TÜRKÇE, TÜRKÇE, TÜRKÇE

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Neden böyle bir başlık seçtim?
Dikkat ettiyseniz eğer ilk kelimenin tüm harfleri büyük, ikincisinde baş harf büyük, üçüncüsünde ise tüm harfler küçüktür. Konuya bu şekilde girmem biraz tuhaf olsa da, Türkçe’nin toplumumuzdaki değişik kesimlerdeki algılanışıyla birebir bağlıdır.
Konuya sondan başlayalım.

Hadi Uluengin 30 Kasım 2012 günü Taraf gazetesinde çıkan „Türkçe yasağı mı” başlıklı yazısında Gülen cemaatinin Hollanda’daki okullarının birinde öğrencilere „Türkçe konuşma yasağı” konusunu ele almaktadır.
Hadi Uluengin konuya bir soruyla giriyor:
„SON “ulusalcı” cazgırlığın farkında mısınız?”
Peki, nedir ulusalcı cazgırlık diye adlandırılan bu durum? Yukarıda da belirttiğimiz gibi değişik gazetelerin (başta Aydınlık olmak üzere) Hollanda’da Kasım 2012’de Gülen grubuna ait bir lisenin büyük çoğunluğu Türk kökenli olan öğrencilerine koymuş olduğu „Türkçe konuşma yasağına” karşı gösterilen tepkiyi kamuoyuna duyurmak.
Bu tepkiyi dile getiren kesim için ne diyor hadi Uluengin? „Neo-Nazi Maocuların “Karanlık” varakparesinden (kâğıt parçası) Ergenekoncu provokatörlerin “Odacıbaşı” portalına (Oda TV kastediyor) uzanan o bet (çirkin) ve o cırtlak sesli koro yine feryat ü figan (şikâyet) etmeye başladı.”
Neymiş Hadi Uluengin’e göre bu kesim?
Gülen okulundaki Türkçe konuşma yasağını gündeme getiren basın bir kâğıt parçasıymış, naziciymiş, Maocuymuş, karanlıkmış ve deyim yerindeyse son zamanların modasıyla tüm muhaliflerin olduğu gibi „ergenekoncuymuş”.
Hadi Uluengin devam ediyor: „Hollanda’da yaşayan bir Türk öğrenci anadil kullandığı için okuldan tart edilmişmiş (atılmış)…VAH vah! Fakat tabii maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek!…. Eh, fırsat bu fırsat ya, “ulusalcı” medya da “Türk çocuklarına öz be öz lisanı dahi yasaklıyorlar” demeye getirerek söz konusu camiaya belden aşağı vurmaya kalkışıyor. Yemezler ve başka kapıya!” Hadi Uluengin’in yazısının tümünü okumak isteyenler için: http://www.köseoku.net/KöseOku.aspx?yazıid=10187
Sahi kim kimi dövüyormuş veya dövecekmiş anlamış değiliz doğrusu.
Kimdir bu bağcı? Fethullah Gülen mi?
Döven kim? Türkçeye sahip çıkan medya mensupları mı?
Peki, konu nedir? Türkçe değil mi?
Hani Fethullah Gülen okullarının hedefi öğrencilerine Türk kültürünü ve Türkçeyi öğretmekti? Hani her yıl düzenlenen ve neredeyse tüm Türkiye belediyelerinin büyük bir özveriyle organizasyona sahip çıkmaları sonucu….19 Mayıs kutlamaları için verilmeyen stadyumlarda milyonlarca para desteğiyle kutlanan „Olimpiyat Şölenleri’nin” hedefi Türkçeyi sevdirmek değil mi?
Konu açıldı madem kısaca bu “Türkçe Olimpiyatları’ndan” bahsedelim isterseniz.
Bu organizasyon belirli bir örgütün (Gülen hareketi) gerçekleştirdiği devletin tüm olanakları ve imkânları kullanılan büyük ve görsel ihtişamla göz boyamaya yönelik bir oyundur. Bütün televizyonlar, gazeteler, radyolarda bir ay süreyle ister istemez, özellikle de devletin medyasında sıkça görür ve duyarız. Oy peşinde olan tüm siyasiler, rant peşinde olan tüm kişi veya kurumlar işbirliği içindedir.
Olay Almanya’ya da yayıldı. Görünen odur ki burada asıl konu Türkçe değil, Gülen hocanın ekibinin Almanya’da itibar kazanmasıdır. Burada oynanan bir tiyatrodur ve bu oyunun figüranları da bizleriz. Almanya’da eğitim Ataşelik kadrolarını doldur(a)mayan, sağlıklı bir şekilde kültür merkezlerini aç(a)mayan Türkiye Cumhuriyeti milyonlarca parayı Türkçe Olimpiyatlarına ayırmış bulunuyor. Yüklü devlet desteğiyle bir nevi ihtişamlı bir tiyatro oyunu sergileniyor. Buna rağmen Türkçe Avrupa’da üvey evlat durumunda. Devletimize, milletimize hayırlı olsun….
Peki, bir ay süreyle bu „Türkçe Olimpiyatları’nın” kutlandığı zaman dilimini hatırlayan var mı? Hatırlatalım… Mayıs ayı; yani 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın kutlandığı zaman dilimi. Aynı oyun „Kutlu Doğum Haftası” kutlamalarında da oynanmaktadır. Bunun zaman dilimi de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarına denk gelir. Yani, bir şekilde milli bayramlara alternatif şölenler ayarlanmaktadır. Bu tespit görmek isteyenler için geçerlidir tabii.
Dönelim asıl konumuza, okullardaki Türkçe konuşma yasaklarına. En son örneği Aralık 2012 yılında Almanya’da yaşandı. Ahlen’de bir lisede değişik disiplinsizlikleri bahane ederek Türk öğrencilere “Türkçe konuşma yasağı” getirildi. Olayın içinde olan duyarlı veliler ve başta Ahlen Veli Derneği olmak üzere, KRV Veli Dernekleri Federasyonu (FÖTEV) olayı basına yansıttı. Olayı yerel Alman gazeteleri ve televizyon başta olmak üzere Türk basını (Hürriyet, Sabah) tarafından geniş bir şekilde ele alındı ve kamuoyuna duyuruldu. Olaydan ilk günden beri haberi olan ve yerel muhabirin olayı takip etmesine rağmen hangi gazete tek kelimelik de olsa olaya değinmedi dersiniz? Gülen grubuna ait Zaman gazetesi. Nedenini tahmin ediyoruz ama emin değiliz tabii ki.
Türkçe’nin rant için kullanıldığı bu ve benzeri kesimlerin gündeminde “Türkçe” hep küçük puntolarla yer almıştır. Gerekirse Türkçeyi yasaklayabilmektir, yasakları görmemektir. Gaye Türkçe ‘ye sahip çıkmak, Türkçe’nin itibarını yükseltmek değil…. Türkçeyi din unsurundan sonra ikinci bir rant kapısı haline getirmektir.

Türkçeyi meslekleri icabı kullanan insanlar, kurumlar veya gruplar da var; örneğin dil öğreten kurumlar, öğretmenler, eğitmenler, yazarlar ve gazeteciler. Bunların birçoğu meslekleri olduğu için Türkçe ‘ye orta dereceli sahip çıkmaktadırlar ve “Türkçe” onların nezdinde orta dereceli puntolarla yer almaktadır. Elbette bunların arasında önemli bir bölümü idealist bir tutumla Türkçe ‘ye gönül verenler de var.

Fakat öyle bir grup, kesim ya da kişiler vardır ki konuyla hiç bir mesleki yakınlığı veya rant beklentileri olmamalarına rağmen gönül vermişler, sevdalarını ortaya koymuşlardır. Onlar Türkçe gönüllüleridir ve „TÜRKÇE” onların nezdinde hep büyük puntolarla yazılmıştır.
Onlar Türkçe ‘ye gönül vermiş, her meslekten bir araya gelmiş, kısaca Türkçe ‘ye sevdalanmış aşıklardır ve bu yolda gerekirse Kerem’in Aslı’sı için yaptığı gibi Türkçe ‘ye kavuşmak için dağları delip engelleri aşmayı hedeflemişlerdir.
Onlar, çocuklarımızın dilsel yeteneklerini ve becerilerini geliştirmek, okul başarılarını ve eğitim düzeylerini yükseltmek için çalışmalar yapmışlar ve yapmaktadırlar.
Onlar, kısıtlanmak, yasaklanmak ve okullardan kaldırılmak istenen Türkçe ‘ye sahip çıkarak Türkçe ‘ye hak ettiği önemin verilmesini sağlamak için mücadele etmiş ve etmektedirler.
Onlar, ulusal kültürü ve edebiyatı yaşatmak, anadil bilincinin gelişmesi için toplantılar, seminerler, konferanslar, kampanyalar ve benzeri etkinlikler düzenlemiş ve düzenlemektedirler.
Onlar, kısaca toplumun her kesimine TÜRKÇE sevgisini hiç bir rant beklentileri olmadan sırf bu işe gönül verdikleri için büyük puntolarla aşılamak istemektedirler.

Dr. Ali Sak

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.