim olan bu, işte esas tehlike bu!!!

Bu gibilere bir şey de diyemiyor, bir şey de yapamıyorsunuz, özü başka, sözü başka olmasına rağmen. Adam: Kardeşim ben Atatürkçüyüm, severim ben Atatürk’ü, onun açtığı aydınlık yolda yürüyorum, ilkeleri doğrultusunda hareket ediyorum ve edeceğim de, onun bıraktığı yerden daha da aydınlığa taşıyacağım ülkemi, nurlu ufuklara ulaştıracağım yalanını söylüyor büyük arlanmazlıkla. Hadi buyurun bakalım, ölür müsün, öldürür müsün, ne yapabilirsiniz bu durumda?!

Böyleleri üstelik bir hayli fazla, riyakârlar, takiyyeciler yani. Zaten, hırsızı, arsızı, soyanı, satanı, kaçanı bu nevi kim varsa hepsinin yüzünde Atatürk maskesi, elinde Atatürk kalkanı, üzerinde de Atatürk zırhı, saklanmış bunların ardına, iki lafın biri: Ben Atatürkçüyüm… Ben bir Atatürkçü olarak… Atatürk… Atatürk… Atatürk… Her lafa böylesi başlayan…

Ne yaparsınız şimdi bu adama? İnkâr etmiyor ki adam. “Seviyorum, yolundayım” diyor. Bitti, yapacak bir şey yok, yürüdüğü yollar söylediği yollar olmasa da, başka başka, karanlık, puslu da olsa yürüyor adam, Görüyorsunuz, sesleniyor, bağırıyorsunuz ardından: Dur yanlış yoldasın o değil Atatürk’ün yolu, burası, gel buradan gideceksin diyorsunuz.

Nafile!..

Aslında yanlış yolda değil. O Ataya göre yanlış, bize göre yanlış, onun gittiği kendi doğrusunun yolu, kendi gitmek isteği yol. Varmak istediği yer o yolun sonunda. Taşıdığı, kalkanlara maskelere, sırtındaki zırha ne bakıyorsunuz, göstermelik her biri. Ama o yolun sonundaki yangında sadece yanacak olan kendisi olsa, “Adam sende, ne hali varsa görsün, yanarsa yansın, madem laftan anlamıyor, kalın kafalı madem, benden bu kadar, ben insanlık görevimi yaptım, gösterdim doğru yolu, benden günah gitti” der, döner sırtınızı gidersiniz. Lâkin giderken sizi de götürüyor, hepimizi, gitmek istemeyenleri de, tüm ülkeyi takıp peşine gidiyor, onun yolunda yürümekte değiliz ama bu yolun özelliği bu, sonuçta oraya çıkıyor bir şekilde!

Sevgili Atam, her defasında daha da büyüyerek yeniden doğduğun bu ölüm yıl dönümünde de bir kez daha rahmet diliyor, nurlar içinde yat deyip tüm dualarımızı gönderiyoruz sana.

Ve rica ediyoruz: Ne olur kalk, bir defacık kalk da bir sor, o seni çok sevdiklerini söyleyenlere:

YOLUMDA MI YÜRÜYORSUNUZ, YOLUNUZDA MI???

Perihan Reyhan Alkan

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.