YEDİKULELİ SEMT

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

YEDİKULELİ SEMT

İlkokuldan başlayarak eğitim ve öğrenimini Almanya’da yapmış, Almanca yazan yazarlar edebiyat camiasında yerlerini alıyor. Ürünlerin içeriği Alman ve Türk kültürü birleşimini teşkil ediyor.

Başarılı gençlerimiz birinci nesli gözlemlerken toplumda gelecekleri için deneyimleri arttı. Tek kültürde yetişen gençlerden daha hızlı zor, ama oldukça zengin birikimli 
büyüdüler.

Konuk işçilerin ihtiyaçlarını gönderen ve kabul eden ülke tam olarak karşılayamadılar. İleriye dönük uyum şartları verilmedi. Türkiye için döviz, Almanya için iş önemliydi. Onların Almanca öğrenmesi için imkân sağlanmadı. İlk defa Feridun Zaimoğlu birinci neslin, ikinci ve sonraki gelecek nesillere sağlam temel hazırladığını Leylâ romanında dile getirdi. Bugün Almanya’nın geldiği ileri formunda göçmen işçilerin emeklerini hatırlattı, her iki toplumun dikkatini çekti.

Yurtdışı Türkleri alanında görev alan veya ilgi duyanlar için kitapları mutlaka Türkçe ’ye çevrilmelidir.

Alman işçilerin yapmak istemediği zor işleri icra eden ilk nesilden geride kalan az sayıda insanın sevinç gözyaşlarına sebep olan başlığıma aldığım romanı olmuştur.
Almancası Siebentürmeviertel olan bu romanla Stiftung Preußische Seehandlung tarafından Berlin yılın edebiyat ödülü verilmiştir. Yazarın bir söyleşide dile getirdiği gibi finansal ödülden ziyade kendisine fahrî olarak konuk profesör ünvanıyla Freie Universität’inde Heiner Müller – Gastprofessur ödülü ile birleştirilen bir sömestre ders verme imkânı sevindirmiştir. 2004 yılında da ders vermişti. 

Bu ödül dorukta bir ödüldür, her çıkan kitabını ve gazetelerde yazdığı edebiyat konulu makalelerini ilgi ile takip ediyorum. Ürünlerinden bazıları tiyatro ve sinemaya uyarlanmıştır. Aldığı ödüller saymakla bitmez.  Eserleri altı dile çevrilmiştir. Okuma günlerinde yer bulamadığım için geri döndüğüm olmuştur.

Feridun Zaimoğlu, 1964 yılında Bolu’da dünyaya geldi. Almanya’ya geldiğinde henüz yedi yaşındaydı. Sanat ve Humantıp okudu.

Ödül aldığı romana hazırlama üç yıl sürdü, babası Türkiye’de arşivlerde araştırmasına yardımcı oldu. Bu semtte yaşadığından dolayı malzeme toplaması kolaylaşmıştır.

Roman ustaca, şiirsel akıcı bir dille yazıldığı gibi adeta resim çiziyor. İstanbul’u 1930 yıllarını çevre, şehir hayatının köye benzediği zamanı anlatıyor. Semt insanları çok çeşitli etnik ve iman gruplardan oluşuyor. Çoğu Birinci Paylaşım Savaşı’nda göçenler şehrin nüfusunu oluşturuyor.
                           -2-

Mustafa Kemal Atatürk, 1933 – 1939 yıllarında Einstein’in kendisine yazdığı bir mektuptan sonra çok sayıda Hitler rejiminden kaçmak zorunda kalan Alman bilimsanlarını korumaya alarak, bilgi ve becerilerinden faydalandı.
Romanın kahramanı Wolf, henüz altı yaşındadır, annesini doğumu esnasında kaybetti. Babasıyla birlikte babasının iş arkadaşının İstanbul Yedikuleli Semt’inde yanında sığınma imkânı buluyor. Baba görevli ve zorunlu olarak Ankara’ya gidiyor. Evi olmadığı için Wolf’u yanına götüremiyor. Kaldığı aile onu kendi oğullarından ayrı tutmuyor.

Wolf’un alışana kadar çektiği uyum sorunu bizim Almanya’da çocuklarımızın çektiği sıkıntılara çok benziyor. Geçici gibi başlayan önlem sürekli oluyor. Babasıyla mektupla haberleşiyor, sığındığı ailenin çocuğu gibi büyüyor. Okula gidiyor, arkadaşları arasında saygın bir yeri ulaşması kolay olmamıştır. Hitler rejiminden kaçan çocuğa Hitler’in oğlu lâkabı tuhaf görülüyor. Kendisine babalık yapan Abdullah Bey’in toplumda üstlendiği rolü kavrayınca durum tehlikeli olmaya başlıyor.

Yedikuleli Semt’te dinler, kültürler, özlem ve hayaller yan yana, bazen de birlikte barış içinde yaşamış. 
İstanbul’un otuzlu yıllarına, tarihe bir bakış, semtin kapısını aralıyor. Güzellikleri, sorunları akıcı bir dille anlatılıyor. Sorun toplum içinde kadınlara uygulanan katı sosyal ve dinî kurallardan kaynaklanan sıkı kontrol oluyor. Başka türlü yaşam tarzına hoşgörüsüz davranma problem olarak mozaik görüşün altında yatıyor.

Haberlerde, tartışma ve toplantılarda göçmen konusu gündemin birinci haber ve sorunu olarak işleniyor. Ege denizi bu son iki yılda sığınmacılara mezar olurken, Avrupa sayılarla uğraşıyor. Bu ortamda bilhassa empati duygusu aşırı olanlara soluk alma için bu romanı okumalarını tavsiye ediyorum. Sığınmacı yurtlarını yakanların beyni öyle yıkanmış ki, Almanların da göçmen olduğunu düşünemiyorlar. Onlar böyle kitapları okumaz, ama okur sever akademisyen ve politikacılar halkı sık sık tarihle yüzleştirebilirler. Tarihten dersler çıkarmak tekrar tekrar okumakla mümkündür.

23 Nisan Çocuk Bayramı’nda, Almanya’da ailesiz gelen 6000 Suriyeli çocuk kaybolmuştur, onları düşünüyorum.

Hoşça, okuyarak kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                

Henüz kitaplığınızda yoksa, lütfen hemen tedarik ediniz:
Feridun Zaimoğlu, Siebentürmeviertel,
Verlag Kiepenheuer und Witsch, Köln, 2016 
ISBN 978-3-462-04764-6
www.feridun-zaimoglu.com 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.