YAŞAMA DAİR

ABONE OL
18:44 - 01/10/2020 18:44
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Düşmanlarımız herkesten evvel subayları öldürürler.

Mustafa Kemal Atatürk
“Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla tutuklandı. Takdir Yüce Türk milletine aittir.”
Medya ve basında sembol olan bu sözleri soruşturma salonunun arka kapısından çıkmayı reddederek ön kapıdan çıkan İlter Başbuğ söyler. Tutuklukta ilk sabahı 6 Ocak 2012 Cuma günü. Rahat uyuyarak geceyi geçirmek için hayat sanatçısı olmak gerek. Suçsuz olduğuna inanan insanın bir yanda acı, öfke diğer yanda haklı çıkacağına olan inancı onu ayakta tutacaktır.
Prensip, kural ve ilke tüm yaşamında özel veya iş alanda kimliğine ait olmuşsa bir plân çizer insan. O da karar başlığı altında kendine bir çizelge, yol gösterici yapar.
Hem fizikî hem ruhsal sağlığını çocukları, eşi, seven dostları için yapabileceği yaşam biçimi koruyacaktır. Daha önemlisi Türkiye tarihine geçecek mesajları iletmek amacı. O halde kalıcı olması yazılı olarak mümkündür.
Herkes yazamaz, yazma da bir sanat koludur. Her sanat kolu gibi yazımda beslenme ister. Yazabilme yeteneğini ortaya çıkarma okumayla mümkündür. Okuduğunu yaşam deneyimine ilâve eder, buna tahsilde temel güç verirse harmanlama sonucu yazılar ortaya çıkar.
Belirli günlerde basına verdiği açıklamalarında Türk halkı İlter Başbuğ’un çok güzel, akıcı bir dili olduğuna şahit olmuştu. Fakat Suçlamalara Karşı Gerçekler kitabında daha yakından tanıyor okur. Kitap 304 sayfa iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde Tarihe Düşülen Notlar, 72 sayfa. İkinci Bölüm Çalınan İki Yılda Yazdıklarım. İlk bölümde 6 alt başlık, ikinci bölüm 51 alt başlıkta yazılmış. Her alt başlığa bir makale yazılabilir. Fazla dağıtmamak için Yaşama Dair alt başlığa 9 sayfaya yorum ve duygularımı yazmaya karar verdim.
Edebiyat tarihine geçeceğini, kendisine devam ederse şair sıfatının da verileceğine inanıyorum.
Cezaevinde yaşam yiğitçe ve onurlu olmalıydı. Görüşme günleri kapalı, ama buna rağmen haksızlıkları ve acıları birlikte yaşayan ve paylaşan ailesiyle görüşme ona güç verecektir.
Okuma rahatlığına erişmek ancak bunaltıcı üçgeni kırmakla mümkün. Dava süreci, televizyon haber ve programları ile gazeteler üçgenini kırarak başka uğraşılar bulmak. Spordan başka okuma vakit bolluğunda mümkün.
 
 Yaşama dair  İlk yılında 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal ve Atatürk kitabını iki cilt olarak yazıp bitirince, şiir yazan şairlerin biyografi yazılarını ve şiirlerini okur. Bir gün yaşamak acı çekmektir, diye düşünürken dizeler dökülür, ilk şiiri Sevgi ve Acı ile şairliğe adım atar.
Yazma bir insanı sonsuzluğa götürür. Ölümden korkmamayı öğretir. Cezaevinin beton duvarlarını aşan duygu ve düşünceler halkına ulaşır. Yazmaya dikkatini veren insan küçük hesaplarla etkilenmez. Alıntı için izin almadığım için bu ilk şiiri yazamıyorum, ama bir gün besteleneceğine inanıyorum.
Şiirde güneş kelimesi geçmese de ben onu şöyle özetledim. Doğan güneşe selâm ver, her şey o bir günün içindedir, gece gündüz, acı sevgi, varoluş yok oluş ve yetmiş yaşında ilk şiir denemesine inanmakta.
Mesafe şiirinde Türkiye’yi şiirde aynı kelimeyi çeşitli anlamlarla oynamayı beceri ile yapıyor.
Nazım Hikmet’e yazdığı Nazım’a şiirinde haksızlığın ve zulümlerin onu yurtdışına sürgüne gönderdiği yetmemiş gibi Anadolu’da bir çınar altı esirgendiği için halkı adına utandığını yazıyor. Utanmak ayıp değil bu ülkede.
Sevgili Başbuğ Paşa, bu satırları okurken Sizin iki yıl iki ay zamanınızı çalanlar adına utanacak daha çok sayıda yurtsever insan, sanatçı çıkacak, diye düşünüyorum. Türk Milleti’nde sınıfta kalanları saymakla bitiremiyor. Hep dimdik ayakta duranlar cezaevindeydi, onlar ne eğildiler ne de büküldüler, demekle haklı olduğunuzu zaman çok yakında gösterecektir. Teknoloji öyle ilerledi ki arşivleme dönemi hafızalara yardım edecek.
Türk Gençlik Birliği ve onu destekleyen dernekler sınıfta kalmadı, Sizin için sık sık sokaktaydı, ama Almanya’ya sorunu anlatma hayli zaman aldı, zira Avrupa kendi sorunlarıyla çok meşgul. Öyle ya fakirin kaybedeceği bir şeyi kalmazken, zengin varlığını kaybetmekten korkar. Bu korku diğer olumlu duygulara açık olmayı engeller. Ayrıca Türkiye’de ölümü cezayı göze alarak sokağa çıkan gençler, haksızlığa zulme karşı Sizi ve diğer yurtseverleri devamlı yüreğinde gündemde tutan Cumhuriyet Gazetesi ve Ha-ber.com köşe yazarları gibi yazarlar sınıfta kalmadı.
Azap Yolu şiirinde yaşamın dümdüz bir yol olmadığını anlatıyor. Yol virajlı yamaçları tırmanmak aşmak gerek, koşmak koşmak hiç yorulmadan. Günahsız insanlara açılan sabır yolu, Aşık Veysel’in açtığı hüzünlü uzun ince yola pek benzemiyor.
Ayak Oyunu şiirinde Türk halkına derslerin en etkilisini veriyor.
Hâkim suçluya ayağa kalk, diyor. O hiç oturmadı, zaten dimdik ayakta duruyordu. Kahramanlar ayakta ölür. Oturanlar rahattır, ayakta olanlar ya hareket halindedir veya harekete hazırdır. Dik duranlar bu ülkede sevilmez. Bu sözü doğrulamıyorum. Kitapta Sokrates’in Tarihi Savunması veriliyor, bugün olanlarla karşılaştırılıyor.
Aslında ayakta duranlar hiçbir yerde sevilmez. Zamanımızda aynı düşüncede olmayanların düşüncesine katlanabilen demokrasiler var.
En gelişmiş demokrasi Almanya’da, buna rağmen herkes her istediğini söyler, ama sonucuna katlanmak şartıyla. Hoşa gitmeyen söz söyleyen bazen işinden olur işi değiştirilir veya toplumda dışlanır. Aradaki büyük fark sözü için kimse cezaevine atılmaz.
Bugün kabul görmeyen bir söz ve düşüncenin doğruluğu bazen yıllar sonra ortaya çıkar. Cesur olan sonuçlarından korkmaz, tarihe not düşülür. Sokrates tam 2400 yıl sonra Atina’da sembolik bir mahkemede aklandı.
1914 yılında savaş bütçesini reddeden tek milletvekili sosyal demokrat Karl Liebknecht (1871-1919) idi. Tarihe notu düşmesi Almanya her iki Dünya Paylaşım Savaşı’nı kaybettikten sonra mümkün oldu.
“Ey halkım, hukuksuzluğa karşı çık, doğrul, gayrı yeter de!”
İlker Başbuğ
Hoşça Kalın!
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Kaynak:
İlker Başbuğ, Suçlamalara Karşı Gerçekler,
Kaynak Yayınları No. 695, İstanbul 2014
Sayfa 61-69 ve tavsiye kitap
ISBN: 978-975-343-827-8

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.