TÜRK’ÜN COVİD’LE İMTİHANI

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Güneşiyle, toprağıyla, dağıyla-taşıyla, tarihi eserleriyle emsalsiz bir ülke Türkiye. Almanya’da yaşıyoruz ama Türkiye kökenliyiz. “Almancı” diyorlar adımıza. Bu ismi aşağılamak için kullanıyor olmalılar. Gurbetçi diyenler de var. Almanya’da yaşayan Türkiyeliler kendi istekleriyle gelmediler bu topraklara. Almanya davet etti Türkiye de gönderdi. 2 seneliğine gelmiştik bu topraklara. Hâlâ dönemedik. Bundan sonra da dönecek değiliz. Çocuklarımız, torunlarımız Almanya’da doğup büyüdüler, eğitimlerini burada aldılar. Bizlerin de alın teri buralarda aktı ve beli buralarda büküldü. Bizler anamızı-babamızı yakınlarımızı ziyaret için her sene oraya gidiyoruz.  Bizim çocuklarımız Türkiye’ye belki tatil yapmaya bile gitmeyecekler. Hele Türkiye bizlere Almancı anlayışıyla yaklaştığı sürece, güzel vatanımız çocuklarını bağrına basamayacaktır. İstese de basamayacaktır.

Türkiye, hiçbir zaman ismine Almancı dediği, gurbetçi dediği insanların elinden tutmadı. Hep onun cebindeki parayı istedi. Bir ara holdingler geldi, Almancı ’ya ortaklık vadettiler ve ne var ne yoksa alıp götürdüler. Onlar da aynı şeyi yaptılar. Sonrasında o ülkenin başbakanına konu iletildi, ” Bana sordunuz da mı verdiniz” cevabını aldılar. Eyvallah dedik.

Seçme ve seçilme hakkı veriyoruz dediler, sevindik. Seçme hakkı verdiler, seçilme hakkı vermediler. Yani Almancı kendi vekilini seçemiyor. Emekli edeceğiz sizi dediler, ettiler, bizlerden faizsiz kredi aldılar. Sonra da, kesin dönüş yapmazsanız ve bulunduğunuz ülkede sosyal yardım alıyorsanız emekli paranızı alamazsınız dediler. Ona da eyvallah dedik.

Korona belası çıktı, Almanya, Türkiye’yi riskli ülkeler içine aldı. “Eğer Türkiye’ye giderseniz sağlık kurumundan istifade edemezsiniz” dedi. Türkiye de, “siz geliniz biz sizi ücretsiz tedavi ederiz“ dedi. Gittik, tedavi etmek şöyle dursun korona testi olmadan uçağa bile almadılar. Test için de 250 Euro aldılar. Korona çadırlarında ise rezalet diz boyuydu.

 

Başımdan geçenleri yazayım: Geriye dönüşte uçağa binmeden 48 saat önceden test yapılması şartı koşuldu, bu şartı Almanya mı koştu yoksa Türkiye mi bilmiyorum. Dönme zamanım yaklaşınca testin nerede yapıldığını sordum, devlet hastanesinde dediler. Gittim. Hastanenin bahçesine Covid çadırı kurulmuş. Orada bir memure var. Hayatından bezmiş bir şekilde oturuyordu sandalyesinde. “Covid için test prosedürü nasıl işliyor?” dedim.

“Hesabını kendin yap ve uçacağın zamandan 48 saat önce gel, 24 saat içinde sonucunu alırsın” dedi. Teşekkür ettim ve döndüm.

Cumartesi sabah saat 06’ da uçacağım için Perşembe saat 9’ da Denizli Devlet Hastanesi bahçesinde kurulan Covid çadırının önündeydim. Orada masanın üzerine konan formu doldurdum. Sıraya girdim. Hava çok sıcak, 41 derece.  Yanımda oğlum var, engelli. Oradaki görevli polise “Engelliler için öncelik yapmıyor musunuz?” dedim.

“Tekerlekli sandalyede olursa yapıyoruz”.

“Sen görüyorsun durumunu, kimliği de var.”

Cevap dahi vermeden çekip gitti. Sıradaki arkadaşlar da durumu kınadılar ama…

Sıra bir türlü ilerlemiyor. Nedenini sordum polise, “eksik evrakları tamamlamak uzun sürüyor, evraklarını tamamlayanlar da tekrar sıraya girdiği için böyle oluyor” dedi.
“Nedir o evraklar?”
“Acilin orada yazıyor.” Dedi.

Acil ayrı bir mekânda çadır ayrı bir mekânda, arada bağlantı yok.

“Bu yazının çadırın orada asılı olması gerekmiyor muydu?”

“Neyi nereye asacağımızı sana mı soracağız beyefendi. Hem çadırın içinde de asılı.”

Çadırın içinde de asılı, evet, ancak içeriye girdiğinizde onu görüyorsunuz, memurun arkasına asmışlar. Ne anlamı varsa…O yazıda şöyle yazıyor:

 

Yurt dışı Covid testi için yapılması gerekenler:

  • Pandemi çadırına kayıt işlemi yapıldıktan sonra hastane içi vezneye 250 TL yatırılacak
  • Pasaport fotokopisi, kimlik fotokopisi, ve uçak bileti fotokopisi ile başvuru yapılacaktır. Bütün (belgelerin 2 adet fotokopisi olacaktır)

 

Yazıda imza yok, mühür yok. Bu emri kim vermiş o belli değil. Çadırda fotokopi makinası yok, bilgisayar yok. Fotokopi çekmek ve bilet çıktılarını almak için internet kafe bulmanız gerekiyor. Hastanenin dışına çıkmanız lazım. Bu işlem 30 dakika ile 45 dakika arasında zaman alıyor. Bir de vezneye gidip para yatırma kuyruğuna giriliyor orada da bir o kadar zaman geçiyor. Tekrar çadıra geliyorsunuz ve yeniden kuyruğa giriyorsunuz. 41 derce sıcakta yapıyorsunuz bütün bunları. Haliyle beyniniz kaynıyor.

 

Vatandaş burnundan solumaya başlamış durumda, derken patladılar.

“Bu fotokopiler ne işinize yarayacak, kimlik numarasını aldınız, adres ve telefon numaralarını aldınız, uçak biletini ne yapacaksınız, siz hava yolu şirketi misiniz! …”  Olan oldu. İsyan başladı. Herkes yüksek sesle olayı protesto etmeye başlayınca polis araya girdi ve ortalığı yatıştırdı.

10 dakika sonra memure ilan etti.  Fotokopi uygulaması kaldırılmıştır. Bu ilandan sonra işler birden hızlanıverdi…

Bu emir imzasız da olsa İl Sağlık Müdürlüğü’nden gelmiş olmalıdır. Be güzel kardeşim, Covid testi konusunda fotokopi uygulamasının saçmalığı ortadadır. Sen o makamı işgal ettiğine göre bunu bilmelisin.

İl sağlık Müdürü olarak ya liyakatsiz birisin, ya da işi yavaşlatmak için art niyetli birisin, ya da hastanenin yanındaki fotokopicilerle ortak çalışmaktasın. Bunun başka anlamı yoktur.

Memurların sorumsuzluğu, liyakatsizliği ve vurdumduymazlığı hem vatandaşa ve hem de devlete ve onun icra organına zarar vermektedir. Olan Almancılara oluyor. Güle oynaya gittiğimiz o güzel vatanımızdan, birçok acı tecrübe yaşayarak geriye dönüyoruz…

Devlet dairelerinde araç ve gereç ve de mekân sıkıntısı yok, halledilmiş. Ekonomik sıkıntı da yok. Herkes çalışıyor. Kavga, daha çok nasıl kazanırım konusunda. Aza kanaat eden yok. Bilhassa cumartesi akşamları restoranlarda yer bulamıyorsunuz.

Ancak insan kalitesi sıfır. İyi insanlar da var elbet. Ancak onları mumla aramak lazım.  “Diyojen” gibi. …

Rüştü Kam

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.