USTANIN GERÇEK HİKAYESİ

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye’de olası savaşı unutturmak, ekonomik krizin etkilerini uyutturmak ve Taksim Gezi Parkı olaylarında imajı bozulan başbakan için şimdi “Usta’nın Hikayesi” adlı gerçekle ilgisi olmayan, komik bir film yapıldı. Ustalarının zedelenen itibarını iade amacı taşıyan yandaş kanalların yaptığı bu filme çıkan bazı kişiler de vıcık vıcık yağ damlatarak, konu mankenliğinde bulundular.

Öte yandan, yıllar önce bu ustayı destekleyenler, televizyonlara çıkartanlar şimdi medyadan kovulunca akıllarına demokratlık, laiklik, cumhuriyetçilik hatta Atatürkçülük gelmektedir. 1990’lı yıllarda Fettullah Gülen denen vaiz hakkında övgü dolu yazılar yazanlar, bugün belki gerçeği görmüşlerdir ya da değişen koşullara uyum sağlamak istemişlerdir. İşte ülkemizde akademisyen, gazeteci, sanatçı geçinen bazılarının, zamanında usta ve cemaate yaptığı bilinçsiz övgüler ve destekler bugünlere gelmemize neden olmuştur. Atatürk’ün bize öğrettiği dik durmayı, çıkarları için eğilmek olarak algılayanlar, bugün yaşadığımız yeni ortaçağ görünümünün de hazırlayıcılarındandır.
“Usta’nın Hikayesi”nde gerçekler yoktu, hep övgüler ve bol miktarda yağ vardı. Usta; belediye başkanıyken, ehliyetsiz araba kullanan oğlu, 11 Mayıs 1998 tarihinde yayalara yanan yeşil ışıkta geçen sanatçı Sevim Tanürek’e çarpar ve ölümüne yol açar. Kazadan hemen sonra olayın olduğu cadde belediye ekipleri tarafından baştan aşağı yıkanarak, 35 metre fren izi dahil her türlü kanıt bir anda yok edilmiştir. Burak Erdoğan, 21 yaşındayken 2000 yılında Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nden ‘askerlik yapamaz’ raporu almıştır. Daha sonra 2007 yılında yaklaşık 4 milyon dolar değerinde bir gemicik ve 2012 yılında 10 milyon dolar değerinde başka bir gemi alarak yaşamını sürdürmektedir. Ustanın kızı da yüksek ücretle babasının danışmanıdır. Zaten usta ve ailesi, dünyanın en zenginleri sıralamasında önlerde bulunmaktadır.

Usta için, İstanbul Anakent Belediye Başkanlığı yaptığı döneme ilişkin TBMM Başkanlığı’na ulaşan fezlekelerde “görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlamaları yer almaktadır. 1994 yılında İstanbul Anakent Belediye Başkanı olmasından, milletvekili seçildiği 2003 yılına kadar geçen sekiz yılda 84 suçlama kayıtlara alınmış, bunlardan yalnızca birinden beraat etmiş, hakkındaki 20 suçlamadan “Rahşan Ecevit’in affı” ile kurtulmuş ve diğer 63 suçlamadan ise, dokunulmazlık sayesinde şimdilik kurtulmuştur.

Usta, büyük kurtarıcımız Atatürk’e, demokratik ve laik cumhuriyetimize düşmandır. Yaptığı her konuşma ve açıklamada mutlaka eski dönemlere kötü söz söyleme alışkanlığı vardır. Kendisinden önce Türkiye’de hiçbir şey yapılmadığını, ülkenin kalkınmadığını söyler durur. Ama sayısal veriler acımasızdır ve ne yazık ki insanın gözüne gözüne girer.

AKP iktidara geldiği zaman 1 TL olan ekmeğin kilosu, 2.90 TL oldu. 1 kilo et 4 TL iken, şimdi 24 TL oldu. Benzinin litresi 1.50 TL iken, şimdi 5.05 TL oldu. 12 kg ev tüpü 19 TL iken, şimdi 75 TL oldu. Dolar 1.55 TL iken, şimdi 2.10 TL oldu. Euro 1.58 TL iken, şimdi 2.70 TL oldu. 270 milyar TL olan dış borç, 720 milyar TL oldu. 32 milyar TL olan dış ticaret açığı, 135 milyar TL oldu. Ustanın AKP’sinin yönetimindeki Türkiye’de altı milyon kişi asgari ücretle çalışmaktadır. Çalışanların %70’i yoksulluk sınırının altında ücret almaktadır, yaklaşık on milyon işsiz vardır. 741 fabrika ve ulusal değerlerimiz özelleştirilmiştir. Ustanın, dünyadaki 17. büyük ekonomi dediği Türkiye’nin gerçekleri yoksulluktur, açlıktır, işsizliktir.

Ustanın AKP’sinin iktidarında başta eğitim, hukuk ve sağlık sistemleri olmak üzere, neredeyse herşey altüst oldu. PKK terör örgütünün başına ‘sayın’, şehitlere ‘kelle’ diyen usta, PKK terör örgütü ile mücadeleyi bırakıp, müzakereye başladı. ‘Komşularla sıfır sorun’ politikası izlemeye girişen usta, bir anda komşularla savaş politikasına yönelerek, dostsuz bıraktı ülkemizi. Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü yaptığı açıklamada bizim usta için; “Mısır’ın Batılı bir ajandan vatanseverlik dersi almaya ihtiyacı yok” demiştir. Ustanın iktidarında ülkemizin onuru ayaklar altına alınmıştır.

Alman makamlarının yüzyılın soygunu dedikleri ‘Deniz Feneri e.V’ davası için hazırladıkları iddianamede; muhtaç insanlara yardım adı altında birçok gurbetçiden 40 milyon Euro’nun üzerinde para toplandığı açıklanmıştır. 220 sayfadan oluşan iddianamede, sanıklardan birinin toplanan paraların bir kısmını, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na teslim ettiği yer almıştır.

Afganistan’da Hizb-i İslami örgütünün lideri İslamcı terörist Gülbeddin Hikmetyar‘ın dizinin dibinde resim çektiren usta, ‘küresel terörist’ diye anılan Suudi işadamı Yasin El Kadı’ya sahip çıkarak, kefil olmuştur. Filistin’deki Hamas terör örgütüne de sahip çıkmaktadır. İslamcı terör örgütlerini benimseyen ustanın yönetiminde ülkemiz ‘ileri demokrasi’ kandırmacasıyla, ileri faşizmin dibine vurmuş, baskı ve zulüm bu yönetimin ana karakteri olmuş, yurtsever aydınlar hapislere atılmıştır. Bu yılın Mart ayı başında ABD’nin Şikago kentinin caddelerinde dolaşan otobüslerde bazı teröristlerin resimleri vardı ve aralarında bizim ustanın da resmi vardı. Ustanın afişinde; “Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler kışlamız, müminler askerlerimiz. Bu ilahi ordu dinimi bekler… Benim cihadım bu, ya sizinki?” yazıyordu.

Geçtiğimiz günlerde ODTÜ’de çıkartılan olaylarda “Atatürk’ün piçleri nereye kaçıyorsunuz” diye bağıranların yanında, olimpiyat sunumunu Atatürk’ün sözleriyle süsleyen bu takiyyecilerin iktidarının ustası 1994 yılında; “Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok” demişti. İşte sap gibi durarak, emperyalist devletlerin işgal projelerinin eşbaşkanı olmakla övünen ustanın gerçek hikayesi böyledir. Usta, hastadır; usta deliğe süpürülecektir, yani usta postalanacaktır…

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.