0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Nazi Almanya’sında korkunun ve umursamazlığın sonucunun nerelere varacağı, papaz Martin Niemöller; ”Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler. Ama etrafta benim için sesini çıkartacak kimse kalmamıştı” diye anılarında yazarak, insanları aynı yanılgılara düşmemesi için uyarmıştı.
Almanya’da faşizm, yıkıldı gitti. Ama, Niemöller’ler Dünyan`ın her tarafında olduğu gibi Türkiye’de de yaşamakta ve çoğalmakta.

Değiştiler diye desteklenerek, alkışlanarak, pohpohlanarak iç ve dış desteklerle iktidara getirilen AKP hükümeti bugün ülkeyi; ‘’Ya kayıtsız şartsız bana biat edeceksiniz, yada yok olur gidersiniz” noktasına getirdi.
Hele anketlerde gittikçe düşüşe geçtiği belirdikçe, yüzlerindeki maskeyi çıkarmakta gecikmedi.
Türkiye, bugün her alanda korku bataklığına sürüklenmekte.
Devletin tüm kurumları işgal edilmiş durumda.
Başbakan, ” benim bakanım, benim valim, benim belediye başkanım….” söylemleri ile onları ne gözle gördüğünü alenen ortaya koymaktadır. Bakanlar Kurulunda konuşulan bir konu medyada yazılınca; ‘’Bu altı bakanın kim olduklarını söyleyin altısınıda kapı dışarı koyayım” diyerek, bakanlarını kendi malı gibi görebilmektedir.
Meclis oturmunda pankart açan muhalefeti cezalandırmadığı için, TBMM Başkanlık makamına futursuzca girerek Meclis Başkanını azarlama hakkını kendisinde görebiliyor. Halbuki, Meclis Başkanı, Başbakandan önce geldiği halde. Ama cumhurbaşkanını, meclis başkanlarını, bakanları, millet vekillerini tek başına belirleyen tek seçici olursa elbette onları kendi ayarında ve değerinde göremez.
Yasama ve Yürütme, AKP iktidarınca tamamen teslim alınmış, Ordu, hukuk dışı üretilmiş belgelerle safdışı edilerek; ‘’Biz istersek herşeyi yapacak kudretteyiz!” havasını yaymakta.
Besleme basın, kiralık gazeteciler, neo-liberal çakma proflar, ortaklaşa hazırladıkları ABD destekli tefrikaları, kanıtsız, temelsiz yayınlamakta, bu sayede semirdikçe semirmekteler.
Şimdi sıra getirmek istedikleri, kendi düzenlerinin en tehlikeli engeli olarak gördükleri yargıyı ram altına almaya odaklandılar. Hiçbir hukuk devletinde yaşaması olanaksız bu rejim, ancak hukuk ortadan kaldırılırsa yaşama olanağı bulur.
Öyle bir hukuk düzeni ki, yargı siyasi partinin, hele Hukuk Devleti ile sorunu olan bir partinin emrinde.
AKP iktidara geldiğinden beri Adalet Bakanlığı ABD odaklı tarikat elemanlarinda.
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu ( HSYK) bu bakana bağlı. bakan veya müsteşar toplantıya katılmazsa karar alınamıyor. Alınan kararlar bakanın onayı ile işlerlik kazanabiliyor. Bakanlığın bu siyasi iktidarca atanmış müsteşarı HSYK’nın tabii üyesi. Bakanlık Müfettişleri bu bakanın atadığı ve bu hükümete yakın kişiler.
Demokrasinin olmazında olan laikliği kabul etmeyen, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu yargı kararıyla kanıtlanmış bir parti. Üstelik bireylerin oluşturduğu vatandaşlar toplumunun ulus kavramı yerine cemaat yığını tutkusunda olan düşünce hukuku ve hukuk devletini özümseyemez. Zaten özümsememiştir.
Bu nedenledirki, yargıyı ve hukuk adamlarını safdışı ederek hedefine ulaşmak için her türlü akıl almaz, hukuk dışı tertipleri gözü kara uygulamaya koymaktadırlar.
Artık, bütün savcı ve hakimler, bakanın atadıkları müfettişllerin oluru ile yasalara uyarlanmış kılıflarla dinlenmekte, dinledikleri telefon kayıtlarını yandaş medyada yayınlamaktalar..
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili’nin dinlenmesinden sonra, AKP’nin hoşuna gitmeyen mahkeme kararlarını veren hakim ve savcılar hakkında soruşturmalar açıldı, dinlemeye alındı. Özel, hayatları bile magazine dönüştürürülüp basına iletildi. Yargıtay gibi hukukun ve yargının tepe noktası bir hukuk kurumu bile hiç bir yasa maddesine uymayan yöntemlerle dinlenmesi artık durumun vehametini kaçınılmaz olarak ortaya konmuştur. Dinlemelerin gerçekleştirildiği birim olan TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) Başbakana bağlı kurumun başkanı yasal olmayan yollarla dinlemeleri örtmeye çalışırken bile taraf olduğunu, ‘’ altı yıl başbakanı onlarda dinlediler” diyerek AKP’ye bağımlı olduğunu açıklamaktan çekinmemektedir. Yargıtayın yasa dışı dinlenmesini;‘’Yargıtayı dinlemek istedik ama yargıtaydaki santralda olan teknik engelleme nedeniyle dinleyemedik ” diye öne sürdüğü bahane özürü kabahatinden büyük dedirtecek kadar vahim..
Ama, TİB başkanının beyanını Yargıtay Başkanı belgelerle yalanlıyor ve belgelerle kanıtlıyor.
Şimdiye kadar ne kadar savcı ve hakimin dinlendiği bilinmiyor.
İstanbul Başsavcısı bile dinlemeye alınıyor.
Sırf, ‘’Ergenekon soruşturması‘’ biçiminde sorulan soruya; ‘’Ergenokon adlı bir örgüt yoktur. Yargı daha karar vermeden suçlu ilan edilemez” diye yanıt verdiği için. Islak imza muhbiri bile başsavcıya değil ihbarını özel atanmış, başbakanın muteber savcılarına gönderiyor. Bugün adaleti sağlayacak yargı kendi güvenliğini ve yargı baımsızlığını koruyacak konumdan çıkarılmış, kendi hukuksal durumunu savunamaz duruma getirilmiştir.
O davanın savcıları hukuktan yana değil, iktidardan yana tutum sergiledikleri kanıtlarıyla belgelendi. Ama Adalet Bakanlığınca soruşturma izni verilmiyor.
Şimdi, daha açık olarak ortaya çıkıyorki Türkiye hızla sivil faşizme sürüklenmekte.
Bu düşünceye inanmadan destek verenler, laik cumhuriyetle zoru olanlar, korkudan AKP forması giyenler aldanıyorlar. Yarın hukuk, şeriat yollarına paspas edilirse papaz Niemöller gibi sizi kimse koruyamayacak.
Yazarları gazeteden kovmakla, şarap şişelerini mahzene depolayıp Umre’lere gitmekle paçanızı kurtaramazsınız.
Aklınızı başınıza alın, onurluca demokrasi mücadelesi vererek, hukuk devletine sahip çıkarak zor ama onurlu yolu seçin.
Onların gidecekleri ülkeler var!
Ama bizim sadece; Laik, demokrat, hukuk devleti özlemiyle tatlı vatan Türkiye’miz var….
Birlikte sahip çıkalım.
Yılana bin yaşasın derseniz, inanın mutlaka sizi de bulur!!!!

Yıldız AKALIN

Hessen Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu Başkanı