YENİ İSTİKLAL SAVAŞI MI?

ABONE OL
18:20 - 01/10/2020 18:20
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

YENİ İSTİKLAL SAVAŞI MI?

RTE, her yıkıcı adımını attığında aydın ve laik kesimin tepkisine göre takıyye taktiğini uyguluyorken artık çok zorda kalmadıkça artık takıye’ye gereksinim duymamaktadır..
Kafasındaki asıl düşünceyi öne çıkarıyor, açık ediyor, sonra gelen tepkilere göre yol haritası belirliyordu.
Tepki çoksa şeytanın aklına gelmeyen bahanelerle öneri geri çekiliyor, hemen artık kanıksanmış olan ”sehven” sözcüğüne sığınılıyordu.
Balyoz, Ergenekon gibi düzmece hukuk ve vicdan ölçütlerine sığmayan davalarda gönüllü savcılık görevini üslenirken asıl hedefinin Kurtuluş Savaşının rövanşını almak olduğunu görmemek safdillikten öte ihanete ortak olmakla eş değerdedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerini darmadağın ederek, kendine biat eden Özel Genel Kurmay oluşturarak, laik, Üniter Türkiye’yi koruyacak, kollayacak en önemli engeli ortadan kaldırdı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Atatürk’ün Kurtuluş mücadelesinde Samsun’dan başlayıp Erzurum ve diğer illerde sürdürdüğü kongrelerine karşı başlattığı toplantıların amacı karşı devrim kalkışmasıdır. Aynı illeri kapsayan kafasındaki kurtuluşa ve bağımsızlığa karşıt bir İSTİKLAL Savaşı başlattığını ilan etmektir. 
İstiklal adını verdiği bu karşı devrim kalkışmasının amacı üniter devlet yerine Özerk Kürdistan, ulusalcılık yerine ümmetçilik, laiklik yerine din devleti, yurtta barış dünyada barış yerine ülkeyi saran mezhep düşmanlığı ile iç savaş kışkırtıcılığı, dünyada ise emperyalizmin savaş taşeronu olmaktır.
Eski Türkiye dediği cumhuriyet devrimleridir.
Mustafa Kemal’in Samsundan başlattığı kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesi haritasına karşı çizdiği programla aklınca bu süreci tersine çevirerek Mondros’a geri döndürecektir!
Kurtuluş Savaşında işgal güçlerine karşı savaşan Mehmetçiklerin şehit sayılmayacağını İngiliz uçaklarından atılan padişah ve şeyhülislam fetvalarını bugün özel olarak meydanlarda cumhurbaşkanı adayı olarak bizzat kendisi sözle anlatmaktadır.
Atatürk’ün adını dahi anmadan bölücü bir grubun ve kendi milletvekillerinin savunduğu KURTULUŞ SAVAŞI OLMAMIŞTIR inkârcılığını açıkça halka aklınca kabul ettirme yürüyüşünü güya başlatıyor!
Düşman olarak ilan ettiği İsmet İnönü, Kurtuluş savaşında ”Milletin makûs talihini yenen” emperyalizme karşı verilen savaşın batı cephesi komutanı, Atatürk Devrimlerinin en inançlı destekleyicisi, Lozan barışının mimarı bir Türk Komutanı, savaştan sonra modern Türkiye’nin mimarlarındandır.
Aklınca karşı devrim olarak başlatılan bu yol haritasında artık Tayyip Erdoğan 1918’lerin Halife-Padişah Vahdettin rolünü üstlendiğini gelecek tepkilere göre sürdürecektir.
Üstelik bu bağımsızlık ve kurtuluşun Laik Cumhuriyete kadar uzanan askeri, kültürel ve ideolojik devrimlerin karşıtı olarak kimi zaman Vahdettin, kimi zaman Damat Ferit, Kimi zaman Ali Galip, kimi zaman da Şeyh Sait kimliklerine bürünerek Sevr’i İSTİKLAL olarak dayatma çabasındadır.
Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin iki seçeneği var:
1. AKP ve işbirlikçilerinin karşı devrim kalkışması sonucu Tayyibistan Kabile Devleti
2. Laik, bağımsız demokrat, sosyal hukuk devletinin simgesi; Türkiye Cumhuriyeti Devleti 
İkinci seçenekte birleşenlerinse görevi AKP ve Erdoğan’ın karşı devrim kalkışmasına birlikte karşı koymak olmalıdır.
Ortaya konan oyun açıktan oynanıyor. 
Artık ya din devleti ya da çağdaş hukuk devleti seçeneğinden başka bir ara seçenek yoktur.
Biri kırk satır-kırk katır, diğeri çağdaş uygarlık.
Aslında Erdoğan’da bu sınama-kollama oyununda cingözlük çağrışımı yapacak kadar ne bilgi birikimi var ne de çapı bu ince ve sinsi planı anlayacak yeteneği.
Ergenekon, Balyoz, Oda TV kumpasında Ankara’da ortak plan ve programların CİA ajanlarınca yapıldığını sağır sultan bile duydu.
Bütün bu kotarılan, uygulamaya sunulan plan ve programların uygulayıcısı AKP ve kâğıt üzerinde lideri RTE seçilmiştir.
Bu her kesimin artık saklayamadığı Beyaz Saray’da ki Türk Diplomatlarının bile alınmadığı iktidar karşılığı Laik-Bağımsız Türkiye yerine Ilımlı İslam Ümmetçi bir Yeni Türkiye modelidir.
İşte Erdoğan’ın dillendirdiği YENİ TÜRKİYE bu Türkiye’dir.
Bunun tam olarak içeriğini bile anladığı kuşkuludur.
Aldığı eğitim ve de yaşamı boyunca aldığı dogma kültürü bu ince planları anlayacak bir yetenekten yoksundur.
Hiçbir tartışma programına katılamaması bilgi ve genel kültür eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Ismarlama soru yanıt programlarında bile soruların çok önceden verildiği ve İmam Hatiplikten kalma ezberleme alışkanlığından yanıtlara hazırlandırıldığı bilinmektedir.
Kibir egosunun arkasında yatan gerçek ise onu yönetenlerin de onun yeteneksizliğini bildikleri içindir.
O nedenledir ki, tüm konuşmaları, nutukları tek kişilik monolog şeklinde hazırlanıp aynada okutulmaktadır.
Ne muhalif bir gazeteciyle, ne de muhalif liderlerle medeni bir tartışma yapacak medeni cesareti olmamıştır, olmayacaktır.
O her zaman Kasımpaşa’nın bilgisiz ama bıçkın, korktuğu için bağıran, hep hakaret eden ucuz sıra dışı bir politikacı tiplemesinden başka bir şey değildir.
Bu bir hakaret, bir aşağılama vurgusu değil ”Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”özdeyişinin ta kendisidir.
Bu düşüncelerin doğru olmadığının kanıtlanması onun açık bir tartışma programına katılıp bilgi birikimini, çapını kanıtlanmasıyla olanaklıdır.
Yandaş, pısmış, alo Fatihler dışındaki gazetecilerin karşısına çıkıp, sorularına yanıt verecek cesareti, kendine güveni olabilir mi?
Muhalif parti liderleriyle ekran önünde mertçe, demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde ki gibi tartışmayı göze alabilir mi?
Kendini kanıtlamaya cesaret edebilir mi?
Bence edemez, ona yol gösterenler bile asla cesaret edemezler.
Tek çıkış yolunu sandıkta bulması da gerçekçi değildir.
Tarihte bunun açık ve somut kanıtları vardır.
Örneğin İspanya’da Franco yıllarca sandıktan çıkan oylarla diktatörlüğünü Erdoğan’dan daha uzun yıllar sürdürebilmiştir.
Mussolini, Hitler, seçimle iktidara gelmiş faşistlerdir. Üstelik oy oranları Erdoğan’ın aldığı oy oranından çok daha fazladır.
Salazar, Pinochet diktatörlüklerini halkın verdiği oylarla sürdürmüşlerdir.
Kenan Evren’in aldığı oy oranı Erdoğan’ın aldığı oy oranın iki katıdır. 
Saddam ve Esad bile Erdoğan’dan daha fazla oyla iktidarda kalabilmişlerdir.
Seçim demokrasinin bir parçasıdır fakat tek başına demokrasi demek değildir.
Cumhurbaşkanlığına aday olan, daha seçilmeden bile anayasayı çiğneyeceğini açıkça ilan eden biri demokrat olabilir mi?
Üstelik hem AKP Kurmayları hem de Erdoğan’ın kendisi aslında halkımızı da aptal yerine koymaktadır.
Son İsrail-Filistin olayında bile yığınların gözlerinin içine baka baka doğruları söyleyememektedir.
Kızı Filistin’e destek mitinglerine katılırken oğlu gemileriyle İsrail uçaklarına benzin taşıyarak İsrail Uçaklarının Filistinlileri bombalamasına, onların katledilmesine yardım etmektedir.
Recep Tayyip Erdoğan Haham cübbesini giyerek Yahudiliğe En İyi Hizmet Edenlere verilen ödülü neden aldı?
Sadece Yahudilere verilen ödül Recep Tayyip Erdoğan’a neden veriliyor? 
Musa’nın Gülü bir gerçeği anlatmıştı. RTE ve Emine Erdoğan hakkında savlar vardı.
Musevi kökenli de olabilir. Her kimliğe saygı duymak insanlık yükümlülüğüdür.
Ama çıkarı için gizlemek ayıptır, çirkindir.
İsrail’e bağırıp çağırarak kendini gizleyemezsin.
Gel olmadığını, İsrail’e gerçekten tavır aldığını kanıtla.
Sadece Yahudilere verilen ödülü geri ver!
Hadi hodri meydan!
Ver aldığın ödülü, fırlat boynuna taktıkları madalyonu!
Verir mi?
Veremez
Verse o makam da oturamaz, oturtmazlar.
O, Yeni Türkiye hayaliyle çağdışı bir rejim peşinde koşarken
Biz ne yapmalıyız?
Laik, Bağımsız Sosyal Hukuk Devletinden yana olanlar
Omuz omuza karşı mı duracağız
Yoksa teferruatlarla zaman mı geçireceğiz?
Yanıt sizde!
Bu ülkenin sahipleri her kökenden her inançtan, her renkten yurtseverler
Verin yanıtınızı
Akıl ve mantık süzgecinden geçirerek.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.