YENİ ETKİLİ VE YETKİLİ İNSAN TİPİ!

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hiç dikkat ettiniz mi uzun zamandır tüm TV kanallarında yerli dizi kahramanları hep kirli sakallı, siyah ceketli, elbette ki kravatsız, külhanbeyi, kırık denilen tipler.

Ortak özellikleri, mahalle delikanlısı, okul yüzü görmemiş, özellikle sokaktan gelme, halk adamı ayağında tipler.

Konularda genellikle mafya içerikli, çek senet mafyası, otomobil galericisinden tutunda tekstilci tiplere kadar. Rant olan her konuda haraçcı dediğimiz mafyavari tipler türemiş. Çevrede de bir sürü bozuk şiveyle konuşan avane.

Neredeyse normal konuşan kalmamış. Seyreden de zanneder ki bu memlekette
herkesin elinde bir silah kafasına göre hak hukuk peşinde. İstisnasız hepsi aynı!

Eğlence programlarına bakıyorsunuz, normalde Türkçe konuşabildiği halde şiveli konuşmaya çalışan bir sürü sanatçı bozuntusu.

Çıkmış bir sanatçı! Maço tavırlarıyla her konuda ahkam kesiyor, millete ahlak dersi veriyor.

Bir gün ağlıyor öbür gün aslanlar gibi kükrüyor. Nasılsa meydan boş. Belli kesimlerde bunları sempatik buluyor. Şarkıların hepsini belden aşağı ve bozuk ağzıyla söylemek marifet olmuş. Harbi adam diyorlar. Duyarlılıklarda ciddi düşüşler var.

Bu maço ahlaksızlar, her hafta arzı-endam eden sanatçılar gençliğe model teşkil ediyormuş, kimin umurunda, vur patlasın çal oynasın.

Cahil cesareti desen değil, beyinlerimizi iğfal ediyor bu yoz kalabalık. Nedir bunların ortak özellikleri denilince akla gelen nedir?

Okudukta ne oldu diyor herkes. Okumuş kültürlü insanların hepsi depresyonda ya da yaşama kırgın. Parasının kaynağı bilinmeyen biri gelmiş fabrikayı satın almış, işçisine de, mühendisine de tüm kompleksliliğiyle davranıyor. İnsanlarda üç kuruşluk ekmek derdinde hakaretleri sineye çekmekte.

Devlet daireleri ise bir rant kapısı, para musluklarının her birinin başına bu tiplerden üç beş tane yerleştirilmiş ve elbette ki tepe bürokratların çoğu bunlardan. Aç bir müdürün kapısını bir kelime sor, şivesinden nereli olduğunu hemen anlarsın. Nerede çalışmadan etmeden milleti süründürecek bir ortam var, bunlardan bir tanesi muhakkak oradadır.

Sanki özellikle seçilmişler. Bir okulda bakıyorsun yüzlerce öğretmen var ama seçmece belli tiptir müdür. Neden böyledir bilen yok.

Okumuşunun da okumamışının da anladığı tek dil güç ve paranın dilidir.

Sokakların tamamı istila edilmiştir. Büfecisi, dilencisi, otoparkçısı, simitçisi, seyyar satıcısı, minibüsçüsü, uyuşturucu satıcısı, pornocusu ne istersen nerede kanunsuz iş var bunlar orada. Başkasını yaşatmazlar da.
Öyle ki deniz görmemiş adam midye satıcısı olmuş. Yerli esnaf sürekli şantaj, haraç, taciz baskısı altında. Rant getiren yerler bir bir bunların eline geçiyor. Bakıyorsun adam kalkmış gelmiş, fabrikaları ucuza kapatıyor, hanlar alıyor, otobüsler, yüzlerce daire alıyor.

Belediyelerle dirsek temasına geçmişler, siyasi baskılarla olmadı kaba güçle herkesin yolunu kesmeye çalışıyorlar. Buraları da ele geçirmek yeni hedefleri. Birbirlerini her ortamda kollarlar, zorunda kalmadıkça kendilerinden olmayanla alışveriş yapmazlar. Yapsalar da ödeme almak neredeyse imkansızdır. Parayı peşin alamadınsa, git gel.

Nereden buldun yasası yürürlüğe konup uygulanmaya kalkılsa biri bile ayakta kalamaz.

Şimdi yeni amaçları da kendi burjuvazilerini yaratmak, medya, eğitim kurumları, belediyeler, bankalar, bürokrasinin tepeleri hedefleri. TBMM’yi ele geçirmiş durumdalar ve bu gücü belli yerlere adamlarını yerleştirmek için alabildiğine kullanıyorlar.

Kardeşlik ayakları, biz hepimiz bu vatanın evlatlarıyız diyerek herkesi psikolojik baskı ile sürekli eylemsizlik durumunda tutuyorlar.

Dikkat edin; kardeşlik ya da bölünme illüzyonu altında toplumun sermaye ve bürokrasi yapısı belli kesimlerin eline geçiyor.

Türkiye’nin nereye sürüklendiğini hala görmüyor muyuz?

Günün sözü: Bir Miletli yıkmak isteyenlerin ilk amacı dili bozmaktır.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.