“TÜRKLER TANRI`NIN GÖNDERDİĞİ CEZADIR”

ABONE OL
18:15 - 01/10/2020 18:15
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

“TÜRKLER TANRI`NIN GÖNDERDİĞİ CEZADIR” 

Avrupalılar 1815 yılında Avrupa’nın yeniden yapılandırılması için Viyana Kongresi’nde bir araya geldiler. Bir Avrupa ülkesi olan Osmanlı İmparatorluğu bu kongreye davet edilmedi. 
Papa II. Urban’ın 25 Kasım 1095 günü Clermont Konsili’nde yaptığı “Kutsal Toprakları Müslümanlardan kurtarmak” çağrısı belli ki devam ediyordu.

(1483 – 1546) Martin Luther sahne aldı. Luther’e göre Türkler Katolik Kilisesi’nin yanlışlarına, yolsuzluklarına karşı “Tanrı’nın gönderdiği cezadır. Türkler, Tanrı’nın öfkeli kırbacı, yakıp yıkan şeytanın uşağıdır.
Türk’ün tanrısı olan şeytanı yenmeden Türk’ü yenmek kolay olmayacaktır. Tanrı, işlenen sayısız günah ve nankörlük nedeniyle şeytan Türkleri Almanların başına bela etmiştir.
Bir Türk’ü öldüren vicdan azabı duymamalı; tersine Hristiyanlığın düşmanını yok ettiği için vicdanı rahatlamalıdır. Eğer Samson gibi güçlü olsaydım, çaresini bulur her gün bir Türk öldürürdüm…” (Ermeni Sorununu Anlamak/Uluç Gürkan)

En az Papa kadar Türk düşmanı olan Luther, Türkleri günahkâr Hıristiyanlara Tanrı tarafından verilmiş bir ceza olarak nitelendiriyor ve halkı kendilerini Türklerden koruması için Tanrı’ya dua etmeye çağırıyordu. Ortodoks Hristiyanların Katoliklerden ve de Protestanlardan da farkı yoktu. 

Viyana’ya kadar gelen Türklerin giderek Almanya’ya yaklaşmaları, Luther’i çok etkilemiş, onun tarafından Türklere karşı okunacak “Türk duaları” ve kiliselerde verilecek “Türk vaazları” yazılmıştı: 

“Her şeye kadir Tanrı Baba. 
Biz Şeytan’a, Papa ve Türklere karşı hiç günah işlemedik. Bu nedenle onların bizi cezalandırmaları için ne hakları ne de güçleri vardır. Ama sen onları öfkenin değneği olarak bizlere karşı eğer istersen kullanabilirsin… 
Tanrı’m yardımcı ol bize sözlerinle. Papa’nın ve Türklerin cinayetini engelle. Onlar, Senin oğlun olan İsa’yı, Sen’in tahtından indirmek isterler.” 

Luther’in dualarıyla, Katolikler tarafından yazılmış dualar arasında gerçekte çok fark yoktu. İkisinin de temel niteliği Türk karşıtlığı, Türk barbarlığı ve Hıristiyanların onlardan korunması dileğini içermekteydi. 

Luther’den yaklaşık 400 sene sonra, Dr. Johanhes Lepsius (1858-1926) çıktı sahneye. Türk düşmanlığı bu sefer savaş meydanlarından, siyaset arenasına taşındı. Protestan Alman din adamı ve politikacısı olan Lepsius. Ermenilere yönelik yardım kuruluşları arasında ilk sırayı alan, “Alman Doğu Misyonu” ile “Alman Ermeni Cemiyeti”nin yöneticisidir. Protestan Lepsius ve Ortodoks Hristiyanlar aynı saftadır.

Ermeni dostu olarak tanınan Lepsius, Alman misyoneri sıfatıyla başta Ermeniler olmak üzere Doğudaki Hristiyanlara yapılan yardım çalışmalarını yürütmüştür. Johannes Lepsius adlı bu papazın, Ermeniler hakkında yazdığı kitapları ise bugün Batı kamuoyunda, sözde soykırımın ispatında vazgeçilmez öneme sahip kaynaklar arasında yer almaktadır. Lepsius’un bu kitapları, sözüm ona “masum ve savunmasız bir halkın uğradığı soykırım”a ilişkin tek bir belge içermemektedir.

Ve yıl 2015. Protestan ve Ortodoks ve de Katolik kiliseleri Martin Luther’in yolunda Türk=Müslüman düşmanlığına devam etmektedir. 

Almanya’da 95 yerde Osmanlı İmparatorluğu tarafından Ermenilere soykırım uygulanmıştır diye program düzenleniyor. Bu programlardan 54 tanesi Berlin’de, 15 tanesi Berlin/Charlottenburg Belediyesi tarafından organize ediliyor.  

Yaklaşık 3 milyon Türkiyelinin yaşadığı Almanya’da yapılıyor bu programlar. Berlin’de 250 bin Türkiyeli yaşıyor. Almanlar Türklerin duyarsızlığından emin olmasalar böylesine yoğun bir program düzenleyemezlerdi eminim. 

Bu programlar yapılmaya başlandı bile. Türklerden bir tepki var mı? Hayır. Kiliseler harıl harıl çalışırken, program üzerine program düzenlerken, bizim dini cemaatler ne yapıyor, başta DİTİB olmak üzere? Bir hiç. Ortak bir bildiri hazırlamışlarda demokratik haklarını kullanmak için sokağa inmişler mi? Hayır. Halkımızı aydınlatıyorlar mı, cemaatlerini, üyelerini aydınlatıyorlar mı? Hayır. Ortak bir hutbe hazırlamışlar mı? Yine hayır. 
Bu durumda Alman’a diyeceğimiz bir şey olabilir mi? Tabii ki hayır. George Bush’un başlattığı haçlı seferi bütün hızıyla devam ediyor desek yanlış olur mu? Hayır…

Örtülü Haçlı seferi bütün hızıyla devam ederken, Milletvekili Hakan Taş bile “ Türkiye soykırımı kabul etmelidir” diyerek açıkça tarafını belli etmişken, Almanya’da yaşayan 3 milyon Türkiyeli ve 4 milyon Müslüman ne yapıyor dersiniz? Ben söyleyeyim:

Her platformda birlik ve beraberlikten bahsediyorlar ama ortalıkta görünmüyorlar. Bunların kimisi sağcıdır, kimisi solcudur, kimisi Milli Görüşçüdür, kimisi Süleymancıdır, kimisi Kürt’tür, kimisi tarikatçıdır, kimisi Alevidir, kimisi Caferi’dir, kimisi Atatürkçüdür, kimisi milliyetçidir, kimisi Alperendir.   Kimisi „göbeğini kaşıyan adam“ der halkına. Kimisi “Türk Milletinin yüzde sekseni ahmaktır„ der. Kimisi de milli bir konuyu konuşmak için yapılan toplantıları fırsat bilerek, „2.000 yılından beri ülkemizde başıbozukluk“ var diye halkının demokratik tercihini küçümser ve halkına laf atar. Mevcut iktidara çamur atmak için her fırsatı değerlendirir.  

Velhasıl, kargadan başka kuş tanımazlar bizimkiler, çelik çomak oyununa devam ederler.  Eeee şimdi suçlu kimdir, kendi davasına hizmet için her yolu deneyenler mi, yoksa kendi davalarına meşrep, mezhep, parti, ırk gailesi güderek ihanet edenler mi? Varın kararı siz verin !

Bir ayet mealiyle bitirelim“ Allah’ım içimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri de helak eder misin?“(Araf 155)

Rüştü Kam

Not: Atatürkçü Düşünce Derneğini bu konudaki çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.