YENİ YÖK TASARISI

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yükseköğretimle ilgili yeni yasa tasarısı, Yükseköğretim Kurulu tarafından kurumun internet sitesinde açıklanarak, tartışmaya açıldı. Konuyla ilgili olarak birçok üniversite ve kuruluştan öneriler gelmektedir.

12 Eylül darbesi sonrasında, 6 Kasım 1981 yılında yasalaşan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, her türlü eleştiriye karşın 31 yıldır üniversitelerimizin üzerinde balyoz gibi durmaktadır. Zaman içinde yasanın birçok maddesi değiştirilmiştir ama yine de, yasanın üniversiteler üzerindeki baskıcı havası kırılamamıştır. Sözde demokrasiye geçilen 1983 yılından beri gelen her hükümet, YÖK’ü kaldıracağını ya da değiştireceğini söylemesine karşın, sisteme uyarak, zamanla YÖK’ü de kendilerine bağımlı duruma getirmişler ve bugünlere gelinmiştir.

Açıklanan yeni yasa tasarısına baktığımızda, üniversitelerin özelleştirilmesi yolunda yeni adımların atıldığı anlaşılmaktadır. Böylece eğitimin ticarileşerek, yükseköğretim alanında sermayedarların devlet eliyle oluşturulması ve beslenmesi süreci hızlandırılmış olacaktır.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) adı kaldırılarak, Türkiye Yükseköğretim Kurulu (TYK) yapılmaktadır. Bu ve buna benzer değişikliklerin yapılabilmesi için, öncelikle anayasanın 130 ve 131. maddelerinin değiştirilmesi gerekmektedir. Anayasa değişikliği yapılmadan, bu yasanın çıkarılması zor görünmektedir.

Anayasanın 42. maddesi; “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz” ve 58. maddesi; “Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır” hedeflerini gözetmektedir. Bu hedeflere mevcut 2547 sayılı YÖK yasasında yer verilmiştir. Ancak hazırlanan tasarıda bu hedeflere yer verilmeyerek, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı gençler yetiştirme olgusu, Milli Eğitim’den sonra, Yükseköğretimden de silinmektedir.

Tasarıda temel ilkeler olarak akademik ve bilimsel özgürlük, kurumsal özerklik, çeşitlilik, şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık, rekabet ve kalite sıralanmıştır. Ancak tasarının tümü incelendiğinde bu ilkelerden ne anlaşıldığı belli değildir. Öğretim elemanlarının rektör ve dekan seçme hakkı ellerinden alınmıştır. Üniversite yönetimleri siyasallaştırılmaktadır. Özel ve yabancı üniversitelerin önü açılmaktadır. Üniversiteler işletmeye dönüştürülmektedir. Yükseköğrenim özelleştirilmektedir. Performans değerlendirmesi ve sözleşmeli öğretim elemanı ile, iş güvencesi yok edilmektedir.

Anayasanın 130. maddesi gereğince yalnızca kamu ve vakıf üniversiteleri vardır ve vakıf üniversitelerinin “kazanç amacına yönelik olmamaları” koşul olarak öngörülmüştür. Ancak tasarıda kamu üniversitesi, vakıf üniversitesi, özel üniversiteler ve yabancı üniversiteler olmak üzere dört tür ve statüde üniversite kurulabilmesine olanak tanınmıştır.

Yeni düzenlemeyle TYK Genel Kurulu, 21 üyeden oluşmaktadır. Üyelerden beşi, TBMM’deki siyasi parti gruplarınca, beşi Cumhurbaşkanı, beşi üst düzey kamu görevlileri ya da profesör unvanlı öğretim üyeleri arasından Bakanlar Kurulu, altısı kendi üyesi olmayan profesörler arasından Rektörler Kurulu tarafından seçilmektedir. TYK Yürütme Kurulu ise, Genel Kurul başkan ve başkan vekilleri dahil dokuz üyeden oluşmaktadır. TBMM, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve Rektörler Kurulu kontenjanlarının her birinden en az bir olmak üzere, Genel Kurul tarafından altı üye seçilmektedir.

Rektörler Kurulu, yükseköğretim kurumlarının rektörlerinden oluşur. Bugün için 103 kamu üniversitesi, 65 vakıf üniversitesi olmak üzere, 168 üniversite vardır ve bu kurul 168 üyeden oluşacaktır. Bu kurul, Üniversitelerarası Kurul’un yerini almaktadır.

Tasarıda belirli kriterleri sağlayan kamu üniversiteleri “kurumsallaşmış”, diğerleri ise “kurumsallaşmamış” biçiminde iki bölüme ayrılmıştır. Kurumsallaşmış kamu üniversitelerinde Üniversite Konseyi kurulabilmektedir. Üniversite Konseyi, TYK Genel Kurulu’nun istemi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla kurulmaktadır. Üniversite Konseyi beşi ilgili üniversitenin öğretim üyeleri arasından, ikisi Bakanlar Kurulu, ikisi ilgili üniversitenin profesör unvanlı öğretim üyeleri arasından TYK Genel Kurulu tarafından seçilmektedir; bu dokuz üyenin ilgili üniversitenin mezunları arasından seçtiği bir ve ilgili üniversitenin bulunduğu ildeki en yüksek gelir vergisi ödeyenler ya da ilgili üniversiteye en çok bağış yapanlar arasından seçtiği bir kişi olmak üzere toplam 11 üyeden oluşmaktadır. Üniversite Konseyi, rektörleri ve dekanları seçip atamakta, stratejik planı, yatırım programını ve bütçeyi hazırlamakta, öğrenci kontenjanlarını saptamakta, sözleşmeli öğretim elamanlarının ücretlerini belirlemekte, senato ve yönetim kurulunun bazı kararlarını onaylamakta, kamulaştırmaya ve gayrimenkul alım satımında yetki kullanmaktadır. Üniversite Konseyi olmayan üniversitelerde yönetim TYK’ye bağlıdır.
Üniversite Konseyi’nin atayacağı rektör, en az 7 üyenin sicil ve disiplin amiri olacaktır. Konseyin atayacağı rektör bu üyelerin izinlerini, projelerini, kadrolarını, yurtiçi ve yurtdışı görevlendirilmelerini karara bağlayacak, gerektiğinde haklarında soruşturma açacaktır. Bu şekilde oluşturulan Üniversite Konseyi’nin, tasarının temel ilkelerinde sıralanan akademik ve bilimsel özgürlük, kurumsal özerklik, kalite gibi kavramları nasıl sağlayacağını anlamak mümkün değildir.

Üniversite yönetimlerinin yine siyasi iktidara teslim edildiği ve üniversite özerkliğinden yoksun bir anlayışla hazırlanan tasarı, yükseköğretimin sorunlarını çözmekten çok uzaktır. Üniversiteleri toplumsal sorumluluk ve beklentilerden arındırarak, ticarileştirmeye doğru götürmektedir. Bu ticarileşme sonucunda yükseköğretimin cemaat ve tarikat yapılanmasına açılacağı anlaşılmaktadır. Zaten ülkeyi yöneten siyasi iktidarın, Anayasa Mahkemesi kararıyla laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu onaylanmıştır. Böyle bir iktidardan halk için, ulus yararına bir yasa beklemek, Godot’yu beklemek gibidir; iyi niyeti aşan bir saflık olarak değerlendirilir…

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.