YAZAMAYAN YAZAR

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Basınımızın eskilerinden ve ekranların renkli yüzlerinden biri olan Mehmet Ali Birand’ın konuşmalarındaki anlatım bozuklarını yazmaya sayfalar yetmez. Birand’ın, Posta Gazetesinin 2 Ağustos 2012 tarihli sayısındaki köşesinde yazdıklarını inceleyelim bakalım.
”Suriye’deki dehşetten kaçan göçmenlere gereken ilgiyi göstermiyoruz ve buraya geldiklerine pişman ediyoruz.” Böyle yazmış basınımızın usta(!) kalemi. Tümcenin ikinci bölümündeki ”…pişman ediyoruz” yüklemine, ”Kimi?” sorusunu yönelttiğimizde yanıt alamıyoruz. Tümce, ”…göçmenlere pişman ediyoruz.” anlamı vermekte. Oysa şöyle olmalıydı tümce: ”Onları (göçmenleri) pişman ediyoruz.”
”… ileride Suriye’de büyük Türk düşmanı lobi oluşturacağımızı anlarsınız.” Bu tümcenin tamamı çok uzun ve anlaşılmaz. Burada anlatılmak istenen ”büyük Türk’e düşman lobi” mi, yoksa ”Türk düşmanı büyük bir lobinin oluşacağı” mı? Sözcükler, anlamına ve görevine uygun kullanılmadığında böyle anlam karışıklıkları da ortaya çıkar.

”Aslı, Kilis’deki kampları dolaşmış.” Tümcesinde, ”Kilis’deki” yazımı yanlış, ”Kilis’teki” biçiminde olmalı. Sert ünsüzlerden sonra gelen süreksiz yumuşak ünsüzler (c, d, g) sertleşir. Sözcük özel ad da olsa kural değişmez. Bu kuraldaki amaç, söyleyişin kolaylaşmasıdır.
”Günde veya birkaç günde bir su geliyor ve tabii kimseye yetmiyor.” Bu tümcenin neresi düzgün, diye düşünüyor insan. ”Su, bazen günde bir, bazen de birkaç günde bir mi geliyor” deseydi bu anlam karmaşası olmayacaktı. Yine burada kullanılan ”tabii” sözcüğü, ”Doğada olan, doğada bulunan” anlamına gelir ki yanlış kullanılmıştır. ”Elbette, doğal olarak, işin gereği olarak” anlamındaki ”tabi” nin kullanılması doğru olurdu.
”Okullar, bilgisayar kursu kurulmuş.” Yazılarında konuşma dilini kullanmayı yeğleyen yazarımız, anlaşılmaz bir tümce daha kullanıyor. ”Okullar” sözcüğünden sonra üç nokta koyup sonrasında büyük harfle başlayarak sürdürse tümcesini ya da ”okullarda” dese yanlıştan kurtulacak.
”Ancak beceriksiz bürokrasi bir türlü çalıştıramıyor. Devletimizi küçük düşürüyor.” ”Beceriksiz bürokrasi” neyi çalıştıramıyor? Bu sorunun yanıtı yok tümcede. Okuyucu anlamalı yazarın usundan geçeni. İkinci tümcede ”Devletimizi kimin küçük düşürdüğü” belli değil. Bunu da okuyucumuz nasıl olsa anlar, ne gerek var anlatmaya? Oysa birinci tümceden sonra virgül koyup sürdürse anlatımında bu yanlış olmayacak.
”Milli Eğitim Bakanı Ergin’e duyurulur.” Nerdeyse her gün televizyonda haber okuyan, köşe yazıları yazan, siyasetle ilgili programlar hazırlayıp açık oturumlar yöneten birinin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’le Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i karıştırması hoş görülebilir mi? Diyelim ki dalgınlıkla yazılmış, ülkemizin en çok satılan gazetesinin düzeltmenleri ne iş yapar?
”Ya yuhalanır veya domates yağmuruna tutulur.” Bu tümcenin başında kullanılan ”ya” bağlacından sonra ”ya da” nın kullanılması daha güzel ve doğru olurdu. Gerçi ”ya da” ile ”veya” bağlaçları anlamdaştır; ancak ”ya… ya da” nın kalıplaşmış kullanımı bozulmamalı.
”Uzun yıllardır süren bir kampanyanın, bir birikimin sonucudur.” Tümcesinde kullanılan ”yıllardır” sözcüğü, zaten ”uzun” anlamını vermektedir. Bu nedenle ”uzun” sözcüğü gereksizdir.
”Yeni kadrolar ve yeni yaklaşımlar görev başına gelecek.” ”Görev başına gelecek” değil, ”görev başına geçecek” olmalı. Ayrıca görev başına yaklaşımlar değil, insanlar geçer. İnsanlar da olaylara karşı kendilerince yaklaşımlarda bulunurlar.
”Şu anda TSK’ nın 404 muvaffaz personeli yargılanıyor.” ”Muvazzaf” sözcüğünün böylesine yanlış yazılması anlaşılır gibi değil. Eğer diliniz yabancı sözcüklere dönmüyorsa Türkçesini kullanın, ”görevi başında” deyin.
”Bu yılki Askeri Şura toplantısında bundan önceki yılların bir bilançosu yapılacak.” Tümcesinde ”şura” sözcüğü, ”şûra” biçiminde olursa amaca uygun kullanılmış olur. Bu biçimiyle gösterme adılı olur, bu da tümceyi anlamsızlaştırır.
Yazısı baştan sona anlatım bozukları, yazım yanlışlarıyla dolu bir yazarın(!) bunca yıldır gazete köşelerini, televizyon ekranlarını işgal etmesi ne acıklı değil mi? Konuştuğu, yazdığı anlaşılmaz birinin kamuoyunu yönlendirmesi ülkemizin neden bu durumlara düştüğünün de bir yanıtı aslında. Ortaokul düzeyinde bile olmayan bir Türkçe ile yazar olmak, ancak ülkemize özgü bir durum.
Anadilini kullanamayan birine aydın denir mi? Birçok köşe yazarının, televizyon yorumcusunun rüzgâra göre yön, mevsime göre renk değiştirmesinin nedenini daha iyi anlıyor muyuz acaba?

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.