ULUSAL EGEMENLİK

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ULUSAL EGEMENLİK

Dünyada toprakları işgal edilmiş,
Ülkeyi yönetenler saraylarında teslim alınmış,
Askerleri  dağıtılmış, silahları gasp edilmiş,
 Kul olmuş, ırgat olmuş, hanedanlarla ekinini, ekmeğini üleşmiş
Hiç almamış, hep vermiş cefakar, vefakar bir halkın
Umarsız kalmışken, tarlada ekinini derecek yiğidini
Saray haremine kapatmalar getirmek için çıktığı seferlerde kaybetmişken
Kadını, yaşlı erkeği aç, sefil
Ayakları yalın, gövdesi çıplak iken
Yüz yıllardır yaşadığı topraklar ayaklarının altından kayıp giderken 
”Artık her şey bitti ” Denirken;
Yaşlılar genceldi,, kadınlar kocalarının,oğullarının yerini alıp
”Gayrik yeter!”Dediler;
 Gözleri çakmak çakmak ışıldayarak kalpaklı sarışın bir kurda benzeyen Mustafa Kemal’in
Askerleri oldular!
Kadını gahi kağnıların arkasında, gahi yıkılıp kalmış öküzünün yerinde 
Cepheye silah, cephane taşıyarak, erkeği, kadını bir olarak, yedi düvele karşı durarak
(İhanete, korkuya teslim olanlara rağmen) 
Ve kendi kendini yaratan
Ulusal Egemenliğini kazanmış onurunu, bağımsızlığını canlarını vererek korumuş bir ülkedir;
Türkiye Cumhuriyeti 

23 Nisan 1920, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı 16.Türk Devletinin ilelebet yaşayacağı 
halkın kendi kendini yönetme hakkının verileceğini dünyaya duyurduğu tarihtir.
23 Nisan 1920, Ümmet yığınlarından oluşan hanedan hükümranlığından, özgür bireylerin oluşturduğu Ulus Devletin temellerinin atıldığı gündür.
Üstelik bu gün ”Yarının büyükleri çocuklara armağan edilmiş bir bayramın adıdır.”
23 Nisan artık bütün dünyada bir bayram olarak kutlanan bir gün olmuştur.
23 Nisan 1920 de Mustafa Kemal’in önderliğinde Ankara’da açılan BMM ile 19 Mayıs’ta başlayan Kurtuluş Savaşının halk temsilcilerince yasama ve yürütme yetkisini  kendi iradeleriyle almıştır.
Kurtuluş savaşı bu meclisten yönetildi.
İşgal Orduları Polatlı’ya kadar gelmişken bile bu meclis çalışmalarına Ankara’da kalarak devam etmişti.
Her karar o meclis çatısı altında yoğun tartışmalarla alınıyor, herkes düşüncesini açıkça söylüyordu.
Kurtuluş savaşı döneminde olsun, Kemalist devrimlerin uygulamaya konduğu günlerde olsun. ULUS kavramına, çağdaşlığa karşı olanlar hep olmuştur.
Gerektiğinde askerden kaçıp işgal güçlerinin yanında, kimi etnik ırkçıların yanında Türk Ordusuna karşı, aydınlara karşı hep ihanet cephesinde olmuşlar ve bugünlere kadar fırsat kollamışlardır.
Arap Şeyhleri, Çöl Bedevileri, Suudi Vahhabi hainleri Osmanlı’ya bile ihanet etmiş, Türk askerlerini uykularında boğazlayarak onları katletmişlerdir.
Her fırsatta Haçlı güçlerin yanında olmuş, Laik Cumhuriyet Türkiye’sine ve Atatürk’e düşmanlıklarını her fırsatta ortaya koymuşlardır.
Laik, demokrat, sosyal bir hukuk devleti Türkiye Cumhuriyetini bir Suudi Rejimine dönüştürmek için bir proje partisi olarak kurdurulan AKP, her geçen gün bu ihanet güçleriyle üzerine aldığı görevi uygulamaya koymaktadır.
 Gürcü olduğunu açıkça söyleyen birini başbakan ve Cumhurbaşkanı makamlarına kadar ulaşmasını, bir Arap kadını olan birini o ülkenin başbakan eşi, cumhurbaşkanı eşi fırsatını vermesini  sağlayan Laik Cumhuriyet rejimi olduğunu unutmaktadırlar.
Daha önceleri bu ülkenin yönetiminde milletvekili olarak, bakan olarak, başbakan olarak, cumhurbaşkanı olarak görev yapmış etnik kökeni Türk olmayan hiçbir devlet adamının Laik Cumhuriyetle sorunu olmamıştır.
AKP yöneticileri adım adım rejim karşıtı eylemlerin odağı olmayı sürdürmekte, her fırsatta Ulusal Bayramlara sudan bahanelerle (baş ağrısı, diş ağrısı) katılmamayı, anma ve kutlamaları yapmamayı ve giderek yasaklamayı dayatmaktadır.
AKP, Laik Cumhuriyeti yıkma düşüncesini gerçekleştirmek için Cemaatle, Bahçeli yönetimindeki MHP ile hem PKK ile- hatta doğrudan Öcalan, zaman zaman Kandil ile iş ve güç birliği yapmaktadır.
Bu kutsal ittifakçıların özelliği;
Babalarının, dedelerinin kurtuluş savaşında asker kaçakları, işgal güçlerinin iş ortakları, Arap Rabıta örgütünün maaşlı ajanları, imamları olmalarıdır.
AKP’nin yayın organı TRT’de bir meczup;
”Namaz kılmayanın başı kesilmeli” Derken aslında AKP’nin söylemeye cesaret edemediğini söylüyordu.
Ulusal Egemenliği savunamaz; ulus değil ümmetçilikten yanayken.
Çocuk Bayramının ögesi çocuklara tecavüz alınlarında bir lekeyken 
Yurtta Barış-Dünyada Barış yerine ilke edindikleri  Yurtta Savaş-Dünyada Savaş isterken
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını AKP’nin bayramı olmadığı için elbette kutlanmasını engellemek istemesi kendi ideolojisinin gereğidir.
Bu nedenle bu bayramı Laik Cumhuriyetten yana olan yurtseverler, vatanı için can verenlerin çocukları, babaları, eşleri, kardeşleri  yani Türk Ulusu yaşatacaktır.
Bu bir vatan borcu, insanlık borcudur.
CHP Yöneticileri ”hodri meydan ” tuzağına düşmek yerine Cumhuriyet değerlerine sahip çıkarak asli görevlerini yapmalarına odaklanmalıdırlar.
Halka güvenin
Güvenin ki onlarda size güvensin!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.