TÜRK DEVRİM TARİHİ

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Devrimin sözlük anlamı: Yerleşik toplumsal düzeni, köklü, hızlı ve niteliksel değiştirme ve yeniden biçimlendirmedir. Fransızcada ”Revolution” sözcüğünün karşılığı olarak Arapçada ”İnkılâp” Türkçede ise ”Devrim” olarak tanımlanır.
Devrim, toplumu daha ileriye, daha çağdaş ve onurlu bir düzeye getirmek için yapılıyorsa devrim olur.
1789 Fransız Devrimi, Rus Devrimi, Çin Devrimi, Küba Devrimi kendi içlerinde oluşup ülke genelinde yaşanırken, Türkiye önce Emperyalizme karşı silahlı mücadele vermek zorunluluğunu yaşamış ve başarmıştır.

Ayrıca sadece Emperyalizme karşı dış güçlerle savaşırken aynı zamanda Padişah-Halife’nin işbirlikçi ihanetçileri ve silahlı güçleri ile de savaşmak zorundaydı.
Türk Devrimi, Bir Tebaalar yığınının, Ümmet cemaatinin çağdaş bir toplum yapısına dönüştürülmesidir.
Ulusal, laik, bağımsız bir devletin yaratılmasıdır.
Batılıların Türk Revolution’u olarak adlandırdığı, kimilerinin, Türk İnkılâp’ı adlandırmasını Atatürk; 9 Mart 1935 yılında Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında Türkçe karşılığını kullanmış ve Türk Devrimi demiştir.
Türk Devrimi, Emperyalizme karşı verdiği Kurtuluş Savaşıyla silahlı devrimini, kültür emperyalizmine karşı kültür devrimini ve egemenliği koşulsuz ulusa vererek ideolojik devrimini yapan ve bu üç devrimi başaran bir devrimin adıdır.
Bu devrimleri gerçekleştirenlerin önderi de Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Türk Devrimi bu nedenle diğer devrimlerden ayrı ve üstün bir devrim olarak kabul edilir.
Her devrimin, kendine özgü yöntemleri, kurumları, ilkeleri ve bu ilkeleri geliştirecek eğitim sistemini yerleştirmek ve kalıcılığı için devrim yasaları vardır.
Bu yasaların kalıcılığı devrimin içtenliği ve ulusun bu yasalara sahip çıkmasıyla olanaklıdır.
Bu yasaların her karşı devrim güçlerince yıkılmak istenmesine rağmen ayakta kalması da bu devrimin rastlantılara dayalı olmadığı ve ulusun yararına ve ulusça inançla benimsenmiş olmasındandır.
Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918’de Mondros’la sona ermiştir. Resmi varlığı ve siyasi egemenlik hakları İtilaf Devletlerinin emrine geçmişti.
Osmanlının koşulsuz teslimiyetine Anadolu karşı çıkmış ve bu karara karşı yerel örgütlenmelerle mücadele kararı almıştır. Daha sonra bu milis kuvvetleri birleştirilerek düzenli orduya bağlanmıştır.
Emperyalist devletlerin dayattığı Sevr denen Osmanlıyı parçalama ve el koyma sözleşmesi Mustafa Kemal’in başlattığı Kurtuluş Savaşı nedeniyle gerçekleşmemiştir.
Mustafa Kemal’in amacı, Osmanlı Devletini yeniden kurmak değil, Türk Ulusu’nun kendi ismiyle, kendi varlığıyla yeni bir Türk Devleti kurmaktı.
19 Mayıs 1919’da başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Amasya Genelgesiyle dünyaya ilan edilmiştir.
Erzurum ve Sivas Kongreleriyle biçimlenen bu hareket, yalnız emperyalizmin silahlı kuvvetlerine karşı verilen bir bağımsızlık savaşı değil, aynı zamanda Ulusal Egemenlik mücadelesidir.
23 Nisan 1920 de Ulusal Egemenlik mücadelesinin dünyaya ilanı olarak Ankara’da Büyük Millet Meclisi açıldı.
Kurtuluş Savaşı bu meclisten yönetildi.
İnönü’de, Kütahya’da, Sakarya’da yenilgiye uğrayan İşgal Orduları Kocatepe’de Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’nın komutasında 26 Ağustos 1922 de başlayan 30 Ağustosta düşman kuvvetlerini bozguna uğratmasıyla 1 Eylül 1922 de:
”Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”komutuyla Türk Ordusu Afyon ovasında önüne kattığı işgal ordularını 9 Eylülde İzmir’de denize dökerek askeri zaferini dünyaya ilan ediyordu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün vurguladığı gibi Devrimlerin başlıca üç nedeni vardır.
-Halkın ve Ülkenin özgür ve bağımsız olması için Siyasal Neden.
-Halk arasında farklılıkları, ayrıcalıkları ortadan kaldırması gereken Toplumsal Neden.
-Halk, işinin ödülünü bizzat toplaması olan Ekonomik Neden.
Türk Devriminin ilk adımı Kurtuluş Savaşı ile Bağımsız Son Türk Devleti kurulmuştur.
Kurtuluş Savaşı kazanılmış, Lozan Anlaşmasıyla Türkiye Devleti bağımsız uluslar topluluğunun onurlu bir üyesi olmaya hak kazanmıştı.
Padişah, İngilizlere sığınmış, ülkeyi terk etmiştir.
Padişahlık meclis kararıyla kaldırıldı.
Devrimlere ayak bağı olmaya çalışılan, İslam Dünyasında birleştiriciliği kalmamış ve ciddiye alınmayan Hilafet kaldırıldı.
Askeri zaferden sonra Cumhuriyetin ilanı ile Atatürk’ün belirttiği gibi; cehaletle ve gericilikle savaş başlıyordu. Erkeklerin yüzde dördü, kadınların ise binde yedisi okuma yazma biliyordu. Arap Milliyetçiliği İslam olarak algılanıyordu. İnsanlar kendi dinlerini bilmiyordu. Kuranı anlayan, okuduğu duayı anlayan yok denecek kadar azdı. Dini kişisel çıkarlarına alet eden, İslam’da olmayan bir Ruhban Sınıfı oluşturan, tüm yeniliklere, bilime karşı çıkan, İslam dinini de bilim karşıtı gösteren tembel yuvaları kapatıldı.
Türk Devriminin en önemli adımı atılarak, Laiklik ilkesi kabul edilerek, ”Yaşamda en doğru yol gösterici bilimdir.” Yaşama geçirildi.
Kula kulluk kaldırılarak, Ümmet Cemaatinden özgür ve eşit bireylerin oluşturduğu bir Ulus yaratıldı.
Tek kuruş borç almadan, ülkeyi demir ağlarla örmüş, fabrikalar kurmuş, geleceğini güvenle emanet edeceği nesilleri yetiştirecek eğitim seferberliğini başlatmış, altı yılda tamamlanabilir denilen yazı devrimini altı ayda tamamlamıştır.
Yedisinden yetmişine halk dershaneleriyle kadın erkek okuma yazma seferberliğinde cehalete meydan okumuştur.
Kıyafetiyle, medeni kanunlarıyla, yaşamın her alanında eşit haklara sahip kadınları insanlık seviyesinin zirvelerine taşımayı amaçlamıştır.
Avrupa’da bile seçilme hakkı verilmemiş kadınlara seçme ve seçilme hakkını vererek Türk Devriminin neden en büyük devrim olduğunu dünyaya kanıtlamıştır.
Bugün gericilerin örnek olarak seçtiği özlemini çektikleri o ülkelerde kadınlar, erkeği olmadan sokağa çıkması yasakken, kadınların eşlerinden izin almadan seçme hakkı bile yokken hangi onurlu Türk kadını o köleliği kabul eder. Zaten bu Devrime en onurlu katkıyı veren o kadınlar hakları olan eşitliği kurtuluşta erkekleriyle, babalarıyla, kardeşleriyle bileklerinin gücüyle aldılar.
Komşu ülkelerde tüm baskılara rağmen özgürlükleri için, Türk Kadınlarının aldıkları hakları almak için her türlü baskıya başkaldırarak mücadele ederken, Türk kadınlarını, oltaya taktıkları lüks Ciplerdeki tesettürlü kadınlarla uyutacaklarını sananlar bu emellerine asla ulaşamayacaklardır.
Türk Kadınları o özgürlüklerine Türkiye ile ilelebet geliştirerek sahip çıkacaktır.
Elbette yobaz, şeriatçı, işbirlikçi hainler hoşnut olmamışlardır.
Namuslarını, vatanlarını, çıkarları için satanlar kuduracaklardır.
Bu Kutsal İsyana, dirilişe, özgürlüğe, insanların ibadetlerini özgürce yapmalarına, inandıkları tanrı ile aralarına girmek isteyen zındıklar, olmadık iftira, olmadık yalan, benliklerine sinmiş pislikleri atmaya çalışacaklardır.
Onlar çirkin suratlarına taktıkları sahta maskelerle insanları kandırmaya çalışacaklardır.
Belirli makamlara, güce de ulaşacaklardır.
Hatta iktidara gelerek, emperyalizmin amaçları doğrultusunda tüm cumhuriyet birikimlerini babalar gibi satacaklar, onların verdikleri rütbeleri övünç duyarak benimseyeceklerdir.
Hatta çıkarları için namazdan kalkıp, papaz elbisesi bile giyeceklerdir.
Onlardan ödül bile alabilirler.
Ama tek bir şeye güçleri yetmeyecektir.
Laik Türkiye Cumhuriyetini asla ve asla yıkamayacaklardır.
Tarihte yüzün üzerinde Türk Devleti kurulmuştur.
Cumhurbaşkanlığı Forsunda yer alan Onaltı yıldızla belirtilen Türk Devletleri büyük ve imparatorluk düzeyinde olan devletlerin sayısıdır.
Son ve sonsuza dek yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti ne çöllerde sınırları çöple çizilen Arap Devletleri gibi, ne de başka ülkelerin merhametleriyle kurulan dünyada oluşturulan devletçikler gibi kurulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Emperyalizme karşı verdiği bağımsızlık savaşında yüz binlerce şehidin canları pahasına kurulmuş onurlu bir devlettir.
Savaşlardan çıkmış, insan ve maddi kayıplarla yoksulluğu, çaresizliği dibe vurmuş bu ülke, halkının kurtarıcılarına ve önderlerine sonsuz güvenleriyle mucizeler yaratmış, eşi benzeri olmayan özverilerle ülkeyi yeni baştan ileriye, çok ileriye taşımayı gerçekleştirmiştir.
Vergisini bile toplayamayan, aldığı borçların ağırlığı altında batan bir Osmanlının külleri arasından yaratılan bu Ulus Devletin Destanını Mustafa Kemal’in önderliğinde yazan Türkiye Cumhuriyeti Devleti kimsenin kuşkusu olmasın, sonsuza dek yaşayacaktır.
Amerikalı tarihçi Prof. Justin McCarty 11.07. 1997 de şöyle yazıyor: ”Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan’da olurdu. Ama Trakya ve Anadolu’da kalmazdı. 100 yılda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovası’ndan sürülmeleri ve atılmaları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz?
Ne Türk ne de Türkiye kalırdı.
Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı, Türk neslini de kurtardı.”
Türk Devrimi o nedenle en büyük devrimdir.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.