UMUTLAR SOLMASIN

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

UMUTLAR SOLMASIN


Ülkemizdeki 17 – 25 Aralık Yolsuzluk Haftası’nın son gününde, ilginç ama çok acemi bir senaryoya tanık olduk. Bu haftanın baş aktörlerinden Tayyip Erdoğan, İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nden arabayla geçerken, aniden karşı şeridin korkuluklarında intihar etmek isteyen birini görüyor. Hemen arabayı durdurup, intihar etmek isteyeni yanına çağırıyor ve kendisine yardımcı olacağını bildirerek, ikna ediyor. Olay canlı yayınla duyuruluyor; yandaş ve paydaş medya bu haberi tekrar tekrar verirken, Yolsuzluk Haftası’nın son günü olan 25 Aralık unutuluyor, anılmıyor bile. 

Tayyip Erdoğan onlarca koruma ordusuna karşın, İstanbul’da gerekmedikçe araba kullanmaz, helikopter kullanır. Araç kullanması gereken yerlerde de yollar kapatılır. Tayyip Erdoğan’ın geçeceği yolda değil intihar etmek doğru düzgün arabayla bile gidemezsiniz, trafik kilitlenir. Ama bu defa akılları da kilitleyeceklerini sanmışlar.

İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı uçak park sahasında 23 Aralık Çarşamba günü saat 02.00 sıralarında bir patlama meydana gelmişti. Patlamada bir kişi hayatını yitirirken, bir kişi de yaralandı; beş uçak ve bir otobüste hasar oluştu. Güvenlik kuvvetleri uzun namlulu silahlarla ve çelik yeleklerle havalimanına çıkan tüm yollarda arama yaptı ama sonuç alınamadı. Bu patlamanın nedenine ilişkin günlerce resmi açıklama yapılmazken, patlamanın üzerinden dört gün geçtikten sonra PKK terör örgütünün şehir yapılanması adına bir açıklamada, havalimanındaki saldırıyı kendilerinin düzenledikleri duyuruldu.

HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Cumhuriyet’in ilk döneminde kapatılan tekke ve zaviyelerle ilgili kanunun yürürlükten kaldırılması için TBMM Başkanlığı’na 24 Aralık 2015 tarihinde bir kez daha kanun teklifi verdi. Ülkemizin çok büyük sorunları varken, kendi seçildiği ilde ve bazı bölgelerde sokağa çıkma yasağı uygulanırken, operasyonlar devam ederken, tekke ve zaviye yasağıyla ilgilenmek gaflet, dalalet ve hatta hıyanetle eşdeğerdir. 

AKP iktidarının çözüm süreci adını verdikleri açılım aldatmacasının sonucunda, silahlı başkaldırıda bulunup bir iç savaş çıkarmak isteyen PKK terör örgütü, Güneydoğu bölgemizdeki kent merkezlerine hendekler kazdı, barikatlar dikti, mayınlar döşedi, pusular kurdu, silah yığınağı yaptı, camileri yaktı, okulları ve hastaneleri bombaladı. Ayırım yapmadan vatandaşlarımızı öldürdü, evlerini yaktı, yıktı, yüzlerce insanı evlerini ve iş yerlerini bırakıp kaçmaya zorladı. Bu terör eylemleri sonucunda eğitim ve sağlık gibi devletin en önemli hizmetlerinde aksamalar yaşanmaya başladı. Yaşananların ardından doğal olarak bu isyanı bastırmak üzere harekete geçen güvenlik güçlerine karşı tepki duyanlar, PKK terör örgütü seviciliğine devam etmektedirler.

“Özyönetim isteyen gençler hendek kazıyor, bunda ne var?” diyen Selahattin Demirtaş gibi terör örgütüne destek veren siyasetçiler, topluma ölüm ve acıdan başka birşey veremezler. Emperyalizmin kucağına oturarak, ülkemizi bölmeye çalışanlarla barışın gelmeyeceğini artık anlamak gerekir. Şırnak’ta içinde 35 kişinin bulunduğu Kültür Merkezi ve Halk Kütüphanesi’ni yakanlar, ambulanslar gelirken bile kurşun sıkanlara ‘halk savaşçıları’ diyenler, Demokratik Toplum Kongresi’nin olağanüstü kongresinde özyönetimi tartışıp, devlete meydan okuyanlar, akan ve akacak kanların da baş sorumlularıdır. Terör örgütleriyle pazarlık yapılamayacağını anlayamayan ve bunlara ‘gerilla’ diyen zavallı beyinler, ihanetin tam ortasında yer almaktadırlar.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby, düzenlediği basın toplantısında “Türk Hükümetiyle PKK arasında politik bir süreç başlatılmasını umuyoruz” dedi. Kendi ülkelerine yönelik tehdit oluşturan terör örgütleriyle görüşmeyi kesinlikle kabul etmeyenlerin, Türkiye’ye görüşme önerisinde bulunmaları düşündürücüdür. Bu öneriye ses çıkarmayan sözde muhalefet partileri de bu kirli oyunun içindedirler. Bütün bu yaşananlardan sonra ülkemize yeniden Sevr antlaşmasını dayatmak isteyenleri hala anlayamayanlar da, bu kirli oyunda rol almaktadırlar.

Ülke olarak yukarıda sıraladığımız tüm bu olumsuz koşullar altında yolsuzluğun çemberinde, açlık ve yoksulluğun pençesinde, hukuksuzluğun içinde yeni bir yıla daha gireceğiz. Ancak ne olursa olsun asla umutlarımız solmayacak. 2016 yılının umutlarımızı yeşerteceği ve ülkemizdeki yaşam koşullarının iyileşeceği bir yıl olmasını dilemeliyiz. AKP iktidarının sona ermesi, sahte muhalefetin bitmesi, vatanını seven, tam bağımsızlıktan, emperyalizm karşıtlığından ve Atatürk ilkelerinden yana tavır koyanların ülke yönetiminde olması dileğiyle, sağlıklı ve mutlu yıllar…


Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.