ÜÇ TEMEL SORUNUMUZ: DEMOKRASİ- TERÖR- KÜRT

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sorunlarımızı bilinçli olarak başlıktaki gibi sıraladım.
Bana göre; yurdumun başta gelen sorunu demokrasi sorunudur. Demokrasiyi, aileden başlayarak, yaşamın ya da toplumun her katmanında bir yaşam biçimi olarak yerleştirmediğimiz sürece diğer sorunlarımızın çözüm bulmaları olanaksızdır diye düşünüyorum. Ne dersiniz?
”Su küçüğün, söz büyüğün!” anlayışı egemense eğer; sizce de, demokrasi bir yaşam biçimi olarak yerleşmiş midir o toplumda?
Bence değil!
Öyle olunca da toplum hiçbir sorununu tartışma ortamı bulamaz.

Yürürlükteki siyasi partiler ve seçim yasasındaki % 10 barajı aslında en inandırıcı kanıtı değil midir sizce de bizim demokrasimizin sorunlu bir demokrasi olduğunun?
Aileden başlatamadığımız demokrasiyi nasıl olur da okulda, sokakta, kahvehanede, hastanede, kütüphanede, dernekte, sendikada, partide ve doğaldır ülkenin yönetiminde ararız? Nasıl olur da, ülkemiz için ”demokratik” nitelemesini kullanabiliriz?
Bende yanıtı yok. Ya sizde?
Koşul bir: Demokrasi; tüm kural ve kurumlarıyla işleyen bir yaşam biçimine dönüştürülmelidir.
Bana göre çözülmesi gereken ikinci sorunumuz terör sorunudur. Tek terörden söz etmiyorum, yanlış anlaşılmasın lütfen!
Devlet teröründen başlayarak terörün her türlüsüdür sözünü ettiğim terör.
Bu sorunun çözümü için de önce demokrasi sorunun çözümü en olmazsa olmaz koşuldur. Bu sorun çözülmeden bir tartışma ortamı yaratamazsınız. Tartışamadığınız hiçbir soruna çözüm de bulamazsınız. Sorunların özgürce tartışılabilmeleri; ancak, terör sorunun sonlandırılmasından sonra olanak kazanacaktır.
Sorunun çözümü için yapılması gerekenleri tartışabilmek de demokrasinin kuralları içindedir. Demokrasi sorunumuzu çözmeden terör sorunumuzu da çözemeyiz.
Başbakan ve Devlet Bahçeli, ne denli yadsırlarsa yadsısınlar, ne denli ”Türkiye’nin Kürt sorunu yoktur!” derlerse desinler hava civa. Bu sorun çok büyük ve önemli bir sorun olarak vardır bu ülkede. Bu sorunun çözümü de sorun özgürce tartışılmadan bulunamaz.
Sorun; toplumun her katmanında tartışılmadan, bu konuda bir uzlaşma sağlanamadan çözülebilecek bir sorun değildir.
Ben; Devlet Bahçeli’nin ”Apo tarfından getirilmiş bir öneridir.” diyerek elinin tersiyle ittiği ”akil adamlar” önerisini doğru ve yerinde bir öneri olarak buluyorum. O akil adamları kimler arasından seceklerse bir an önce seçmlerinin ve bu sorunu tartışmaya başlamalarının zamanı geçeli bir asır oldu neredeyse.
Sözün özü:
Demokrasinin kural ve kurumlarıyla bir yaşam biçinine dönüştürülemediği, terör sorunun sonlandırılmadığı bir Türkiye’de Kürt sorunu da sonlandırılamaz.
Yani bu sorunun üstüne; ”Çoğunluk bende. Arkamda % 50 seçmen desteği var. Ben ne dersem odur. Benim doğrumdan başka doğru tanımam.” anlayışıyla gidersiniz, gidersiniz ama; dönüp bir de bakarsınız ki ardınıza; bir arpa boyu yol gitmişsiniz.
Demokrasilerde sorunun çözümünün üç temel koşulu şudur:
Konuşmak! Konuşmak! Konuşmak!
Boşa değil ama; bir uzlaşmayı yaratarak sorunu çözmek için konuşmak.
Varılan uzlaşmadan sonra da çözüm için yapılması gereken ne varsa yapmak…
Gerisi lâf-ı güzaf!
Havanda su dövmek yani.

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.