UYANMAK, DİRİLMEK ZAMANI DEĞİL Mİ?

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hala alkışlıyorlar.
Hala yaşa varol diyorlar
Ne ilginç bir halk!
Tarlası Kurudu olmadı,
Fabrikası Kapandı olmadı,
Aç, Kaldı olmadı,
İşsiz Kaldı olmadı,
Kapkaça Uğradı olmadı,
Babalar gibi Her Şeyi Satıldı hala UYANMADI,
Terörist başına sayın dedi askere kelle dedi tepki vermedi.
Müslüman katleden ABD askerine dua etti yine anlamadı
Askere çuval giydirildi ses vermedi.
Askerlik yan gelip yatma dedi yine uyanmadı.
Gerekirse papaz elbisesi giyerim dedi, onu müslüman zannetti.
Vatandaşa ananı al da git dedi yine tınmadı.
Hayret ki ne HAYRET!!!!!!!!!!”

Yapılmak istenen ne? İstanbul baro başkanlığının açıklamasında konu ele alınmıştı.
Toplum kaygı verici ölçüde kutuplaşmaya sürüklenmiştir. Bir toplum sözleşmesi olan anayasa değişikliği için olmazsa olmaz olan Asgari uzlaşma ortamı sağlanmamıştır. Bu durum Anayasal geleneklere aykırı olduğu gibi tamamen iktidarın ve bir kısım yandaşlarının karanlık niyetlerine dayanmaktadır.

Bu süreç katılımcılık ve çoğulculuktan uzak ve diğer siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine, meslek odalarına kısaca halka dayatmaya dönüşmüştür.

Bu girişimin, Türkiye’de olağanüstü dönemler dışında iletişim özgürlüğü, özel hayatın gizliliği ve adil yargılanma hakkı gibi en temel hak ve güvencelerin en ağır ve sistematik biçimde ihlal edildiği ve bu iktidar partisi tarafından başlatılmış olması kaygıları daha da artırmaktadır.

Türkiye’de yargı bağımsızlığı’nı daha da güçlendirmek yönünde öncelikli ve zorunlu olarak yapılması gereken köklü reformlara gereksinim varken, salt HSYK ve anayasa mahkemesi gibi yargının üst kurumlarında yapısal değişikliğe gitmenin bir yargı reformu olarak tanımlanması olanaksızdır.

Siyasi iktidarın özellikle son yıllarda yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan bir tavır içinde olduğu, yargıyı kuşattığı ve Adalet Bakanlığı’nın HSYK’nın çalışmalarını bilinçli olarak engellediği kamuoyunca endişeyle izlenmektedir.

İktidar partisince dayatılan anayasa değişikliğinin amacı, kendisine ayak bağı olarak gördüğünü ifade ettiği yüksek yargı organlarını tasfiye etmek ve iktidara bağlı bir yargı yaratmaktır.

Bu yöntemle ve bu amaca yönelik olarak yapılmak istenen anayasa değişikliği, Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve Anayasanın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

Yapılmak istenen, Cumhuriyetin temel niteliklerini ortadan kaldıracak ve ülkeyi otoriter bir yönetim biçimine götürecek olan bir rejim değişikliğidir. Eş söyleyişle dayatılan antidemokratik uygulamalar kurumsallaştırılmak istenmektedir. Ancak bu rejimin adı demokrasi olmayacaktır.

Siyasal İktidar, anayasa değişikliği paketi ile kuvvetler ayrılığı sisteminden kuvvetler birliği sistemine geçişi amaçlamaktadır. Böylece bağımsız olması gereken yargı,siyasal iktidarların denetimine ve güdümüne girecek, hukuk devleti olma niteliği ortadan kalkacaktır. yasamanın ve yürütmenin, dolayısıyla

Katılımcı ve çoğulcu bir süreç içinde gelişmeyen, temel bir Uzlaşmaya dayanmayan ve bu nedenle milli iradeyi yansıtmayan böyle bir anayasa değişikliğinin ve bunun bütün olarak halkoylamasına sunulmasının, özünde yöntem olarak sakat olacaktır. Bu şekilde yapılmak istenen bir halkoylaması süreci; gerçek anlamda halkın görüşünün sorulması değil, bir dayatma ve aldatmaca olacaktır. Kısaca siyasi iktidar Özgürlükler ve haklar ülkesi yaratmak için değil iktidarını daha da güçlendirmek, Yargı erkini vesayet altına almak, antidemokratik ve baskıcı bir düzen kurmak istediği için bu yönde değişiklik yapmak istemektedir. Bu değişikliğin gerçekleşmesi durumunda ne Anayasa’nın ruhu ve ne de Demokrasinin adı kalacaktır.

Bu tehlikeli gidişe dur demek ve yapılmak istenenlerin karşısında olmak sağduyulu ve ülkesini seven her vatandaşın görevidir.

Günün Sözü: Olan bitenlere anlam veremeyen insanın, aklında eksiklik vardır.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.