YARDIM SEVERLİK Mİ?  UTANÇ MI?

ABONE OL
11:27 - 23/10/2020 11:27
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Covit-19 farklı ülkenin yoksul halklarını ortak sorunları üzerinden birleştirdi.

Devletler, insanın sağlığına, eğitimine, sosyal yaşamına olan duyarsızlıklarını gizlemek için bir birlerini laboratuarlarda biyolojik virüs üretmek ile suçlayarak danışıklı dövüşlerini sürdürüyorlar.

Başarısızlıklarının bahaneleri ne mi?

“Covid-19 salgınına hazırlıksız yakalandık.”

Sermaye ve yönetme hâkimiyetlerini sürdürmek için  devlet bütçelerinin tamamına yakınını kullanarak  50 yıl, 100 yıl sonrasına savaş stratejilerinin planlamalarını yapıyorsunuz.

Daha az işçi ile daha çok kar etmek için robot işçiler geliştirme planlamaları yapıyorsunuz.

Daha çok kar etmek için genetiği ile oynanmış gıdaların satışının… Planlamalarını yapıyorsunuz.

Salgın hastalıklar konusunda dünya deneyimleriniz olmasına rağmen neden sağlık için planlama yapmadınız?

Yapmazsınız!

Neden mi?

Bu planlamadan kar elde edemeyeceğiniz için yapmazsınız.

İnsan sağlığı sizin için ne mi ifade ediyor?

Yoksul halkları sağlıksız gıdalar, kötü çalışa koşulları, kirli hava, beslenememe, iklim değişikliği, barınma koşulları, temiz suya ulaşamam kimyasal tarım…  Ortamları yaratarak hastalanmalarını sağlıyorsunuz. İlaç tekellerine para kazanacak pazarlar açıyorsunuz.

Kar ederek hastalandırıp, kar ederek iyileştirmeye çalışıyorsunuz.

ABD, AB, Rusya, Çin ve diğer işbirlikçi ülkeler covid-19 ölümleri karşısında çaresiz kaldılar.

KORONAVİRÜST VE KAPİTALİZİM BENZERLİĞİ

Covid-19 ulus, milliyet, inanç, renk, dil ayrımı yapmadan kendi varlığını sürdürmek için insanları öldürmeye devam ediyor. Kapitalizmim milliyet, inanç, renk, dil ayrımı yapmadan karına kar katmak için insanları sömürüye devam ediyor.

Emperyalistlerin, ne kendi ülke halkları, nede diğer dünya halklarının insanca yaşaması için çaba harcamadıkları açıkça görüldü.

Sanayi atıkların doğaya bırakılmasına, toprakların kimyasallar ile zehirlenmesine, suların kirletilmesine, tohumların genetiği ile oynanmasına, sağlıksız gıda üretimine, ormanları yok edilmesine devam ediliyor.

Ülke orduları, uluslar arası askeri ve ekonomik kuruluşlar, yasalar ile korunan 300 dolayında aile dünyada yaşayan diğer insanların kazandıkları paradan fazlasını kazanıyorlar. Milyarlarca insanın sefaletleri üzerinden 300 dolayında aile saltanat sürdürüyor.

İşte sizin vicdanınız: Ölüme ihtimali var. Kurtarmak için zaman harcamayın. Ölüm riski az kurtula bilir. Tedaviye devam edin.

YARDIMLAR MI?

Dünya üzerinde yaşayan insanlardan birinin diğerine ekmek, aş, su dağıtmaları hayırseverlik olur mu?

Yardım severlik olur mu?

Vatanseverlik mi olur mu?

Bu, birileri zenginleşirken birilerinin yoksullaşmalarını seyredenlerin, duyarsız kalanların, vesile olanların utancı olmaz mı?

Zenginlik ile yoksulluğun arasındaki farkın kızıl ötesi hesaplanmaz olması kimin suçu?

Ülkeleri yönetenler “zenginler yoksullara yardım ediyor.“ övgüleri dizmeleri yerine “ insanları yardıma muhtaç durumuna nasıl düşürdük” diyerek kendilerini sorgulamaları gerekmez mi?

Halkın vergilerinin toplandığı havuzların yönetimi için siyasi partiler seçimlerden çıkarak hükümet kurarlar.

Hükümetler devletlerin yasaları üzerinden ülkeleri yönetirler.

Ülkelerde, vatandaşlar devlet güvencesi altında yaşam sürerler. Bu yasalar sosyal devlet sorumluluğu ile eşit uygulanmaz ise aynı devlet içinde yoksullaşan ve zenginleşenler olarak ayrışma ortaya çıkar.

Ekmeğe, aşa, suya muhtaç duruma getirilen yoksul halklar yardım bekleyen fakirler, halkın malı olan devlet imkânlarını kullanarak zenginleşenler yardım eden hayırseverler olurlar.

Zengin yoksul hakkı olan on kuruşu alıp kesesine atar.  Bir kuruşu yoksula tekrar sadaka olarak vererek yardım sever unvanı alır. Peki, yoksulun hakkı olan on kuruştan kalan dokuz kuruşu zenginin kendi kesesine atmasına ne demeli?

Bu eşitsizliği hangi din, iman, vicdan, yasa, kabul edebilir?

Bu insan benim ülkemde neden yoksul kaldı? Neden ekmeğe, yemeğe, giysiye, elektrik, su, dolmuş parasına muhtaç oldu?” Diyerek yetkililerin kendilerini sorgulamaları gerekmez mi?

Asıl burada yardıma muhtaç olan yoksul halklar değil, ülkeleri yönetenlerdir. Yöneticiler bilgi eksikliklerinin, yönetim beceriksizliklerinin yardımını almalılar.

Kendilerinde olmayan, fakat yoksulların vicdan ve duygularını kullanmak:

“veren el ile alan el bir birini görmemeli” Bu söylem öne çıkarılarak yoksulluk kader, alınyazısı, yaşam biçimi olarak olağanlaştırılıyor.

Demokrasiden, hukuktan uzak köleci, feodal toplumların ortaçağ karanlığı yönetimleri döneminde vicdan sahibi insanların gösterdikleri duyarlılık  bugün örnek gösterile bilinir mi?

Ev temizliğine gittiği karşı mahallede zengin ailenin aynı yaşıt çocuğunun oyuncağının, elbisesinin, okul çantasını eskidiğinde kendine verileceğinin bilen, her gün onları seyrederek çocuğuna götüreceği günü bekleyen bir annenin duygusunu bir misiniz?

Siz, hangi çağda yaşadığınızın farkında mısınız?

Halkın parası ile görkemli açılış törenleri, balolar, gösterişli yemekler, geziler, bağışlar, eğlenceler, hibeler… yapılan ülkelerde ülke insanı neden temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma düşer? Neden bir başka insanın yardımına muhtaç olur?

Yardımlaşma elbette insanidir. İnsanlar arası yardımlaşma ekonomik değil, sosyal yaşam alanları içinde olur.

Devletleri yöneten hükümetler halkına yardım yapmazlar. Sosyal devlet olma görevlerini yerine getirirler.

Devletler sosyal devlet olmak yerine, kapıları milyonlarca halka kapatarak yoksullaştırıp, yerli ve küresel sermayenin işbirlikçilerine devlet imkânlarını sunarak elde ettikleri sermayelerinin milyarda birini yoksula vermelerini reklamlaştırarak “hayırsever” yaratma görevi üstlenemezler.

NASIL YAPMALI?

Dünya yoksulları canlı cansız varlıklar ile doğal yaşamın sürekliliği için yaşadıkları gezegeni paylaşmalılar. İvedilikle eşit sosyal, siyasal, ekonomik hak ve özgürlüklerinin olduğu sosyal devletlerin vatandaşları olma bilgilerini bilince dönüştürmeliler.

Hadi hayırlısı…

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.