TÜRKİYE’DE HASTAHANEDE BİR KİLİSE

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye’nin büyük bir kentindeki bir hastahanenin içinde bulunan caminin büyük bir odasını imam Hıristiyanlara küçük bir kilise yapmaları için veriyor. Hastahane yönetimi, bütçesinden yaklaşık yirmi bin lira masraf ederek bu kilisenin iç donanımını yaptırtıp, Hıristiyanların hizmetine sunuyor. Aynı hastahane yönetimi ölmek üzere olan Hıristiyan hastalar için papaz çağrılmasını ve son görevin Hıristiyan dini gereklerine uygun olmasını sağlıyor. Hatta Hıristiyan hasta tek kişilik odadaysa odaya ona moral olsun diye haç taktırtıyor. Hastahanenin Hıristiyanlar için yaptığı bu çalışmaları duyan hükümette boş durmuyor ve cumhurbaşkanı bu hastahaneye yılın uyum ödülünü veriyor…

Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin: “amma da atıyor” veya “açılım açılım diye bu Hıristiyanları da başımıza çıkartıyorlar” diye düşünmediniz mi? Eğer, “Türkiye’de böyle bir şey olamaz” diye düşündünüz ise doğru düşündünüz… Böyle bir şey Türkiye’de olsaydı herhalde yeni Kubilay düşmanları “din elden gidiyor” diye ayaklanırdı. Öğrendiğime göre bırakın Hıristiyan’a kilise yapmayı, Türkiye’deki hastahanelerde Müslümanlar için bile mescit yokmuş. Ama resmi dairelere hükümete şirin görünmek için mescit açıp, iş saatinde ibadete yapılması normal görülüyormuş.

Bu tüm anlattıklarım tam tersi Almanya’da Münih kentindeki Schwabing Kliniği’nde aynen oluyor. Klinikteki Protestan kilisesinin boşalttığı büyük salona Katolik ve Protestan kilisesinin yanında kadın ve erkekler için iki ayrı bölümlü bir mescit yapıldı. Üç büyük dinin ibadet yerlerinin aynı çatı altında olduğu binadaki bu mescidin tüm yenileme giderleri klinik müdürlüğü bütçesinden harcandı. Bu klinikte ölmek üzere olan Müslüman hasta için hemen bir hoca çağırılıyor ve son anında en azından bir yasin okunması sağlanıyor. Eğer odada sadece Müslüman hastalar varsa, moralleri bozulmasın diye odadaki haç çıkarttırıyor. Klinikte patoloji bölümünde Müslüman cenazelerin dini koşulları uygun yıkanılabilmesi için özel bir bölüm hazırlandı. Tüm bu çalışmalar Alman devletince eleştirilmediği gibi bizzat cumhurbaşkanı tarafından uyuma örnek gösterilen kliniğe Federal Uyum Ödülü verildi.

Bunu neden yapıyorlar? Tüm bunları insana verilen değer gereği, yapmaktadırlar. Demokrasiyi özümlemiş bu ülkede bunlar demokrasi gereği yapılmaktadır.

Bugün elime “Büyükada’daki Yetimhanenin tapusunun Fener Kilisesi’ne verilmesinin ardından Rumlar şimdi de Heybeliada’daki Deniz Askeri Lisesi olarak kullanılan binayı istemeye hazırlanıyor” şeklinde bir yazı geçince yukarıdakileri yazma zorunluluğu hissettim. Bu yetimhaneyi verdiğimiz insanlar Yunan vatandaşı mı Türk vatandaşı mı? Tabii ki Türk vatandaşı. Niye dinleri değişik diye niye onların haklarının geri verilmesinden rahatsız oluyoruz? O insanlarımızın binalarına savaş koşullarında el koymuşsun mu? Evet… Savaş biteli yıllar olmuş, geri vermemişsin. Bunları geri vermen için ille de Avrupa’nın mı devreye girmesi gerekiyordu?

Ah bir de biz insanımıza değer vermeyi, demokrasiyi özümlemeyi öğrensek.

“Türkiye Anayasası’nın 24. maddesi: Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz”

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.