YENİ BİR SADDAM MI DOĞUYOR?

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İsrail’i tutucu, dinci bir hükümet yönetiyor. Siyonizm’i hedef olarak almış düşünce iktidarda.
Türkiye’de Yüce Mahkeme kararıyla mahkûm edilmiş, dinciliği temel ilke olarak alan AKP iktidarda.
İki radikal dinci iktidar, üstlendikleri görev doğrultusunda iktidarlarını sürdürebilmek için akıl dışı, hukuk dışı her yolu denemekten kaçınmıyorlar.
İki radikal hükümet aslında ‘’Yeni Dünya Düzeninin” gerçekleşmesi için görevlendirilmiş iktidarlar. Aralarındaki dalaşma da aslında yazılıp ellerine tutuşturulmuş bir senaryonun oynatılmasından başka bir şey değil.
Oyunun zamanlamasıyla, kurgusuyla hamasi duygularla istedikleri gibi dünyayı kandırmayı, dikkatlerin asıl sorunlardan, tehlikelerden uzaklaştırmayı amaçlamaktadır.

Yeni Dünya Düzenini, Ortadoğu bölgesinde ve oradaki petrole el koyabilmek için İsrail’in tek başına gücü yetmeyeceği, yeni bir üs, yeni bir bekçi gerekliliği gerçeğini yaşama geçiren bir planın uygulamasını sahneye koymasından başka bir şey değildir.
Bu planın adı Büyük Ortadoğu Projesi denilen, kısaca BOP adı verilen emperyalist bir işgal planıdır. Bu planın figüranları da Irakta, işbirlikçi Barzani-Talabani aşiretleri ile Türkiye’de AKP öncülüğünde Recep Erdoğan’dır. Amaç, Ortadoğu bekçiliğini tek başına İsrail’in götüremeyeceği gerçeğinden, onu yalnız bırakmayacak taşeronlar gereksinimindendir.
Irak işgalinin Türkiye çıkarlarına, toprak bütünlüğüne vereceği zararı gören, Ecevit saf dışı bıraktırıldı. Onun yerine yeni bir görevle Milli Görüş’e yeni bir gömlek giydirilerek, iktidar değişikliği gerçekleştirildi. AKP, çıkarlarını düşünen, ABD, AB ve yerli sermaye ve yerli işbirlikçilerin limitsiz desteği ile iktidara taşındı.
Bugün ortaya konulanların, geçmişte de oynandığını günübirlik yaşayanların dışında herkes anımsayacaktır.
Saddam Irak’ının, İran’la savaşa tutuşması. İran kazanacakken ABD’nin ve Avrupa’nın Saddam’dan yana ağırlık koymaları.
Saddam’ın kerameti kendinde bulması, gözünü karartması ve yine ABD’nin kışkırtmasıyla
Kuveyt’i işgal etmesi
Taliban’ın ortaya çıkarılışı, Sovyet Rusya’ya karşı kullanılışı…
İşi bitince paspas olmayı reddeden El Kaide’nin intikam girişimi…
Sonra 11 Eylül Senaryosu…
Yarım kalan, 1. Körfez savaşı sonrası, Arap dünyasında Saddam hayranlığının tırmanışı.
Saddam, önce Türkiye’ye kafa tuttu. Daha ileri giderek tehdit etti. ABD’ye meydan okudu.
Filistin Halkının koruyuculuğuna soyundu, İsrail’e meydan okudu. Arap Dünyasının liderliğine soyundu.
Arap Halkının gözünde kahramanlaşmaya başladı. Araplar, Saddam’ın resimlerini meydanlarda taşıyorlardı.
El Kaide’ye arka çıktı.
ABD emperyalizmi, Saddam’ı Arapların gözü önünde devirdi ve idam etti. Hiçbir Arap ülkesi Saddam’a sahip çıkmadı. Gerçekte hoşnut oldular.
Recep Tayyib’i izlerseniz, aynı yolu seçtiğini görürsünüz.
Önce ABD’nin kayıtsız şartsız askeri olmaya Beyaz Sarayda, tutanaksız biat sözüyle başladı.
Bir buçuk milyon Müslüman’ın Irak’ta katline ortak olmayı kabul etti.
İsrail’in her türlü desteğini aldı. Türkiye çıkarına aykırı aldığı her karar ödüllendirildi.
İsrail Deniz Komandoları, kanlı baskınla öldürdükleri Müslümanların, Sami Ofer’in okulunda okuduklarını ve Recep Erdoğan’ın Türk Limanlarını bu Yahudi işadamına sattığını anımsarsanız, bu yapay İsrail düşmanlığının numaradan olduğunu anlarsınız.
ABD’deki Yahudi lobi örgütünden Yahudilere Üstün Hizmetinden dolayı Üstün hizmet ödülünü alan Recep Tayyib’in kendisi değil midir? O ödülü şeref madalyası olarak taşımaya devam etmesi bile, ne menem çirkin oyunların içine sürüklenen Türkiye’yi kimlerin eline bıraktığımızın acı bir göstergesidir.
Saddam gibi tek karar verici olmaya özendi. Laik Cumhuriyetten yana olanları, politikasızlığını eleştirenleri, çağdaşlıktan yana olanların sembol isimlerini özel görevli, yandaş savcılarla, yargıçlarla Silivri Toplama Kampına hapsetti.
PKK terör örgütü ile savaşanları, terörist başını derdest edip yargı önüne çıkaranları, Güneydoğu da tekrar devlet hâkimiyetini ve insanların güvenle sokağa çıkmasını sağlayanları Recep Tayyib iktidarı cezalandırmak istedi. Doğuyu tekrar terör yandaşlarının hâkimiyetine terk etti. Orduyu etkisezliştirerek amaçladıkları hedefe daha kolay ulaşmayı amaçladılar.
Aynı Saddam gibi, koruma ordusuyla sokağa çıkar oldu. Reklam için gittiği camilere bile, cami cemaatinden fazla sayıda korumayla gider oldu. Halktan korkuyor. Bu nedenle teselliyi, köle toplum düzeni ile yaşayan Arap garibanlarının arabesk desteğinde buluyor.
El Kadı’yı babası yerine koydu.
Hamas terör örgütüne sahip çıktı.
ABD’den Bop Eş Başkanlığına atanınca kendini aynalara sığmaz gördü.
Atlantik ötesi talimatlarla açılım diye adlandırdığı ölçüsüz, plansız, pervasız kararlarıyla devleti zor durumda bıraktı. Ne devletin ağırlığı, ne saygınlığı kaldı.
Yasa dışı dinlemelerle, insanların özel yaşamlarını, tehdit ve şantajla beslenen yandaş ve besleme basında tefrika edilmeleriyle Türkiye bir korku ülkesi durumuna getirildi.
Yeni Şafak, Vakit, Zaman, Sabah, Star gazeteleri yazarları, aydınları, hukukçuları hedef olarak göstermekte, ölümle tehdit etmekten çekinmemektedirler.
Kılıçdaroğlu, liderliğindeki CHP’nin AKP iktidarını sarsmaya başlayınca, hesap verme korkusunu duymaya başladı. Ne pahasına olursa olsun iktidarı bırakmamayı aklına koydu. Ve her türlü yolu hak olarak görmeye başladı.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile uygulamaya koydukları son sorumsuzluk örneği, Saddam olma hevesinin ne boyutlara ulaştığının göstergesidir.
Amerika kıtasında fiyaskolarla başlayan gezisini artıya çevirmek için İslami terör örgütlerini desteklemeyi uygulamaya koydu. Yurtdışında Deniz Feneri benzeri para toplayan İHH adlı İslami terör örgütlerini destekleyen kuruluşla AKP’li, milletvekilleri ve Milli Görüşçülerle bir şov hazırladı. . Türkiye’nin desteği ile bu ambargoyu deleceklerine inanan, kimi saf, kimi isim peşindeki insanları canlı kalkan olarak gemilere doldurdular.
İsrail’in böyle bir oldu- bittiye izin vermeyeceği belli olunca AKP milletvekillerini gemilere bindirmediler ve o kadar insanı bile bile tehlikeye atmaktan çekinmediler.
Devlet terörünü var oluş ilkesi sayan İsrail, gemiye orantısız güç kullanarak saldırması karşısında, dövüşerek ölmeyi şehitlik sayanların direnmeleri, İsrail askerlerini denize atma girişimleri, bu kanlı baskını tetikleyerek bu çirkin ve insanlık dışı olaya katkıda bulundular.
AKP’nin yılmaz destekleyicisi, her kararını canla başla savunan M. Ali Birand; ‘’Bu bir Tayyib Erdoğan-Ahmet Davutoğlu operasyonudur” demesiyle olayın gerçek yüzünü ortaya koydu.
Arap ahalisi, yeni bir Saddam bulma sevinciyle kendilerini avutabilirler.
Meydanlarda esip gürleyerek makamına yakışmayan argo küfürlerle halkı uyutacağını sanan AKP, TBMM’nde yaptırım öngören meclis deklarasyonunu imzalamaktan korkarak kıvırmaya çalışmaları bile içtenlikten ne kadar uzak olduğunu kanıtlamıştır.
İktidardan gideceği kesinleşen AKP, her türlü maceraya, kirli oyuna cahil cesaretiyle başvurabilir. TSK’ni bu kirli oyunun içine çekmeye çabalamaya, ülkeyi egolarını tatmin etmek ve talanlarına devam etmek için savaşa sokmaya çalışabilirler!
Saddam olmaya bile özenebilirler.
TSK, ne Mısır, ne Kuveyt, ne Suudi, ne Irak ordusuna benzer.
Bu ordu Türkiye’nin ordusudur. Kurtuluşu, her türlü olumsuz şartlarda bile başaran, Misakı Milli sınırını şehit kanlarıyla çizen, dünyada gelmiş geçmiş en büyük devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk’ün ordusudur.
Seni Saddam olarak mı, Nasır olarak mı görecekler. O ümmetçilerin bileceği iş. Git gir aralarına tepe tepe kullansınlar.
Yoksa yakında ABD’nin yapmadığını, Türk halkı yapacak ve seni layık olduğun yere süpürecek.
Bu böyle biline!!!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.