YA BENDEN YANASIN YA DA KARŞISIN!

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Millete hizmet ediyorum yutturmacası altında devletin temel ilkelerine, kurumlarına, cumhuriyete savaş açanlar, taktiği kimden alıyorlar acaba!

Bugün Türkiye’de olup bitenlere bakınca Antonio Gramsci’nin Marksist devrimin başarısı için oluşturduğu teorik modelin ve taktiklerin Türk devlet sistemini değiştirmek için kullanıldığını görüyorum.

AKP’liler ve cemaatten insanlar bu klasik Marksist teorisyenin çalışmalarını incelemiş olabilirler mi, sanmıyorum. Her türlü taktiği kendilerine öğreten CIA, Mossad ve İngiliz MI5 danışmanları varken gerek yok..

Ama yüzde 87 si Türk olan toplumun, Türk Devleti’ni değiştirmek isteyenler, modeli ve taktikleri ondan alıyor gibi davranıyorlar. Yüzde 5 lik etnik azınlık din kisvesi altında Türklerin devleti ile oyun oynuyor. Yığınlar da din’in o ulvi anlamı ile biat ediyor.

Peki Gramsci ne demişti? Ona göre her toplumda iktidarlar sistemin sürekliliğini sağlamak için yönetilenlerin rızasını (Consent) almak zorundadırlar.

Bu rızanın verilmesi kesildiği zaman ancak o zaman sistemi değiştirmek mümkün olabilir.
Yani sanıldığı gibi sistem sadece kaba kuvvet ile ayakta tutulamaz, rızanın verilmesini sürekli kılan ideolojik mekanizmaların da güçlü olması gerekir.

Yine Gramsci’ye göre iki tür savaş vardır. Bir tanesi manevra savaşı diğeri de pozisyon savaşıdır. Klasik anlamıyla savaşa daha yakın olanı yani kaba güç içerip tarafların alanda yüz yüze gelmelerini anlatan kavram manevra savaşıdır.

Ancak sistem değiştirmekte çok daha önemli olanı pozisyon savaşıdır. Bu, insanların beyinleri üzerine verilen kültürel bir savaştır. Bu savaşta sistemi değiştirmeye uğraşan taraf zihinler üzerine ve kültür üstünde bir hegemonya kurmaya başladığında sistem çökmeye hazır hale gelir. Belki yine de son darbeyi vurmak için bir manevra savaşı gerekebilecektir. Ama ondan önce sistem beyinler ve kültür üstündeki hakimiyetini kaybetmiş ve fiilen çökmüş olacaktır. Türkiye bu aşamaya sürüklenmiş midir?

Kimse açıkça söylemek istemiyor ama Türkiye’de uzun süredir bir iç savaş yaşanıyor.
Devletin omurgasını-sistemini değiştirmeye kararlı unsurlar, bugüne kadar ki yanlış uygulamalardan haklı olarak şikayet edenleri de yanlarına alarak, bir pozisyon savaşına başladılar. Amaç devlet sistemine rıza verilmesini sona erdirmek.

Adım adım planlı programlı bir biçimde devlet sevgisi, vatan sevgisi, Türklük sevgisi, asker sevgisi, cumhuriyet sevgisi ve Atatürk sevgisi, darbeci olmak fikriyle özdeşleştirildi.

Bu medya provokasyonu ve özel yargı uygulamaları ile desteklenen bir siyasi ve ideolojik saldırı ile yapılıyor.

Saygı sevgi, hoşgörü, anlama bilinçli bir şekilde ortadan kaldırılıyor. Ben ve öteki. Ya benden yanasın ya karşısın. ABD’nin Bush Doktrinin temel sloganı ne yazık ki AKP’nin temel yaklaşım tarzı olmuş durumda..

Ama bundan daha da önemlisi beyinler ve kültür üstüne yapılan pozisyon savaşının sonuçlarıdır.

Türkiye’nin entelektüel gücünü ve arzusunu yıkmaya çalışanlar var..Bu devletin temel kabullerini değiştirmek isteyenler açısından son derece başarılı bir operasyon ama aynı zamanda Türkiye açısından son derece tehlikeli bir gelişmedir.!

Çünkü bu sistem çökerse hepimiz, hep birlikte altında kalacağız. Gözü dönmüşcesine saldıranlar bu basit gerçeği maalesef göremiyorlar. Batı stratejik merkezlerinde hazırlanan senaryo bu.

Çocuklarımızın geleceğinin bu ülkede olması gerektiğinden, bunun olmaması için herkes elinden geleni yapmak zorundadır.

Bazı gazete manşetlerini, soruşturmaları, davaları, siyasi çekişmeleri izleyince bunları düşündüm.

Bilmem siz acaba neler düşünüyorsunuz. Sanırım, ekonomik çöküntü, çocuklarınıza iş, gelecek endişesini öncelikle olarak düşünüyorsunuz. Haklısınız!

Zaten ülkenin temel ekonomik sorunlarını gündemden çıkarmak, insanları gereksiz, anlamsız, mantıksız tartışmalar içine çekmek istemelerinin temel nedeni de bu değil mi ki!!

Günün Sözü: Rehavete kapılma, kendini güçlü gördüğün an gerçekte en zayıf anındır.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.