YA DÜN DEĞİLDİNİZ, YA BUGÜN DEĞİLSİNİZ, YA DA..!

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Cumhurbaşkanı Christian Wulff etrafında yaratılan Basın Yolu ile Yıpratma kampanyasına biraz daha yakından ve meslek açısından ele alarak bakalım.. Ortaya atılan ve genel olarak, kamuoyunda tepki yaratabilecek iddiaların hiç birisi suç kapsamına girmediği gibi, suç olabilecek niteliktekilerin de ispatı yok..

Ama kamuoyunun kafası karışık ve hatta çoğunluk Christian Wulff’un istifa etmesi gerektiği görüşünde.. Bu çok akıllıca başlatılmış ve iyi planlanmış bir kampanya.. Planlayan ve başlatanın kim olduğu biliniyor.. Hele Türk kamuoyu çok iyi biliyor.. Hatırlayacaksınız, hani şu Marko olayı..!
17 yaşında bir Alman genci ailesi ile birlikte Türkiye’de tatil yaparken aynı otelde kalan bir İngiliz kızının odasında geceler.. Ertesi günü kızın annesi polise gider ve yaşı küçük olan kızının bu genç tarafından tecavüze uğradığını iddia eder.. Türk polisi de, ilk sorgusundan sonra Alman gencini tutuklar ve soruşturmayı derinleştirir. Vay..! Sen Türk polisi olarak nasıl bir Alman gencini tutuklarsın..? Olaya böylesi bir perspektiften girince, tüm Alman basınını da arkasına alır.. Açılan Türkiye aleyhtarı kampanya öylesi boyutlara varır ki, neredeyse iki ülke arasında diplomatik krize yol açmak üzeredir.. Aynı Christian Wulff olayında olduğu gibi..
Önce; bir bant kaydının özenle seçilmiş bölümü yayınlanır.. Dinleyen ve okuyan herkes, basına müdahale ve tehdit algılar.. Konuya böyle girince de, aynı Marko olayında olduğu gibi, tüm basını arkasına alır.. Ve kampanya da, Cumhurbaşkanını istifaya zorlama boyutlarına vardırılır.. Ama iddia edilenlerin hepsi geçmişe, yanı Christian Wulff’un Aşağı Saksonya Başbakanı olduğu döneme aittir.. O dönem de ise bu gazete ve gazeteci Christian Wulff’u desteklemektedir. Ne gam..? Kimse aşağıda soracağımız şu soruyu sormadan ve bir meslek, meslektaş refleksi ile saldırıya geçer..
Yahu arkadaşlar..! O dönemlerde siz gazeteci değil miydiniz..? Bu kişiyi tanımıyor muydunuz..? Bu iddia edilenleri hiç mi duymadınız, araştırmadınız da, şimdi yazıp çiziyorsunuz..? Demek ki ” DÜN GAZETECİ DEĞİLDİNİZ..! “
Çok genç yaşta başladığım bu meslekte 45, evet, evet yanlış okumadınız, kırk beş yılımı ardımda bırakıyorum.. Bu süre içerisinde sayısız talebem ve asistanım oldu.. Hepsine aşılamaya çalıştığım gazetecilik ilkelerinin önde gelenlerinden birisi, atılan her adımda, kendi ve çalıştığın kurumun çıkarları kadar da kumu çıkarlarını gözetmek, o çıkarlara zarar vermemeye çalışmak olmuştur.. Dün olan biteni, o zamanlar bilmemiş olmakla gazetecilik bağdaşmaz..! Çünkü; bugün bu kampanyaya katılan bütün yayın organlarının Aşağı Saksonya Eyaletinin Başkenti Hannover’de büroları, muhabirleri, redaktörleri, stüdyoları (NDR) vardı, hala da var..
Belki; şu söylenebilir..” Biz o zaman bu söylentilerin yayınlanmasında ciddi bir kamu yararı görmedik..! ” Ya da ” Bu söylentileri araştırdık ama ciddi bir suç unsuru ve suç delili bulamadık..! “
Ama o zaman da şu soru ortaya çıkıyor..
Yahu arkadaşlar..! O dönemde olmayan kamu yararı, bu dönemde nasıl oluyor..? O dönemde olmayan suç unsuru ve delili, bu dönemde var mı..? Varsa açıklayın da hepimiz bilelim…
Bu suç unsurlarını ve delillerini yayınlamakta, ciddi kamu yararı bulunmaktadır. Bunları açıkça yayınlamak da, gazeteciliğin başta gelen görevidir, bir basın ilkesidir. Bilip de yayınlamıyorsanız, bu yaptığınızdan dolayı, size ” BUGÜN GAZETECİ DEMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR..! “
Ya da şu olabilir. Sadece Aşağı Saksonya Başbakanı olan bir kişiyi, duyumları, dedikoduları, yayınlayarak, kampanya açarak istifaya zorlamak bu yayın organlarına fazla bir şey getirmezdi, çünkü onlar tüm Federal Almanya’da yayınlanıyor. Âmâ; Federal Almanya’nın Cumhurbaşkanı öyle değil.. O tüm Federal Almanya’yı ilgilendiriyor. Bu kampanya katılanlara tiraj ve reyting getirir. Hele bir de, tüm muhalefet partileri bu işin içine ” Mal bulmuş mağribi ( Mağrip ülkelerinin halklarına verilen isim ) ” gibi balıklama atlarsa, işin tadına doyum olmaz..! Bir de işin şu boyutu var..! Kamuoyuna, iş adamlarına, büyük şirketlere ve özelikle de, politikacılara ” Aba altından sopa göstermek..! ” Yani; ” Benim ve bizim ( basının ) çıkarlarına dokunmaya kalkma, reklam ver ve aksatma, yoksa Cumhurbaşkanı olsan seni rezil eder, koltuğundan indiririz..! “
1960’lı 70’li yıllarda Türkiye’deki etkili gazetecilerin mantık yapısı..! ” İki kelime yazarım, geleceğini karartırım..! “
Bu iş bir bilek güreşine dönüştü değerli okurlar. Bu işin ” BASIN ETİĞİ ” ile ne kadar bağdaştığını sizlerin takdirlerine bırakıyorum ve yerimin dolmasına rağmen, affınıza sığınarak şu küçük anekdotu eklemek istiyorum.. Hatırlayacaksınız.. Birkaç yıl önce Berlin’de bir ” Döner Skandalı ” patlamıştı. Bugünkü kampanyanın amiral gemisi ile ikiz kardeş olan bir gazetenin çok eskiden tanıdığım ve çok etkili bir ismi ile telefonlaşıyoruz. Kendisine, gazetesinde yazılanların gerçeği yansıtmadığını belirtip, gerçeği tüm ayrıntıları ile anlatıyorum. Cevap : ” Bugün döner üretimi ile et tüketimi, tüm McDonald’s ve Burger King’in toplam et tüketiminin iki katına çıkmış durumda.. Onlar bizim grubumuza milyonluk reklamlar veriyorlar am dönercilerden tek kuruşluk reklam görmedik..! ” Döner konusuna, ” Döner Cinayetleri ” başlığı ile bir başka yazıda değineceğiz…
Kalın sağlıcakla efendim..
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.