TÜRKİYE’DE KORKU VE TEDİRGİNLİK ARTIYOR MU?

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Korku kavram olarak, insanın küçüklüğünden itibaren beyinlere yerleşen bir kavram! Büyüdükçe korku alanları değişir. Ama bilinçaltında var olan korkmak etkisini azaltsa da ürperti, tedirginlik haline dönüşebilir.

Hemen herkes bir şeylerden korkar. Kimisi uçağa binmekten, kimisi nefes alamayacağından kimisi babasından, kimisi yılandan korkar. Seçilmeme korkusu genel başkanında fırça yeme korkusu nemalanılan olanaklardan mahrum kalma korkusu.Bunları çoğaltmak mümkündür.
Ancak siyasetteki korku kavramı; toplumsal travmaya dönüşebilen eğilimler gösterir.

Ama asıl önemli olan kitlelerde meydana getirilen korku. Deprem, sel felaketleri gibi. Yine bir diğeri ise diktatörlerin zalimane yönetiminin saldığı korku! Bu korku da; yetki gücü, devlet gücü ile sindirme, susturma ortadan kaldırma etkisizleştirme şeklinde ortaya çıkar.

Bakın son zamanlarda Türkiye’de bir çok kesimde bu korku var. Yani; toplum, korku imparatorluğu kurulduğu kanaatinde! Peki ama neden?

Türkiye’yi korku imparatorluğu haline getiren sebeplerin kaynağında tele kulak vardır.

Tele kulak, çağın özgürlük anlayışına kaba bir meydan okumadır ve bizde devlet kurumlarının eli bu tecavüz suçuna girdiği için bazılarına göre devlet terörü söz konusudur.

İletişim özgürlüğüne yapılan tecavüzlerin biz önü alınacak diye beklerken daha vahim boyutlara ulaşmakta olduğunu ortaya koyuyor.

Yargıtay ve Danıştay santrallerinin dinlendiği iddiasıyla yürütülen savcılık soruşturmasında sürpriz bir biçimde takipsizlik kararı verilebiliyor.

Oysa elde edilen bilgiler, yalnız iki yüksek yargı kurumunun değil, Başbakanlık, Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı’nın da haberleşmelerini bu dinlenen santraller üstünden yaptıkları gerçeğini ortaya çıkarıyor.

Bu tespit, teknik olarak en az 6 milyon kişinin dinlenmiş olabileceği ihtimalini akla getiriyor.

En az diyorum çünkü dinlenen 6 milyon aboneyi aradıkları için tele kulağa takılan vatandaşlar bu hesaba dahil bulunmuyor.

Soruşturma sırasında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), santraller üstünden dinleme yapılmasına ilişkin talebi hukuka aykırılık ve teknik imkânsızlık nedeniyle
geri çevirdiklerini bildirmiş. Fakat bu bilgi doğru çıkmamış.

Santralleri üreten firma yetkililerinin, dinlemeyi gerçekleştirecek teknik desteği ve eğitimi TİB’e verdiklerine dair açıklamaları olmuş..Bu durum TİB’e sorulmuş tabii. Onlar da adli dinleme taleplerinin cevaplanmadığını, dinleme tedbirinin yalnız istihbari amaçla uygulandığını öne sürmüşler.

Tuhaf olan, savcılığın bu yetersiz savunmayı yeterli görerek takipsizlik kararı vermesidir.

Oysa tele kulak denilen bu devlet terörüne karşı anayasal özgürlüklerimizi savunmak için yargıdan başka sığınılacak merci yoktur. Savcılık bu kadar kolay ikna olmamalıdır.

Kim bilir kaç bin masum vatandaşın hayatını karartacak komploların istihbarat malzemesi, birer fitne bombası yapılmak üzere fesat merkezlerindeki arşivlere girmiştir!

Bir o kadar vahim tehlike de şudur: Bu bilgilerin, iletişim şirketlerine ortak yabancılar eliyle yabancı hükümetlerin eline geçmesi de mümkün.!

Konuşmalarla örtülmeyecek kadar hayati bir sorun var önümüzde!
Çünkü sadece bireysel özgürlükler değil devlet güvenliği de tehdit altındadır!”

Bunların hepsinin arkasında kim var?
Bazıları bu durumu kuşku ile karşılıyor. Oysa ne kuşkusu, kuşku yok! Herkesi, hepinizi dinliyoruz diyorlar. Muhalefet yapanı içeri alırız diyorlar. Yandaşa coşku, muhalife korku salmaya devam ediyorlar. Kimileri de sabahtan akşama küfür ediyor rahatlıyor.

İnsanlarda ne oluyor, anlamak zor!
Türkiye’de ise utanma duygusu, vicdan yok edilmeye doğru hızla gidiyor..

Huzurlu ve mutlu barış içinde yaşamak ne yazık ki din, ideoloji ve çıkar elde etme karşılığında anlamsız kalıyor.

Günün Sözü: Korkan insan, her türlü yola başvurma çılgınlığını yaşar.

Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.