VATANSEVERLİKLE – VATANHAİNLİĞİ SINIRI

ABONE OL
18:07 - 01/10/2020 18:07
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

VATANSEVERLİKLE – VATANHAİNLİĞİ SINIRI

Türkiye Cumhuriyeti  Ulusal Kurtuluş Savaşında binlerce vatan evladını kaybetti.

Devleti Osman-ı  Ali’yi yöneten feraset yoksunu padişahlar İstanbul saraylarında cariyelerle zevki sefa sürerek dönüp arkalarına baktıklarında üç kıtadan ellerinde kala kala sarayları ve onları kuşatmış işgal güçlerini buldular. 

Ordusu dağıtılmış, silahları elinden alınmış, toprakları dört bir yandan işgal edilmişti.
1881’deborçlarını artık ödeyemeyecek duruma düşerek devletin iflasını  ilan etmişlerdi.
Duyun-u Umumiye ile Osmanlı’nın vergilerine, ürünlerine el konularak borçlar alınıyor, gerisi saraya veriliyordu.

Borçlara, devletin kasasının tam-takır olmasına rağmen cariyelikten sultanlığa getirilen padişah kapatmaları adlarına saray yaptırıyorlardı.
1918’de Osmanlı bu durumdaydı.

İşgal güçlerine dalkavukluk yapan saray soytarıları ile sözde din adamı şeyhülislam Mustafa Sabri
İngiliz Muhipleri üyesi olarak Kurtuluş Savaşına karşı tutumdaydı.

11 Nisan !920’de Şeyhülislam Dürrizade Abdullah; ”Kurtuluş Savaşının padişaha karşı bir ayaklanmadır. Kuvay-ı Milliyecilerin katli şeriata uygun olup bunların Yunan askeriyle savaşıp ölmelerinde şehit sayılmayacağı…”  Fetvasını veriyordu.

Bunun yanında Ankara Müftüsü M.Rıfat Efendi, Amasya Müftüsü Tevfik Efendi, Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi ve bir çok din adamı Mustafa Kemal’i desteklediler.

Hatta Hacıbektaş’ta ki Alevi-Bektaşi önderi Cemalettin Efendi Mustafa Kemal’e bağlılığını ve tam destek vereceğini duyurdu.

Kurtuluş Savaşı sadece işgal kuvvetlerine karşı değil, içerideki işbirlikçi isyan, düşmanla birlikte Kuva-yı Milliyecilere saldıran hainlere karşı da yapılmıştır.

Onlar, sarayın biat odalarında sefahat artıklarından midelerini doldururken, işgalci subayların önlerinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarına küfrederek ikbal arayışındaydılar.

Mustafa Kemal önderliğinde halk, sadece evlatlarını vatan için ölüme göndermekle kalmadılar, boğazından, çocuklarının rızıklarından kısarak Ulusal Kurtuluş Savaşına cephede, cephe gerisinde olağanüstü  destek verdiler.

Kurtuluştan sonra 19 Mayıs 1919, 23 Nisan 1920, 29 Ekim 1923, 30 Ağustos 1922 tarihleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde oybirliği ile Ulusal Bayram olarak kabul edildi ve Ulusal Bayramlar olarak kutlandı.

Ta ki, AKP -Gülen ortaklığı ile TSK’ye, aydınlara, Atatürkçülere, Laik Cumhuriyetten yana olanlara karşı kurulan kumpaslarla Laik Türkiye’yi savunmasız bırakana kadar.
O günden sonra başta cumhurbaşkanı ve başbakan her ulusal bayram günleri ya hasta oldular ya da örnek aldıkları Arap Şeyhlerinin saraylarında vakit öldürdüler.

İktidarlarının ilk yıllarında karşıt söylemlerini tepkilere göre ayarlarken, son zamanlarda tellallarınca açıkça söyletmeye başladılar.

AKP Genel Başkanının danışmanı, Kadir Mısırlıoğlu Kurtuluş Savaşına karşı çıkarak Bir TV Programında;( İ. Melih Gökçe’nin televizyonunda)

”O  savaşta keşke Yunan kazansaydı. O zaman ne Hilafet yıkılırdı, ne şeriat kaldırılırdı, ne medrese lağvedilirdi, ne hocalar asılırdı.” Diyerek vatana ihanet suçu işlerken, cumhuriyet savcılarının kılı bile kıpırdamıyor, Saray’dan esecek rüzgara göre eğilip bükülüyorlardı.

Hele iktidardan en ufak bir karşı duruş ortaya konmuyordu.

Hükümetin bu sessizliği ”Sukut ikrardan gelir.” Atasözüne örnek olacak bir tavırdır.

Aynı Meczup yine bir TV Kanalında bu kez Alevi yurttaşlara saldırıyor ve Alevilerin öldürülmelerini destekleyerek;

”Keşke Alevileri hepten bitirselerdi.”  Diye alenen soykırım ve nefret suçu işleyebiliyordu.
Bütün bunlar olurken yüksek yargı Rize’de AKP Genel Başkanı ile çay toplarken, Danıştay’ın kadın başkanı AKP Genel Başkanı karşısında heyecanla ilik yeri olmayan cübbesini iliklemeye çabalıyordu.
Artık 15 Temmuz’un kontrollü olduğu su yüzüne çıkmışken TV Kanallarında yazar, gazeteci, hukukçu kimlikli AK Troller, gerçekleri ters yüz etme çabasıyla açıkça vatana ihanet suçu izlemekten çekinmemekteler.

Eski AKP MYK üyesi Ayhan Oğan “Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan’dır. Yapılan YAŞ toplantısı yeni bir Türk Silahlı Kuvvetleri’nin inşasıdır.” Diyerek Atatürk Türkiye’sinin yıkılıp Tayyip Erdoğan Türkiye’sini kurduklarını söylemesine tepkiler üzerine AKP yönetimi; ”O kendi düşüncesidir, AKP’yi bağlamaz.” Açıklamasını yaptılar,
Ama sonradan parti soruşturmasına gerek dahi duymadılar.

Gandi Hindistan’ı, Castro Küba’sı, Mao’nun Çin’i Mustafa Kemal Atatürk’ü model lider alırken,
Fas, Tunus, Cezayir; Atatürk gibi bir lider düşlerken;

Irak’lı din adamı İyad CEMALEDDİN; ”Irak’a Atatürk gibi bir lider gerekir. Irak’ı birlik içinde tutmanın tek yolunun Laikliktir.” Derken;

Atatürk’ün Laik, Çağdaş, bağımsız Türkiye’sinin sağladığı olanaklarla hakim, savcı, milletvekili, bakan, başbakan hatta cumhurbaşkanı olup ilkel, zalim, dini baskı aracı olarak kullanarak ülkenin zenginlik kaynaklarını emperyalizmin talanı karşılığı şaşaalı saraylarda sefa süren Vahhabi bozuntularına, çöl bedevilerine özenmek, onları örnek almak hangi aklın, hangi vicdanın, hangi ahlakın göstergesidir?

Vatanseverlikle, vatan hainliğinin sınırı bu olsa gerek! 

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.