TÜRKİYE GENÇLİK FİLARMONI ORKESTRASI

ABONE OL
11:43 - 23/10/2020 11:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İstanbul ile Berlin’in partner/kardeş şehir 30. yıl kutlamaları kapsamında Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası Berlin’in en büyük konser evi salonunda bir konser verdi.
Konserden önce Berlin Uyum Görevlisi Devlet bakanı Genel Sekreteri Sawsan Chebli, Alman-Türk Gençlik Köprüsü başkanı Jan Taşçı ve orkestra şefi Cem Mansur ile kısa bir söyleşi yapıldı.

Konu, zor zamanda müziğin ülke halkları diyalogda barışa etkisiydi. Devleti idare edenlerde dostluk olmaz, ülke çıkarları önemlidir. Fakat halk grupları ilişkiye devam etmelidir. Sosyal, kültürel ve sanat alanında devam eden görüşmelerde çok olumlu yol alınır.

Sanat dallarından müzikle ilgisi olmayan birey yoktur. Müziğin dili birdir, insanlığı birleştirici özelliği vardır.
Türk izleyicilerin artısı, kendi müziği ve aynı zamanda Batı müziğinden hoşlanarak dinlemesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinde sağlanan bir şanstır.

Salonda oldukça fazla sayıda Türk katılımcı olduğunu arada far kedince çok sevindim.

Alman Müzik Dostu Kuruluşu, Avrupa Milli Gençlik Filarmoni Orkestralarını davet etmişti. Her gün sırada olan ülkenin bayrağı konser evi duvarına asılıyordu.

Birinci bölümde, Carl Maria von Weber’in (1786-1826) Der Freischütz (1820) parçasıyla başlandı. Böylece yüz yıl sonra aynı salonda çalınmış olması konsere ayrı bir anlam kattı.
Sergei Rachmaninow (1873-1943) piyano konçertosu ve Ivan Fischer (1951) Gençlik Konser marşına piyanist Gökhan Aybulus eşlik etti.

Yoğun alkış aldı, piyanonun kapağını kapatarak daha fazla istek için zaman yok, anlamını vermek zorunda kaldı.
Besteci Füsün Köksal (1973) Silent Echoes eseriyle ilk defa izleyiciyi buluşturdu. İklim değişikliğine verdiği akustik çok beğenildi.

İkinci bölümde Ludwig van Beethoven (1770-1827) 8. senfonisi zamanda düzen ve disiplini anlatıyordu.
Konser boyunca çeşitli duygulara yer verildi. Zıt güçler sesli sessiz anlaşmak zorundaydı. Telli, nefesli ve vurmalı sazlar ahenkle birbirlerine cevap veriyordu. Bütün enstrümanlar sırayla söz alıyor, birbirlerini saygıyla dinliyorlardı. Çözüm önerilerini izleyici kavrayabiliyordu. Bu nedenle konserin mottosu Demokrasi Laboratuvarı çok uymuştu.

Hani bir şarkı vardı, bakmaya kıyamadım, 82 genç işte öyle tılsımlı etki yaptı sahnede. Çeşitli konservatuarlardan seçilmiş özel yetenekli müzisyenler, izleyicileri adeta büyüledi.

Salonda herkes ayakta alkışladı, izleyiciler konserin sona erdiğine inanmak istemiyorlardı. Gençlik Orkestrası deyince, daha öğreniyorlar düşüncesiyle müzikseverler konsere gelmişlerdi. Ama böyle mükemmel orkestra ziyafeti, şahane bir sürpriz oldu.

Hem arada hem de konserden sonra Türk izleyiciler işte Türkiye’nin zenginliği gençliğidir, bunun kıymeti bilinmelidir, diye vurgu yaptılar.
Orkestra şefi Cem Mansur 1957 yılında İstanbul’da çok dil konuşulan bir ailede Dünya’ya geldiği için İngilizce, Almanca da konuşuyor. Söyleşiyi de Almanca yapmasıyla çeviriye gerek kalmadı. Müzik tahsilini Londra’da tamamladıktan sonra Los Angelos Filarmoni Enstitüsü Leonard Bernstein nezdinde yüksek tahsilini tamamladı. Birçok beynelmilel orkestranın şefliğini yaptı.

Dünya’nın en iyi gençlik orkestralarının katıldığı bu festival anlatılmaz, yaşanmış olması gerekir. 1500 genç müzisyenin meydanda yaptığı 20. Yıl açılış gösterisi, Beethoven’in 9. Senfoni, ey insanlar dost, kardeş olun, tüyler ürpertici sesi Avrupa Birliği Marşı barışa çağrı niteliğindeydi.
Türkiye Avrupa Birliğine üye olmadığı için yalnız siyasi alanda değil, sosyal, sanat kültür etkinliklerinde ihmal ediliyor. Altı milyon Türk ve Türkiye kökenli insanın yaşadığı Batı Avrupa’da çok büyük eksiklik. Bu toplumun nüfusu üye ülkelerin bazılarından daha fazladır. Bu nedenle sivil kuruluşlar katılmalı ve Türkiye ile diyalog gerektiğini sık sık dile getirilmelidir. Türkiye’de tek bir insanın yaşamadığı, 82 milyon vatandaşın iki ülke arasında kötü ilişkilerde zarar gördüğü hatırlatılmalıdır.

İyi ki, Sabancı Vakfı böyle bir orkestrayı desteklemiş, sponsorluğunu üstlenmiş, yetenekli gençlere güzel aydınlık bir gelecek sunmuş.

Söyleşi esnasında tanıştığım Jan Taşçı’nın başkanlığını yaptığı Türk-Alman Gençlik Köprüsü, diyalog için çok gayret ediyor. Türkiye ile Almanya arasında gençler ilişki kuruyorlar, yalnız diyalog hakkında konuşmuyor, değiş tokuş ederek geziyle gerçekten yaşatıyorlar. Bu konuda başka bir makalede daha etraflı yazacağım.

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.