Tabii. bir de stadı terk ederken Başbakan’ın söyledikleri var ki, onlar da en az seyircinin yaptığı yanlışlık kadar yanlış. Ne demek ” Stadın kesin teslimi henüz yapılmadı..!” Bu tehdit değildir de nedir, aba altından sopa göstermek değildir de nedir..? Bu cezalandırma değildir de nedir..?

” Cebinizden bir kuruş çıkmadı..! ” ne anlama geliyor..? Maliyetin tamamını devlet mi karşılamıştır..? Böyle bir durum yok… Maliyet sponsorlardan karşılanmıştır ve aslında devletin cebinden tek kuruş çıkmamıştır. O halde bu lafın ne gereği var..? Eğer stadın yapımını TOKKİ gerçekleştirdi diye böyle bir laf sarf edilmişse, o zaman sormak lazım ” TOKKİ bu stadı ücret almadan mı yaptı veya maliyetin altında bir fiyatla mı..? ” Öyle bir durum da yok..!

Ama madalyonun bir de öbür yüzü var… Sekiz yılı aşan AKP iktidarında, Türk siyaseti ” Üslup ” değiştirdi…

Hatırlayalım;

Bir İsmet İnönü’nün, TBMM kürsüsünden Adnan Menderes’i ve icraatlarını eleştirirken kullandığı üslubu..! Veya tam tersi durumlarda Adnan Menderes’in üslubunu..! Daha sonraları Süleyman Demirel’in halka ve siyasi rakiplerine karşı kullandığı üslubu..! 70’li yıllarda Bülent Ecevit sayesinde Türk siyasetine giren ve siyasi rakipleri dahil tüm muhataplarına karşı kullandığı “Sayın ” ifadesini..! Hatırlayalım; o yılların sonlarına doğru, artan şehir içi terörü ve sağ sol kavgalarının sonucu günde ortalama 22 kişinin hayatını yitirdiği günlerde bile, gerek Süleyman Demirel’in Bülent Ecevit’e, gerekse Bülent Ecevit’in Süleyman Demirel’e hitap şekillerini ve uslublarını, hatta Alparslan Türkeş’in, ses tonunun tüm sertliğine rağmen hitap şeklini..! Hatırlayalım; Turgut Özal’ın siyasi rakiplerine hitabını..! Veya, Erdal İnönü’nün hitap şeklini..!

Daha sonraki yıllarda, iktidara gelen veya muhalefette bulunan partilerin liderlerini..! Ne Tansu Çiller’de, ne de Mesut Yılmaz’da böyle bir üslup bulunmazdı…

2002 yılında iktidara gelen AKP, Abdullah Gül’ün Başbakanlığı döneminde yaklaşık aynı üslubu sürdürdü ama ne zaman ki Recep Tayyip Erdoğan Başbakan oldu, üslup yavaş yavaş bozulmaya ve sertleşmeye başladı. İşte sorun da tam burada… Bir Başbakan’dan çok bir kabadayıya yakışan üslup ve müthiş bir hiddet… Dikkat ettiyseniz, gerek Deniz Baykal ve gerekse Devlet Bahçeli’nin üslubu da, Başbakan’ınkine paralel sertleşti… Bir de kullanılan hakaret dolu kelimeler, sıfatlar…

Mürteci, Hain, Meczup, Alçak, Hırsız, Şerefsiz, Yalancı, Sahtekâr…

Bu sözlerin kullanılmasının, sürekli çatışmacı bir üslupla ve sürekli bir gerilim politikasının uygulanmasıyla, Türkiye gibi bir ülkedeki toplumsal yapıya zararı dokunacağını, sosyo-psikolojik olarak toplumu gereceğini defalarca söyledik, yazdık.Gelinen noktaya bakın..! Stadyumlarda her zaman istenmeyen sertlikte olaylar olmuştur ama siz hiç bu kadar azgın tribünler izlediniz mi..? Sözüm ona manevi değerlere önem veren muhafazakâr bir iktidar var.

Türkiye’de herkes, bir şekilde, bir biri ile kavgalı. Kredi kartı borçluları yine af bekler hale gelmiş. Hayatını sex sektöründen kazanan kadınların sayısında müthiş bir artış var, hem de tüm eski doğu blok ülkelerindeki hayat kadınları akın, akın Türkiye’ye gelirken. Suç oranları, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş oranlara çıkmış. Devlet soygunları bizzat TBMM’den yönetiliyor…

Şimdi siz; böyle bir durumda, bu hükümete ve yönetimi boyunca ülkeye getirdiği sosyo-psikolojik yapıya, toplumsal değişime Muhafazakâr diyebilir misiniz..?

Türkiye’de Başbakan ve çevresi öyle bir ortam meydana getirdiler ki, bu durumu izah edebilmek için hepinizin aslını çok iyi bildiğiniz, ama benim burada başka türlü ifade etmeği uygun gördüğüm bir değimi kullanacağım…

Hoca öksürürse, cemaat hapşırır..!

Kalın sağlıcakla efendim…

 

M. Deniz Olcayto