Türkiye, her gidişimizde daha değişik bir örtüye bürünüyor.
İnsanlarımız bile.
Başkalaşıyorlar.
Zaman geçtikçe, gelişip, büyümek yerine
Küçülüyorlar birlikte.
Oysa, önceleri öylemiydi?
Halkın bilinç düzeyi yükseldikçe darbeler olurdu.
Yine aydınlar, demokratlar, yurtseverler vurulur, tutsak edilirdi.
Ama iki yıl, bilemedin üç yıl sonra ortalık durulur, hayat normale dönerdi.
Hukuk işler, tutsaklar beraat eder, kaldıkları yerden mücadeleye devam ederlerdi.
Biz, ”Türkiye’de yargıçlar var” diye övünürdük.
Hani bir türkü vardı ya?
”Gül menekşeye karışmış
Küskün olanlar barışmış
Taze fidanlar erişmiş”
Biz bu yerlerden gideli
Gurbet ellere düşeli” diye devam ederdi.
Ama son on yılda Türkiye’de
Gül menekşeden ayrılmış
Küskün olanlar çoğalmış
Taze fidanlar ezilmiş, çiğnenmiş, öldürülmüş.
Özgürlük; kadını eve kapatmaya, doğurabildiği kadar doğurmaya indirgenmiş.
Derste, mecliste, yargıda, orduda tesettür, çarşaf serbest, kısa etek, pantolon, yasak.
Kadını cinsel araç gören kafanın hükmettiği bir sapkınlık her alanda kök salmakta.
Sunucuların giysisinden bile tahrik olan ehlileşmemişlik karşısında suskunluk.
Ömründe bir sayfa hukuk üzerine yazı okumamış kişi kendisini hukuku düzenlemeye yetkili kılmış.
Başından belli değil miydi, bunların amacı?
Hani unutmayanlar hatırlarlar:
23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramında temsili olarak başbakanlık koltuğuna oturan çocuğa gönlünden geçeni, olmak istediği düzeni vurgulamıştı.
”Yetki sende. İster asarsın, ister kesersin.” diyen kafa çağdaş olabilir mi?
Sandıktan aldığı yetkiyle her dilediği bağnazlığı yapma haklılığına öylesine inanmış ki.
Eleştirilmeye kapalı
Eleştiren gazeteci ya işsiz, ya hapis seçimi.
Sanatı ahlaksızlık
Uygarlığı dinsizlik
Yargıyı; karşıtları yok etme aracı
Yasamayı; sırf kendine ait tebaa
Kitabı bomba
Dini her alanda kazanç kapısı
Yalanı ilke
İftirayı karakter
Sayanların pençesindeki Türkiye’miz
Kolay kandırılmalarına rağmen çaresiz halkım.
Yaka yaka bitiremediğimiz ormanlarımız.
Hoyratça kirletmeye direnen denizlerimiz
Yine de bağrımıza bastığımız bozkırlarımız.
Her baskıya karşı inançla dayanan:
Aydınlarımız
Gençlerimiz
Kızlarımız
Kadınlarımız
Aydınlık bir Türkiye’den yana, çoğu ile henüz tanışamadığımız fikir akrabalarımız
Kalbimizin yarısını orada bırakarak döndük.
Burada;
Yabancı mıyız?
Gurbetçi miyiz?
Yeni yerliler miyiz?
Göçmen miyiz?
Belirsizliği içinde ”Eşit Haklar Mücadelesine devam” diyeceğiz.
Gençlerimizin gür sesi hem orada hem burada andımız olacak:
Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!
Yıldız AKALIN
GÜNCEL
Az önceABD
Az önceGÜNCEL
Az önceGÜNCEL
Az önceALMANYA
11 dakika önceABD
1 saat önceGÜNCEL
7 saat önce