YETER ARTIK

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İstanbul Anakent Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 Aralık 1997 tarihinde Siirt’te yaptığı bir konuşmada Ziya Gökalp’in 1912 yılında Balkan Savaşı için yazdığı Asker Duası adlı şiirine, “minare”, ‘‘süngü”, ‘‘kubbe”, ‘‘miğfer”, ‘‘kışla” gibi ilaveler yaparak, başka birine ait olduğu iddia edilen dörtlüğü okumuştu. Eklenen bu sözler nedeniyle açılan davada Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanmıştı.

21 Nisan 1998 tarihinde mahkeme, Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesine göre “Halkı; sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçunu işlediği kararına varmış ve Erdoğan’ı bir yıl hapis cezasına çarptırmıştı. Ceza daha sonra 10 aya indirilmiş ve Erdoğan bu suçtan hapis yatmıştı.

O günden bugüne değişen bir şey yoktur, yaklaşık on yıldır başbakan olarak görev yapan Recep Tayyip Erdoğan, yine halkı tahrik ederek, açıkça kin ve düşmanlık tohumları ekmektedir. Nazi’lerin yaptığı vahşetin benzeri, 2013 Türkiye’sinde başbakanın direktifleriyle yapılmaktadır.

31 Mayıs’ta tüm ülkeye yayılan protesto gösterilerinde ölen, yaralanan, sakat kalan ve psikolojik dengesi bozulan birçok yurttaşımız varken, başbakanın direktifiyle şiddetin dozu her geçen gün arttırılmaktadır. Su sıkılan insanların vücudunda kızartı ve kabarıklıklar oluşması; suyun içine kimyasal madde karıştırıldığı olasılığını düşündürmektedir. İnsanların üzerine ve hastanelerin, otellerin, evlerin içine gaz bombası atılması, ancak insanlıktan payını alamamışların yapabileceği bir eylemdir. THY tarifeli yolcu uçağıyla, bütün sivil havacılık kurallarına göre yasak olmasına karşın, yurt dışından ülkemize üç ton biber gazı getirilmesi vahşettir, utançtır…

Bütün bu olaylar gerçekleşirken siyaset yapamayan siyasi partilere halkın güveni tamamen bitmiştir. Sadece birkaç milletvekili ile meydanlarda boy göstermekle ya da kürsüden esip gürlemekle muhalefet yapılacağını sananlar, emperyalizme meze olmaktadırlar. Siyasi iktidar tarafından yaşatılan bunca olayın ardından, AKP ile birlikte halen anayasa uzlaşma komisyonundan, TBMM Başkanlık Divanı’ndan ve ihtisas komisyonlarından çekilemeyen muhalefetten ne beklenebilir? Hatta TBMM üyeliğinden istifa etmesi gereken muhalefet partileri, 31 Mayıs’tan sonra Türkiye’de yeni bir tarih yazıldığının farkında değillerdir ve AKP’nin suçuna ortak olmaktadırlar.

Başbakanın ABD tarafından kullanım süresi dolmuştur ve deliğe süpürülmek üzeredir. ABD, Abdullah Gül ve Bülent Arınç’a yeni görev vermek istemekte, muhalefet partileri ile bazı demokratik kitle örgütleri de buna destek olmaktadır. Bunların birbirlerinden farkı olmadığını anlayamayanların yapması gereken şudur: hükümet hakkında gensoru verilmesi, hükümetin istifa etmesi, yeni bir seçim hükümeti kurularak, seçim ve siyasi partiler yasasının değiştirilerek erken seçim yapılması gündeme getirilmelidir. Bunun dışında oluşturulacak seçenekler, 31 Mayıs direnişinin anlamını anlamamaktan öteye gidemez.

Yaşanan olaylar için, “düğmeye dışarıdan basıldı” diyen başbakan, içeriği bilinmeyen açılım sürecinin, Silivri zulmünün, yeni petrol yasasının ve İsrail’in NATO üyeliğine kabulünün ardındaki dış desteği söyleyememektedir.

TBMM’de kabul edilen yeni Türk Petrol Yasası’yla “milli menfaat” vurgusu kaldırılarak, “devlet hissesi” kuyularda sahalara göre azaltılmıştır. Yeni yasayla Türkiye’nin petrol sektörü yabancıların hâkimiyetine bırakılmıştır. Yabancı petrol şirketleri, ulusal petrol arama şirketimiz Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na karşı imtiyazlı duruma geçirilmiştir. Böylece Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın özelleştirilmesinin de önü açılmış olmaktadır.

Siyasi iktidar, NATO’da İsrail’in üyeliğine onay vererek, İsrail’in resmi müttefikimiz olmasını resmen kabul etmiştir. Yıllardır NATO’ya üye olamayan İsrail, artık AKP sayesinde NATO üyesi olmuştur. Bundan sonra NATO üyesi olan İsrail’e yapılacak saldırılara karşı, İsrail ile birlikte mücadele etmemiz gerekecektir. “One minute” şovunun, “kandan beslenmeyi iyi bilen İsrail” çıkışlarının ve Mavi Marmara gemisinin bu amaç için kullanıldığı ortaya çıkmıştır.

Yıllardır büyük önderimiz Atatürk’e, ilkelerine, devrimlerine ve cumhuriyet kurumlarına dil uzatanlar, bayrağımızı ve T.C. harflerini kısıtlayanlar, ulusal bayramlarımızı yasaklayanlar, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletine karşı olanlar sivil darbe yaparak, ileri demokrasi diyerek ileri faşizm getirmişlerdir. Taksim Gezi Parkı ile başlayan süreçte halkın demokratik tepkilerini bile hazmedemeyen siyasi iktidara yeter artık diyerek karşı koyan ve 31 Mayıs gününde başlayan toplumsal hareket, ülkemiz için yepyeni bir dönüm noktası olacaktır. Artık Türk milleti yapılanlara dur demek için alanlara dökülmüş ve siyasi iktidara gereken dersi vermek için bütünleşmiştir. Anadolu topraklarında esen Mustafa Kemal Atatürk’ün özgürlük rüzgârı ve yanan aydınlanma ateşi, siyasi iktidarı ve dolaylı ya da dolaysız destekçilerini tarihin karanlık sayfalarına gömecektir. Hep birlikte Atatürk için ileri; Ne Mutlu Türküm Diyene..

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.