TÜRBANLI CUMHURİYET

ABONE OL
18:46 - 01/10/2020 18:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Anayasa’da tanımını bulan laiklik ilkesi, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarında da vurgulandığı gibi, siyasal İslam’ın simgesi olan türbana geçit vermemektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de türban yasağının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin din ve inanç özgürlüğü ile eğitim alma hakkına ilişkin düzenlemelerine aykırı olmadığına karar verdiği gibi, demokrasi ilkesi yönünden başkalarının hak ve özgürlükleri ile kamu düzeninin korunması amacıyla getirilen bu yasağın meşru olduğunu karara bağlamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin ve Danıştay’ın türban konusunda verdiği kararlar ortadayken, kamuda türbana serbestlik vermek, anayasaya karşı işlenmiş bir suçtur.

Siyasi İslam’ın ideolojik simgesi olan türbanı, sadece kılık kıyafet sorunu olarak görenler aldanmaktadır. Türbanı özgürlük sorunu olarak açıklayanlar ise, kendi çıkarları için toplumu aldatmaktadır. Türbanı özellikle başörtüsü olarak adlandıranlar ve geçiştirenler gerçekleri gizlemektedir. İdeolojik simge olan türban, gericilik ile Türkiye’nin siyasi ve sosyal yaşamını belirleme mücadelesinin önemli bir parçasıdır. Türban için ‘dinin emridir’ söyleminde bulunan başbakan, her zamanki gibi laik devlet ile, din devletini karıştırmıştır. Üstelik dinin söylediği iyi olguları görmezden gelerek, sadece türban da türban demek, sömürünün kendisidir. Türban, siyasi simge olmanın ötesinde, devrim karşıtı, dinci ve yobaz çevrelerin bayrağı haline gelmiştir.

Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun; “Tarih boyu türban, Müslüman olmanın ve sayılmanın ön şartı hiç olmamıştır” demesine karşılık, türbanda ısrarcı olanlar, türban ile sadece başların değil, ülke sorunlarının da örtülmesini sağlamaktadırlar. Bir bez parçası için demokratlık ve özgürlük havariliğine soyunanlar, bugün ülkemizin çok büyük sorunları karşısında sessizliklerini korumaktadırlar.

Anayasa Mahkemesi kararıyla laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu kanıtlanan siyasi iktidarın yanlışları ve sessiz muhalefetin desteğiyle 31 Ekim 2013 tarihinde TBMM’ye türbanlı milletvekilleri girmiştir. Örtündükten sonra kendilerini temizlenmiş gibi hisseden türbanlı milletvekillerine sormak gerek; hergün ülkemizde kadınlara karşı girişilen tecavüz, şiddet, yaralama ve ölüm olaylarında, çocuk gelin olaylarında sessiz kalarak, kirliliğinize pislik kattığınızın farkında mısınız?

Bugün İslam ülkeleri yöneticilerinin ailelerinde türban takan hemen hemen yoktur, Başbakan Erdoğan’a göre bu kişiler dinin emrini bilmemektedirler. İslam dünyasının halifesi Abdülmecit’in kızı Dürrüşehvar Sultan’ın (1914-2006), hiç türban takmaması, acaba bugün Türkiye’yi yöneten kafalar için, türban takan milletvekilleri için ne anlam taşımaktadır? Halife’nin kızı ve ailesinin dini inançları az mıydı, yoksa inançlı Müslüman değiller miydi, yoksa temiz değiller miydi? Emperyalizmin oyunu olan türban ülkenin kötü yönetimini, ekonomik sıkıntıları, terörü, işsizliği, yoksulluğu, bölünme ve parçalanma hazırlıklarını, Deniz Feneri ve benzeri yolsuzlukları, hukuksuzlukları ve laiklikten verilen ödünleri örtmektedir.

Yeni CHP Genel Başkanı’nın milletvekillerinin türban takmasından mutlu olduğunu açıkladığı saatlerde, “Türkiye Cumhuriyeti yerine Türkiye Birleşik Devletleri olsun” diyen değişimin öncüsü ve yolsuzluktan dolayı CHP’den ihraç edilen Mustafa Sarıgül, yeni CHP yöneticileriyle görüşüyordu. Yeni CHP Genel Başkanı 3 Kasım 2013 Pazar günü Parti Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada; “Değerli arkadaşlarım, bu hafta parlamentoda gerçekten bir tarih yazdık” dedi. Yazılan tarih, devrim karşıtlığı tarihiydi. Cumhuriyete meydan okundu, anayasa çiğnendi, hukuk çiğnendi ve ne yazık ki yeni CHP’liler bunlara alkış tuttu…

TBMM’de türbanlı milletvekillerine, parti kararı gereği sadece bakarak sessiz eylem yapan CHP milletvekilleri, dışarıda konuşarak, yazarak laikliği koruduklarını ve seçmenleri uyuttuklarını sanmaktadır. Önceliğin partide değil, vatanda olduğunu öğrendikleri zaman, yapacakları muhalefetin gerçekçi ve bilinçli olduğunu göreceğiz.

Türkiye’de laiklik ilkesi gereğince devlet, din olgusunu vicdanlarda özgür bırakıyordu. Ancak şimdi din, devlete egemen kılınmaktadır. Bundan sonra din, devletin tüm kurumlarını etki altına alacak ve devletin felsefesi haline dönüştürülecektir. Bu süreçte laiklik ortadan kaldırılarak, İslam devleti sunulacaktır.

Laik bir hukuk devletinde yasalar, tüzükler ve yönetmelikler, dinin emrine göre yapılamaz. Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmek isteyenlere sessiz kalarak destek olanlar, türban sorununun ardında emperyalizm olduğunu kavrayamamaktadırlar. Atatürk ilke ve devrimlerinden alacağımız güç ve ışıkla, emperyalizme karşı mücadele ederek, tam bağımsız, laik ve demokratik cumhuriyetimizi koruyacağımızın bilinmesi gerekmektedir.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.