YEŞİL ÇEMBER

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Birinci nesil kurdukları derneklerde yaptıkları etkinliklere gençler gelmiyor, diye şikâyet ediyorlardı. Çok zaman geçmedi ikinci nesil kendi ihtiyaç ve ilgilerine uygun olarak organize oldular. Bulunan kuruluşları ve dernekleri adeta uyandırdılar.

İşte Yeşil Çember Derneği dört yıl önce böyle kuruldu. 2011 yılında etkinliklerine Yeşil Akşamlar adı altında yeni bir program daha başlattılar. Bu ilk akşama Ediz Hun’u davet ettiler. Her toplantıdan sonra neredeydik, nereye geldik diyecek kadar, güzel organize yapıldığını tespit ediyorum. Yalnız ben değil katılımcılar arada ve akşamın sonunda zamanlarını iyi değerlendirdiklerinden memnun olduklarını açıkladılar.Yönetici Gülcan Nitsch, dernek adına konukları selâmladı. Yeşil kurdele takmakla hepimiz sorumluluklarımızda bilinçli olup çemberi genişlettiğimize işaret etti. Yapılacak iş her fert bilinçli olarak çevreyi korumalı, bildiklerini başkalarına anlatmalıdır.
Öykü Kaygusuz başkanın konuşmasını tamamladı.
T.C. Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat, ev sahipliği yaptığı için Tiyatrom müdürü Yekta Arman’a teşekkür ederek, kısa ve özetleyerek konuştu. Çevre bilinci ve sevgi olmadan korumaya geçilemez. Kapsamlı çözüm gerekir. Yeşil Çember’in “Çevre, doğa ve sağlıklı bir yaşam için elele” sloganını aklımızdan çıkarmamalıyız. Az atık, çarpık yapıya karşı hassas olmak, ormanları korumak, doğa ile barışık olmak gibi ana hatları sıraladı. Sözünü eğitim ve öğretim ile noktaladı:
“Ağaç yaş iken eğilir.”
Emin Türkarslan’ın çaldığı piyano resitali katılımcıların kalp gözünü açtı. Artık herkes Ediz Hun’un konuşmasını dinlemeye hazırdı. Böyle ünlü saygın bir oyuncu, biyolog ve çevre bilimci insanı davet etmek cesaret ister. Ki derneğin çalışmaları gölgede kalmasın. Son üç aydır öğretim gören Çevre Elçilerine sertifikaları verildi. Böylece bu tehlike yok oldu. Ayrıca Hun konuşmasında derneğin yaptıklarını övmede kusur işlemedi. Basın ve medya yalnız ona odaklanmadı.
Türk sinemasının jönlerinden olan Ediz Hun’un filmleri ile büyüyen, benim gibi ilk nesilden çok az katılımcı vardı. Yeşilçam’a yıllarca emek veren aktörü gençler dikkatle dinlediler.
Benim o zaman yaşadığım ilçe Şereflikoçhisar’da ilk televizyon 1968 yılında Yatılı Bölge Okulunun salonunda vardı. İlçe halkı sinemaya gider gibi bizim okula televizyon izlemeye gelirdi.
iltergh-28-01-b.jpg
 
İşte bu yıllarda artık sinemanın kendisini yenilemesi gerektiğine inanan Ediz Hun, yaşamda hiç bir şey geç değildir, diyerek İsveç’e gitti. Oslo’da biyoloji ve çevre bilimi tahsili yaptı. Azim ve disiplinin önemini gençlere anlatırken üniversitede ders verir gibi sahneyi kullanıyordu. Basın ve medya bir yerde durmadığı için fotoğraf çekmede zorlandı. Çevre sorunlarıyla ilgisiyle tanındı. 1973 yılında Berna Hanım ile evlendi, iki çocuk babasıdır. Almanca kelimeleri doğru ifade etmesi herhalde Avusturya Lisesini bitirdiğinden olsa gerek. 1991 – 1993 yılları arasında Çevre Bakanlığı Müşaviri ve İstanbul Çevre İl Müdürü olarak görev aldı. Konuşmasının özünde hep sevgi vardı. Sevgisiz yapılan bir işten başarı bekleme yanıltır. Bu nedenle 1985 yılından beri öğretim görevlisi olduğu Marmara Üniversitesi’nde öğrencilerine severek meslek uygulamalarını etkilemesi çok önemlidir.
Doğa kaynaklarını tüketiyoruz. Çevre kirliliği çok arttığı için doğa kendi kendisini artık yenileyemiyor. Sevgi tek tükenmez kaynaktır, vereni de alanı da zengin eden tek hazinedir. Şöhret ve varlık geçicidir. Dünyada nüfus artıyor, çocuk ölümleri azalıyor. Bilhassa gelişmiş ülkelerde insan ömrü uzuyor. Yeryüzü kaynakları eşit paylaşılırsa ancak barışa kavuşulur.
Bu toplantıda Ediz Hun’un konuşmasından sonra çocuklarımızı çevre ile ilgili mesleklere yönlendirmemizin önemini düşündüm.
Doğayı korumanın, sevmenin önemini anlatan Aşık Veysel, Mevlâna gibi güzel örneklerimiz var. Dünya’da çevreye hizmet etmiş politikacılar geldi, geçti. Söylenenler yeni değildir. Türkiye’de doğal kaynak ve güzelliklerin farkına varan, TEMA Vakfı, Doğa Derneği gibi birçok dernek ve sivil kuruluşlar var. Birey olarak yapacağımız çok şey var. Enerji tasarrufu, çöp konusunda bildiklerimizi daha dikkatli uygulayabiliriz.
Yeşil Çember’in ilk dergisinde tanınmış Berlinlilerle yaptığı çevre sohbetinde sordukları soruları birlikte düşünürsek, bireyin hemen uygulayacağı şeyler açık olur.
1. İlk ne zaman bir bitki ya da bir ağaç diktiniz?
2. Bugün çevre için ne yaptınız?
3. Günlük yaşamınızda çevre konuları ne kadar önem taşıyor?
4. Çevreye karşı kendinizi ne kadar sorumlu hissediyorsunuz?
5. Çevrecilik sizce Almanya’da yaşayan Türkiyeli insanlar için lüks bir konu mu?
6. Sizce küresel ısınmanın sorumlusu biz insanlar mıyız? Birey olarak ne yapabiliriz, hangi önlemleri alabiliriz?
7. Çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakabilecek miyiz?
En iyisi Yeşil Çember’in büyük bir emekle hazırladığı broşür ve dergilere sahip olarak, okumakla daha etraflı bilgi edinmelidir.
Ediz Hun 1999 seçimlerinde ANAP’tan milletvekili oldu. Çevre konusunda çalışmalarını siyasi platforma aktarmayı kısmen de olsa başardı.
Bu toplantıda tek konuşulmayan konu, Türkiye’de ses kirliliği oldu. Sorularda kendisine yöneltilince verdiği cevap ayrı bir köşe yazısı gerektirir.
Bu dernek yaşadığımız ülkede çevre ile sorumlu alman kuruluşları Türk toplumuna yaklaştırıyor. Bu nedenle çok önemli birleştirici uyum görevini üstleniyor.
Alman toplumunda yapılan birçok etkinliklere Türkler uzak kalıyorlar. Zira Türkler bizden biri yok, dışlandığımız bir topluma ve etkinliğe neden katılalım, diye düşünüyorlar.
iltergh-28-01-a.jpg
Berlin Şehir Temizleme şirketi (BSR) okullarda çevre konularında ders veriyor. Dernek üyelerinin bu dersleri desteklemesini tavsiye ediyorum. Bu derslerde Türk öğrencilerinin sevincini gözlerinden okuyabilirler. Çocukların iyi örneklere her yerde, her ortamda ihtiyaçları vardır. Yeşil Çember’e başarılar dilerken, herkesin çevreye karşı duyarlı olmasını temenni ediyorum. Etkinliklerin zamanında başlamalarını bütün derneklerden rica ediyorum. Bu ricamla, okurlarımın dileğini ulaştırmış oluyorum. Türkiye’den konuşmacı olarak davet edilenlere insana saygınının zamanına saygı ile ölçüldüğünü lütfen açıkça söyleyiniz.
Sevgili okurlarım, Yeşil Çember’in davetiyeye yazdığı şu Kızılderili Atasözü oldukça düşündürüyor:
 
“Dünyadaki son ağaç kesildiğinde,
son nehir zehirlendiğinde,
son balık yakalandığında,
ancak o zaman anlayacaksınız ki,
para yenmiyor.”
Doğa ile barışık kalın!
  
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
Daha fazla bilgi için:
www.yesilcember.de
www.bund-berlin.de

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.