TÜRK AMA ZEKİ

ABONE OL
18:11 - 01/10/2020 18:11
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

TÜRK AMA ZEKİ

Suriye’de yaşanan savaş küremizi ve bilhassa Avrupa kıtasında sosyal yaşamı, politikayı deprem gibi sarsıyor. Gelişen kaos, can havli gündemi tek bir noktada topluyor. Böylece köşe yazılarını etki altına alıyor.

Dünya Çocuk Günü, 1 Haziran’da balıkçılar ağlarında balık beklerken, ölü bebekler çıkarıyor. Ege Denizi böylesi mezarlığa ilk defa şahit oluyor. İnsanlık denize düştü.
Acil açlık, sığınma sorunu yanında bulutlanmış hava altında, ders yılı sonuna doğru okullarda, iş yerlerinde ayrımcılık sürekliliğini sessizce koruyor. Türkiye’de partizanlık, haksız sınav şartı kurbanı öğrenciler. 

Almanya’da göçmenlere yapılan ayrımcılık, ilk defa uyumun örnek gösterildiği futbola bile ırkçı söylemler girdi.
Meslek sahibi olan yetişkin çocuklarımızı, okula giden genç öğrencileri önce ailede mutlu huzurlu bir ortamda güç ve enerji vererek donatılmalı. Sonra Türk toplumu içinde sıcak, samimi duygular verip, olumlu işler yapanları kendi içinde değerleri desteklemek gerekir.

Türk kökenli politikacıları bizden başka düşündükleri için yargılamak yanlıştır. Politikada doğru veya yanlışı zaman gösterecektir. Bu nedenle Facebook’ta Cem Özdemir’e karşı hakaret içeren sözleri kınıyorum. Onun amacı 1915 yılında Ermenilerin zorunlu göç konusunda Türkiye’ye zarar vermek değil, diyalog çağrısına inanıyor.

Alman toplumuna girmeyi başaran öğrenciler tek başına başarıyor, teker teker mücadele ettiler. 

Birinci nesil hor görülmeyi kavrayamadı, zira Almanya’nın tarihini iyi bilmiyordu, kültür farkı ve dil bilinmediği için kavramakta güçlük çekti. Neden kiralık evi zor bulduğumu, Alman okul müdürümün benimle birlikte ev aradığını anlayamamıştım. Telefon ediyor, 20 dakika sonra büroda olurken beni görünce daire çoktan kiraya verilmiş, oluyordu.
Sınıf gezisi yaptığımda bir Cafe’de hizmet verilmedi, Amrum adasında bekledim, Garsona ve şefe şikâyet ettim, ama taş gibi suratlar cevap vermedi. Kahve içmeden kalkıp gittim.
İkinci nesil bilinçli olarak mücadele etti. Onların başarısı Türk toplumunu genellemekten kurtardı. Çünkü bir Alman profesör öğrencinin diploma almasını engellerken, iki Alman profesör böyle zeki gençlere tam tersine yardım etti.

Yazımın başlığını Almanya’da yetişmiş, müzik dünyasında tanınmış ilk Türk kökenli opera şarkıcısı Selçuk Kara’nın Türk, ama buna rağmen Zeki, adlı kitabından esinlenerek aldım.

                           
Selçuk Kara’dan haberim vardı, ama bir kitap yazdığım Bavyera TV Puzzle yayınını ayda bir yöneten Özlem Sarıkaya’dan duydum.
Kitap 12 bölümden oluşuyor, her bölümde kısa kısa yaşanmış hikâyeler birleşerek roman türünü tamamlıyor. Kendi yaşamında karşılaştıkları, gözlemlerini, deneyimleri ironi şeklinde dile getiriyor. Gülerken birden boğazına taş değer gibi okunuyor.
Otobüste sesli ama acı acı gülünce, yolcuların acaba bu kadının kafasında bal mı akıyor, diyerek bakanları gördüm. Unutma hastalığına henüz tutulmadığımı bakışlarımdan ve sonra okumaya devam etmemden anlaşıldı, neyse.

Müzik okulunda müzik profesörü antik eski yapı bir evde konser düzenliyor. Piyano çalma sırası Selçuk’a gelince piyano öğretmeni Johann Sebastian Bach’dan bir Aria çalmak üzere şöyle tanıtıyor: ”Selçuk, Selçuk Kara, Türk ama buna rağmen Zeki.” Bu esnada 15-16 yaşında bir genç öğrencinin duygu dünyasına girince, okur onu gönlünde sıkı sıkı kucağına alır, sarmalar sıcaklığını verir.

Konserden sonra yanına gelen, tebrik eden diğer iki profesörün düşüncelerini sorar. Müzik Yüksek Okulu giriş sınavını kazanamazsın, zira piyano bölümüne giren çocuklar 4-5 yaşında başlar. Sen geç kaldın derler. Herkes eve giderken birden konuşmayı anlarlar, Selçuk opera şarkıcısı olacak, piyano ikinci branş olacaktı. Bu durumda başaracağını duyunca karanlık olan oda yeniden aydınlanır.

Çıkarken koridorda başaracağım ve iyi bir opera şarkıcısı olacağım, diye bağırır. Bu sözünü unutmayan bir genç kızla yıllar sonra karşılaşacaktı. Moralini bozma, o cadı öğretmenden müziği öğren, ama söylediklerine değer verme, zira o ve ailesi Hitler taraftarıydı.

Yıllar sonra Selçuk Kara, o öğretmenle bir gazetede yapılan söyleşiyi okuyunca ancak Nazi taraftarı bir Almanın diğer insanlardan üstün olacağına inanan bir öğretmenle karşılaştığını anlayacaktı.

Okulunda, hatta doğduğu şehirde ilk Türk kökenli öğrenci olarak Lise ’ye gitmeğe hak kazandığını söyleyince, sınıf öğretmeni onu tahtaya kaldırır. Lise ve Zeki kelimelerinin Latince olarak yazdırır. Doğru yazamayınca bütün sınıf arkadaşlarına alay etme ortamını yaratır. Zeki olamaz, zira o bir Türktür. Böyle negatif düşüncede olan birçok öğretmen olduğunu üzülerek şahit olur.

Bir pedagoga, bir bilim yuvası olan okula ve hatta üniversiteye yakışmayacak davranışlara kendi sözüyle içindeki eşek inancıyla karşı koyar. Başaracağım, başarmak zorundayım!
Başardıkça, diploma ve başarı örneklerini kendisini Türk olduğu için hor görenleri bir mektup iliştirerek bilgilendirmiştir. Birçok yazımda ayrımcılığa, hor görülmeyi mutlaka geri dönüş yapılmasına vurgu yapıyorum. Ancak böyle insana, insan muamelesi gösterme, önyargıya karşı diyaloğa çağırma imkânı doğar.

Selçuk Kara, 1969 yılında Almanya’da doğdu. Filozofi, Opera şarkı, Film konusunda iletişim okudu. Sahnede geçirdiği bir kazadan sonra yazmaya başladı. 
                           
Holocaustdramı, Son Konser, kısa filminden sayısız ödüller aldı. Daha başka filmleri de var. 
2013 yılında NDR Philharmonie eşliğinde Beethoven’in
9. senfonisi die Ode an die Freude, şarkısını icra ederken, o bir müzisyen opera şarkıcısı olarak gönülleri fethetti, başarı ışınlarını müzik dünyasına iletti. 
Bugün Kuzey denizde müzisyen olan eşi, kızı, köpeği ile aile yatında yaşamaya ve yazmaya devam ediyor.

“Alman bayrağı yatımda dalgalanıyor, biraz sonra kızımın yanında, onun tertemiz arınmış dünyasında olacağım. Bütün gün onu meşgul eden soruyu öpücüklerle cevaplayacağım. Baba, ineklere binilebilir mi? Bilmiyorum küçük Susu’m.”

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                

Faydalandığım kitap, mutlaka okunmasını tavsiye ediyorum:

Selçuk Kara, Türke aber trotzdem intelligent. Mein vollkommen verrücktes deutsches Leben.
Verlag: Edel Germany GmbH
ISBN 978-3-8419-0364-8
www.edel.com 

www.selcuk-cara.com 
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.