YERE SAĞLAM BASANLAR

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bazı önemli konuları senede bir kere bahsetmek yeterli olamaz. Kadınlar günü de bunlardan biridir.

Ayaklarının üstünde durmak “Auf eigenen Füßen” adı altında Pariser Platz, Sanat Akademisi’nde açılan sergiyi tamamlama gayesiyle bir panel yapıldı. Friedrich Ebert Vakfı tarafından organize edilen paneli, vakıf adına Julia Bläsius yeni binasında çok modern teknik donanımlı bir salonda açtı. Ekonomi bilimprofesörü Dr. Gülay Günlük Şenesen, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi, Gülay Hanım nesnel, bilimsel ve sayısal grafiklerle Türkiye’de kadın istihdamının sektörel yapısını açıkladı.
Ulaştığımız amaçları gözönünde tutarken, nereden başladığı ve tarihini anlamak gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş reformları akademik alanda kadının bügünki yerine yön verdi. Bu alanda görevli kadın sayısı bütün Avrupa üye ülkelerden fazla olduğu görülüyor.
Erkekler daha fazla kazançlı işler bularak kadınlara kadroları açmış oluyorlar. Buna büyük aile kavramı, çocuklara akraba ve yakınların bakması ekleniyor. Böylece kadınlara meslekte ilerleme fırsatı verilmiş oluyor.
Türkiye’de ihracatın son yıllarda artmasından dolayı krize rağmen kadınların çalıştığı tarım ve tekstil sektörleri dayanabiliyor. Başka sektörlerde ithalata bağımlılık küresel gelişme ile arttı. Küçük sektörler oldukça zarar görünce kadınların işsiz kalması sorunu ortaya çıktı.
Ancak ekonomik özgürlüğü olan kadın bağımsızdır, yere sağlam basar, kendisi, çocukları ve ailesi ile ilgili geleceğine bilinçli olarak karar verebilir. Bankacılık ve üniversiteler krizden etkilenmedi, istisna olarak kaldı denebilir, işsizlik olmadı. Kadın sorunu olarak görmek yanlış olur. Bu aynı zamanda erkeklerin yani toplumun sorunu olması gerekir. Kadınların eğitimi, kanun karşısında eşit muamele görmesi herkesi ilgilendirmeli. Ailede çocuk, özürlü ve yaşlıların bakımında sosyal devlet daha etkin olmalıdır. Kadın hareketleri inisiyatifi adına konuşan Serap Güre’ye sıra gelince çeviren ve katılımcılar derin bir nefes almıştı. Panelin çok dikkat gereken bilimsel konferansı sona ermişti. Serap Hanım, kadınlar danışma vakfının çalışmalarını anlattı. Çeşitli konferanslarda kadınları kadın emeği, kadın hakları ve özgürleşme ile ilgili aydınlattıklarını anlattı. Bilhassa akademisyenlerin çok büyük çaba gösterdiklerini açıkladı. Serap Hanım’ı dinlerken alman basınının çizdiği tek fotoğraf kalıplanmış türk kadını imajını kafalardan hiç değilse panel boyunca bırakmış olduğumuzu düşündüm. Mesele dünya kadınıdır.
Açıkcası böyle kaliteli etkinlikler daha sık yapılmalıdır. İlk ağızdan Türkiye’den gelenler konuşmalı. Sendikalarla, milletvekilleri ile çalışmaları, gerçekleştirdikleri etkinlikleri etraflıca izah etti. Bakanlık ve Belediyelerle çalışmaları yalnız İstanbul’da kalmıyor. Van’a, Adana’ya, İzmir’e Türkiye’nin her köşesine uzanıyor.
(c) İlter Gözkaya – Holzhey 
Dr. Alexandra Wagner Uluslararası Araştırma Komisyonu temsilcisi olarak Almanya ve Batı-Avrupa üye ülkelerinde kadın iş ortamını sorunlarını anlattı. İstanbul’dan gelen konuklar için çok ilginç olduğu panelin sonunda sorulardan anlaşıldı.
Konu Türkiye’de kadınların iş dünyası olduğu halde Alexandra Hanım karşılaştırmalı olarak durumu açıkladı. Almanya’da akademisyenlerin sayısı Türkiye’ye ve bazı diğer üye ülkelerden daha az olduğunu tesbit etti. Doğu Almanya kökenli olduğundan halâ iki Almanya’nın birleşmesinden sonra kapanmıyan farkları ortaya koyabildi.
Toplantıyı idare eden Kadın Çalışma Bölümü müdürü Dr. Barbara Stiegler’in belirlenmiş önyargı ve klişelere hiç yer ve fırsat vermedi. Birçok türk kadın dernek temsilcilerinin panele bu nedenle gelmediğini tahmin ediyorum. Yani yine zorla evlendirme, namus cinayetlerine dönüşüm olur diye. Berlin’de aydın türk kadını bilgilenmek için toplantılara gitmek istiyor, bütün Türkiye’de veya Batı-Avrupa’daki tek türk kadını fotoğrafı olmadığını savunmaktan bıktığı için gitmiyor. Bu nedenle olacak katılımcılar arasında çok az türk kadını vardı.
Panelin bitişinde katılımcıların soru ve ilâve edecekleri olup olmadığı noktaya gelince çok güzel bir sürpriz oldu. Alışılmış suskunluk yerine hemen çok hazırlıklı gelen İstanbul ekibi söz aldı.
Feminist politika dergisinin yazı işleri müdürü Berrin Hatacıoğlu tamamlama ve sorularıyla panel konusunun nesnel kalmasını sağladı.
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitim Derneği (KADER) genel başkanı Av. Hülya Gülbahar geçen seçimlerde TBMM’inde sayıları yirmibeş olan milletvekillerinin, bu seçimde elliye tam iki katına nasıl çıkardıklarını haklı olarak gururla açıklayarak panelin bitişine renk kattı.
Amargi dergisinde görevli Nil Mutluer hak mücadelesine erkeklerin katılmasının önemini vurgulayarak, sadece demokrat veya solcu olmanın haksızlığı ortadan kaldırmıyacağına işaret etti. Bu panelin sonunda aydınlandık, bilgilendik. Türkiye türkçesi ile kadının konumunu,iş hayatını, sorunları ve çözüm önerilerini ilk ağızdan uzmanlardan dinledik. Uzmanlar hem akademik olarak hem de kadın olarak, en zor şartlarda çalışan diğer kadınlardan uzaklaşmamışlardı.
(c) İlter Gözkaya – Holzhey 
Bu yazıyı Türkiye’de okuyanlara, hazırlıklı ekiplerle geliniz, diye tavsiye ediyorum. Bunun için en iyi takip edeceğiniz bu sanal gazetesi www.ha-ber.com’dur. Türkiye’den buraya, Almanya’ya gelipte burada bizim hakkımızda, sanki daha dün gelen konuk işçiler gibi açıklamalar yapmaları hiç fayda getirmiyor. Lütfen gözünüzü, kulağınızı açın biz elli senedir buralıyız. Bütün basın, yayın, medya ve gelen politikacılar Batı-Avrupa’daki türkler için artık gurbetçi, yabancı ve uyum sözlerini kullanmasınlar, bize katılım gerek. Birinci nesil çocukları ve torunları buralı olsun diye saçlarını ağarttı.
 
Batı-Avrupa’daki türk kadınları böyle toplantılara gitmelidirler. Klişe ve önyargılar bizi haklı olarak geri çekilmeye itti. Ama bunu aşmalı, bir daha silkinmeli, kadınlar gününü beklememeliyiz. İstanbul’dan gelen ekiple ertesi gün daha küçük bir grupta çay, kahve sohbetiyle tekrar görüşmek, konuşmak isterdim. Ama bu plânlanmamıştı maalesef. İyi ki Nil Mutluer Amargi dergisini, Berrin Hatacıkoğlu (kızı) feminist politika dergilerini vermişlerdi.
Her iki dergi de çok güzel. Yanız Türkiye’de değil bütün dünyada kadın hareketleri, dayanışma, organize olma ve haberleri etraflı bir şekilde bu dergilerde okuyabiliyorsunuz. Diğer kıtalardan da haberdar olmak mümkün oluyor. Sonuç olarak Türkiye’de kadın özgürlüğüne kavuşması, erkeklerle eşit haklara sahip olması için daha yapılacak çok şey var. Kadınlar çok güzel dayanışma ve organize olurken devleti temsil eden erkek egemen toplum destek olmalıdır. Kadınlar da kendisine haksızlık yapan kötü davranan erkeklere duydukları hınç ve nefreti diğer erkeklere aktarıp, onları dışlamamalıdırlar. Sözlerin kuvvetini hep göz önünde tutmalıdırlar. Örneğin “Namus Cinayeti” deyince kabul edilmiş oluyor. Namusun cinayeti mi olurmuş, bunun yerine kadınlara yapılan cinayet demek gerekir.
Kadın sorunu değil bütün bir toplumun sorunudur. Eğer hep soyadları Hançeroğlu, Kılıçoğlu oluyor da, Tütüncükızı, Çiçekçikızı olmuyorsa daha işimiz var demektir.
Mutlaka kadınlarımızın da ders alacağımız güzel sözleri olmuştur. Bana artık nasip olmaz, ama inşallah bir öğrencim, genç, yazar anasözlerini de derler ve bir sözlük yapar. Böylece atasözlerinin diğer yarısı tamamlanır.
Hoşça kalın !
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen
 
 
Not:
BETAK gibi Kadın Dernekleri şu dergileri Almanya’ya (Berlin’e) getirebilirler (her ikisi de üç ayda bir çıkıyor):
Feminist politika – [email protected]
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.