UCUBE!

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Daha önceleri Ankara Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek Ankara sembolü heykeli görünce, genel kültür düzeyini, ortaya koymuş; ‘’Böyle sanatın içine tükürürüm!” diyerek, heykeli yerinden söktürmüştü.

Ama o dönemlerde Ankara’da yargıçlar vardı. Savcılar cumhuriyet savcıları, yargıçlar hukukçuydular. Karar verdiler; ‘’Burası muz cumhuriyeti değil, hukuk devletidir!” deyince, İ.Melih Gökçek’e tükürüğünü yalamak, heykeli yerine koymak düşmüştü.
Her şeyi bilmeden bildiğine inanan imam eğitimli başbakan ondan geri kalır mı?

Kars’taki heykeli görünce celallendi ‘’ Bu ucube tez elden yıkıla!” buyurdu.
Bir koşu kendini Arap Ellerine gidip, Türkiye’den daha çok sevdiği Arap şeyhlerinden ılımlı şeriata katkılarından dolayı madalya bile aldı.

Seçim dönemlerinde, ekonomik kriz dönemlerinde Türkiye’ye gönderilen Arap patentli dolarların karşılığını sadakatle vermesinin bedelini bu kez de madalyalarla aldı.
Tayyip Erdoğan’ın ve Abdullah Gül’ün, Tüm dünya liderlerinin ziyaret ettiği, ama Atatürk devrimlerine düşman olduğu için Anıtkabir’i boykot eden Suudi Kralın kaldığı otele koşarcasına gidip, huzurda saygı duruşunda bulunmaları, bugüne kadar açıklanamamış pahalı hediyelerin ötesinde yeşil dolar desteği olduğu zaten biliniyordu.

Başbakan Araplarla hasret giderirken Türkiye’de şeriat kurulunun hazırladığı içki yasakları yönetmelikleri yürürlüğe konuyor, AKP artık AB kartına, muhafazakâr demokrat kartına gereksinimi olmadığını ortaya koymuş durumda. Bütün düşüncesi gelecek seçimleri neye mal olursa olsun kazanmak üzerine.
Ne gerekiyorsa, hedefe nasıl varılırsa tüm yolları deneyecek.
Kanlıda olur, kansızda.

Başbakana tüm benliği ile bağlanmış, eski devrimci, sonra demokrat, daha sonra da ılımlı şeriatçı sosyalist Ertuğrul Günay, başbakanın ucube sözünü eski, harabeler için söylediğini yemin- billâh ederek düzeltmeye çalıştı.
Başbakan daha bürgün geçmeden ‘’kim o benim adıma yorum yapan densiz” dercesine; ‘’Ben heykele ucube dedim” demez mi?
Ne yapsın Ertuğrul Günay?
Benim onurum bakanlık koltuğundan üstündür”der, bakanlıktan, vekillikten çekilir, çocuklarına, torunlarına sokağa onurla çıkacak bir geçmiş bırakırdı.
Ya da, ‘’ ben solculuğu devrimciliği tepeleyip, ılımlı şeriatçılığı seçerek elde ettiğim bu makamı anlamsız bir onur sözcüğüne feda edemem” diyerek yola devam’ı seçer.

Birçok eski solcu, şimdilerin dönekleri, liboşları gibi bir şey olmamışa yatar.
İkinciyi seçti. Kolay olmadı ama. Bir ara nerede olduğunu unuttu: ‘’ Ben Muhammed’e dedim k!” derkenki haline insan olarak acıdım.
Mersinde Anadolu Güzel Sanatlar ve Spor Lisesinde okul müdürlüğü kız ve erkek öğrencilerin birbirlerine 45 cm den daha yakına gelme yasağı getirdi.
İstanbul Bağcılarda Arif Asya İlköğretim okulunda bir öğretmen namaz kılmasını bilmeyen öğrencileri sınıfta bırakmakla tehdit ediyor.
Ucube bir kurum kararı ile AKP’nin iktidara geldiği günden beri uygulamaya koymak istediği içki yasağı 4. Murat dönemini bile geride bıraktı. Türkiye bazen İran’ı, bazen de Suudi Arabistan’ı örnek almakta. Kin ve nefretle ‘’aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar!” diyen kişi çağdaş ülkenin başbakanından çok, şeriat devletinin kadısını çağrıştırıyordu.

Gerçi başbakan uzun süreden beri sorumlu bir devlet adamı olma yerine, varoşların kabadayısı olma özelliğini yansıtmaktadır. Hiçbir kimseye, kuruluşa, basına, siyasi partilere eleştiri hakkı tanımamaktadır. Açıkça tehdit etmektedir.
Ya biat edecekler, ya da bertaraf olacaklardır! İşaretini vermekten kaçınmamaktadır.
Kendisine muhalif olanların ‘’Silivri Toplama Kampına tıkıldığını” açıkça itiraf etmektedir.

Anayasa Komisyonu tartışmasında AKP sözcüsü, tasarıya eleştiri getiren CHP temsilcisine: ‘’Senin yerin Silivri” tehdidinde bulanabilmektedir.
Başbakan ve AKP yönetimi, daha yargıda sonuçlanmamış davalar hakkında kesin hüküm verebiliyorlar. Bilgisayarlara eklemeler, telefon kayıtlarına eklemeler emniyette, savcıların polislerin denetiminde yapıldığı kanıtlarıyla ortaya çıkmaktadır.
Bilgisayarlara, telefonlara el konulduğunda mühürlenmemesinin amacı şimdi ortaya çıkıyor. Adalet bakanının, başbakanın bu yasadışı işlemlerden haberi olmaması olası değildir. O nedenle kendilerini savcı, hâkim yerine koyabiliyorlar.
Ergenekon davasının tutukluğu sanığı Teğmenin telefonuna emniyetçe sonradan telefon numaraları eklendiği, ortaya çıkması emniyetin cemaat yapılanmasını ortaya çıkarmıştır. Yandaş, besleme medyanın düzmece ve yalan yayınları suratlarına birer tükürük gibi vurulmaya başlaması vatandaşların gözünü açacak korkusuna düşen AKP her türlü etik dışı, yasa dışı yollara daha gözü kara başvuracaktır.
Muhafazakâr Demokrat maskesini çıkararak, artık gizlemeye çalıştıkları asıl kimliklerini açıkça göstermenin zamanı geldiğine inanmaktadır.
İmam Hatiplilerinin polis olmaları ile Türbanlı polise geçilmesinin işaretini verdiler. Artık amaçlarını gizlemek gereğini duymuyorlar.

Başbakan Erzurum’da ısmarlama gençlik toplantısında, Halife Ömer görevini üstlendiğini duyurdu.
Artık, kendileriyle ittifak kurmuş olan liberallere gereksinimi kalmamıştır.
Taraf Gazetesinin orduyu yıpratma komplosunda, ABD’nin bile ciddiye almadığı uydurma belgeleri gerçekmiş gibi tek taraflı, yanlı yayınlarıyla AKP’ye önemli katkıları olmuştu.

Bu hizmetlerinin karşılıklarını da almışlardı.
Ama bu hizmetler başbakanı eleştirme hakkını veremezdi. Altan sülalesinin orduya, Türkiye’ye, Laik Cumhuriyete eleştiriden öte, hakaretlerine sessiz kalan başbakan, Tosuncuğun sahsına karşı eleştiride bulunma gafletine düşmesiyle hakaret içerikli öfkesini yalnız sözde değil, tazminat davasıyla da paçavra gibi bir tarafa fırlattı.
Diğer AKP destekçisi liberaller ve yetmez ama evetciler tedirgin olmaya başladılar.
AKP döneminde ramazanda rakı içmeyi özgürlük sayan Pof’lar, bırakın ramazanda rakı içmeyi, gittiği lokantada bir bardak birayı bile içemeyecek. Ama AKP’ye biat etmeseydi, eşi önemli göreve getirilir miydi? Ne yapacak, artık Arabistan’dan zemzem suyu getirtip başbakanın hatırına kana, kana içiverir.
Bu liberal ve yetmezciler bu hakaretlere, bu dinci yapılanmaya direnebilecekler mi?
Kanımızca bunlar tükürüklerini yalayacaklar, bırakın eleştirmeyi, bırakın düşünce belirtmeyi, kişilikleri gereği iktidara kayıtsız şartsız biat edeceklerdir.
Bekleyelim hep birlikte göreceğiz.

Çünkü bunlar AKP’ye midelerinden öylesine bağlılar ki, Ucube de olurlar, soytarı da.
Liberallerin hangi demokratik hareketin içinde görülmüş ki?
Arjantin’de, İspanya’da, Almanya’da faşizme destek veren liberallerdi.
Onları demokrasi mücadelesi çizgisine çekme saflığına düşmemek gerek.
Yakın tarihin liberallerin fikir babaları Milton Fridman, Şilili diktatör Pinochet’in en büyük destekçisi olduğunu yadsımadan, gerçekçi olmalıyız.
Yıka, yıka gelen dinci faşizme karşı ne yapabiliriz?
Kimlerle omuz omuza faşizme karşı koyarız?
Asıl ona kafa yormak gerek.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.