YAZMA TUTKUSU

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Müzikli Şiir Okuma Akşamı II, makaleme Dr. Ertekin Özcan’ın samimi, açık şekilde yorumunu okuduğum günden beri zihnimde bu yazıyı hazırladım. Soruları şöyle sıralıyordu:

 
“Biz bunları yazıyoruz ama, etkisi nasıl oluyor? İzleyici, şiir sever yazılanları nasıl değerlendiriyor? Okunuyor mu, sözün kısası yazdıklarımızla kendi kendimizi mi tatmin ediyoruz? Yoksa bunlar yayınlanan kitap ya da elektronik gazetelerin sayfaları arasında mı kalıyor, yaygınlaşamıyor mu?”
Her sanat dalında sanatçı ürünlerinin beğenilmesini arzu eder. Resim, müzik gibi yazı sanatında olduğu gibi yazarın yaşadığı zamana tanıklık ettiği sanatçının ölümünden sonra ortaya çıkmıştır. İnsanlık tarihi geçmişte yazılanlardan ders almıştır.
Birinci nesil olarak bize düşen görev gelecek nesiller, onların içinde de kanaat öncüleri, yol gösterenler vardı diyebilsinler.
Türkçe yazmayla hâlâ Türkçe bilen nesle sanatçılarımıza kaynak veriyoruz. Onlar Almanca da yazsa yazılarında bizden aldıklarını iki kültürü harmanlayarak topluma veriyorlar.
 
Şansımız Almanya’da politikanın aşağıdan yukarıya işlemesi. Türk kökenli politikacıları çocuklarımız yazdıklarımızdan faydalanıyor.
Almanca yazan bir Türk gazetecinin Ertekin Özcan’a söylediği şu söz geç te olsa yazılanların alıcılara ulaştığını gösteriyor. “Sizin 10 yıl önce yaptığınız eğitim reformu ile ilgili önerileri Alman yetkililer PISA Araştırmaları sonucunda yeni yeni anlamaya ve tartışmaya başladılar.” Bu sözler örgütsel çalışmaların doğru olduğunu onaylıyor. Olumlu dernek çalışmalarını yazılarımda ortaya çıkarıyorum ki diğer derneklere örnek olsun.
 
İki Almanya’nın birleşmesi işleyen uyum politikasına sekte vurdu, akıntı engellere takıldı. Milliyetçi düşünceler arttığı bir zamanda uyum projelerinde maddi kısıntı yapılması eğitim öğretimde çocuklarımıza çok zarar verdi. Aşağı yukarı yirmi sene yeni öğretmen işe alınmadı. Okullarda çalışan Türk senato öğretmenleri emekli olunca çocuklarımız okullarda kimsesiz kaldı, velilere dilinde kültüründe yol gösterici kalmayınca okul aile toplantılarına katılamadı. Bilhassa o zaman Batı Berlin’de alman öğretmenler de emekliye ayrılınca, öğrenciler hiç deneyimi olmayan Doğu Berlin’den gelen alman öğretmenler konuk işçilerine doğuda uygulanan katı ayrımcılığı çocuklara uyguladılar. Doğu Batı sorunu tabu yapıldığından dolayı bilhassa Berlin’de sorun örtülü kaldı. Olan öğrencilere yüklendi, onların bu ağır yükü yalnız omuzlayamayacakları aşikârdı.
 
Yazma sorumluluğunu genç yazarlara yetişmeleri için zaman vermek açısından hissediyorum. İkinci bir sorun kadın yazarın gazetelerde az olması. Bazen adını kapatarak makaleyi okursak, sanki cinsiyeti tespit edilebilirmiş gibi algılıyorum. Kadınlar duygularını daha iyi, gizlemeden açıklıyorlar. Makalelerine hem nesnel hem duygusal içerik kazandırıyorlar.
 
Korkarım Aziz Nesin misali borca başlarsam yazımın sonuna zor gelirim. Ben de Türkiye’de halkın vergisi ile yatılı okulda okudum. Dedem Galip Hoca babamı her gün köyde okul olmadığı için şehre derse götürmüş. Babam köyümüzde hem eski hem yeni tikçe bilen tek kişiydi, muhtar meclisinde uzun yıllar kâtiplik yaptı. Yalnız ailede değil sülâlede okumayan kız çocuğu bırakmadı. Hayatı kızları okula götürüp, getirmekle geçti, diyebilirim.
Berlin’de Eğitim Öğretim Senatörlüğü ‘nün Türk öğretmenlerin yetişmesine çaba ve emeğini en iyi bilen şahit olan Ertekin Özcan’dır. Böylece her iki ülkeye de borç ödemek görevimiz.
Didim’de ailelere ders verildiğini okuyunca, yazılarımın okunduğuna inanıyorum. Bu yaz posta sorununu yazmıştım. PTT müdürü değişiminde her halde etkisi oldu, diye düşünüyorum.
Bilgiler, olaylar ve haberler hem sayıca çok yoğun hem de çok çeşitli. Bazı önemli olaylara bilgilere gazetenin arşivi vasıtasıyla okur dur, diyebiliyor. İki üç yıl önce yazılan bir makaleye yorum veya soru gelebiliyor. Birbirini gözden kaybeden dostlar, akrabalar gazetemiz aracılığı ile birbirlerini buluyorlar. Yaptığım kitap tanıtımında bir öğrenci öğretmeninden haber aldığı için sevindiğini yazdı.
Elbette çok okura ulaşmak tüm yazanların arzusu. Teknolojik gelişmeler okur sayısını sanal gazetelerde sayabiliyor. Yayın yönetmenimin elinde ölçek var elbette. Ama bir okur da olsa, niteliğine bakmak gerek. Aldığı bilgilerle ne yaptığına bağlı. Konsoloslukta çalışan bir meslektaşım, Pazartesi günleri yazınızı bekliyor, bu hafta nasıl bir konu seçtiğinizi merak ediyorum, demişti. Bir kişi için dahi yazılarımı zamanında göndermeyi ilke edindim. Altı yıl arayla Didim’de iki kere dizüstü bilgisayarımız çalındığı halde, zamanlamaya dikkat edip başkalarının bilgi sayarı ile haftalık yazımı gönderdim.
Her karşılaşmamda okudukları, fikirleriyle yazılarımı destekleyen, teşvik eden nesnel eleştiri yapan emekli öğretmen arkadaşlarım kaynak olarak kitap gösterdiğimin çok olumlu olduğunu söylüyorlar. Bana yazmam için konu veriyorlar, araştırıp okumamı öneriyorlar. Bu önerileri çok ciddiye alıyorum.
 
Sevgili Ertekin, yalnız senin içindeki çocuğu uyandırmak için bile olsa, yazmaya devam edeceğim. Yüzde yüz inanarak yaptığımız güzel işlerin başkaları tarafından doğrulanması, güzelliğinin onaylanması istememiz sosyal varlık olduğumuzdandır. Çoğunluk alman toplumun bunu takdir etmesi zordu, hâlâ zor azınlık olarak oldukça kuvvetli bağırmak gerekiyor.
 
 
Ama biz birbirimize bu onuru esirgemeden iyi ve olumlu etkinlikleri, sanatı güzel örneklere umutsuzluğa kapılmadan gücümüz, sağlığımız izin verdiği müddetçe devam etmeliyiz, diye düşünüyorum.
 
Ayrıca artık köşe yazılarımın kitap yapılması gerektiğini söylediği söz bir yıldır aklımda.
 
Yeri gelmişken, son CHP Milletvekili ile Türk Sosyal Demokratların yaptığı toplantıda parti içi eğitimin önemi çok belirgin bir şekilde ortaya çıktı. Bütün Türkiye’de politik eğitim, öğretime ihtiyaç var. Didim’de yaptığı seminer yaygınlaştırılmalıdır.
Sevgili okurlarım, Didim’de CHP Semineri yazımı arşivde bulup, tanıdığınız politika ile uğraşan dostlarınıza elektronik olarak yollamanızı rica ediyorum.
Bir emekli öğretmen buluşmasında, birisi burada politika konuşmayalım, deyince hani derler ya nerdeyse küçük dilimi yutacaktım.
 
Politika yalnız politikacıların işi değildir, siz politika yapmazsanız, başkaları sizinle politika yapar.
Aziz Nesin
 
Bu sözle nokta koyma şansım var, böyle büyük yazarlar biz yazanların öğretmenidir.
 
 
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.